8 Mart 2025 Cumartesi

0 ALINTILAR // Sarah MacLean - Karanlık Kalp (Scandal & Scoundrel #2)


 

Kitabın yorumu için tıklayınız!






"Ben aşk için evlenmek istedim."
Alec bu düşünceden irkildi. Aşk saçma bir hedefti -sadece inanması güç değil, aynı zamanda gerçek dışıydı. Bunu herkesten iyi bilirdi. Ama Alec'in bir kız kardeşi vardı ve bu yüzden kadınlar hakkında birkaç şey bilirdi - ve onların kalple alakalı yanlış fikirlere sahip olduklarını da kuşkusuz bilirdi. Bu yüzden ona yalan söyledi. "O halde sana seveceğin birini bulacağız."
O zaman ona döndü, başını yana eğerek adamı sanki mercek altındaki hem ilgi çekici hem de iğrenç bir varlıkmış gibi inceledi. "Bu imkansız."
"Neden?"
Kadın tek omzunu kaldırıp indirdi. "Çünkü aşk içimizdeki şanslılar içindir."
"Bu ne anlama geliyor?" dedi Alec. Lily'nin kelimeleri onu delip geçmişti ve söylediklerinin korkutucu gerçekliği rahatsız ediciydi. 
"Ben şanslılardan biri değilim. Kimi sevdiysem gitti."


*****
"Onu görmek onu sevmek demekti, ona rağmen sevmek ve sonsuza dek sevmek..."
En üstteki basamakta durdu, kelimeler onu şok etmişti. Ona bakmak için döndü. "Ne desin sen?"
Devam etti. "Böyle tatlılıklar sevmeseydik, böyle körü körüne sevmeseydik..." dedi ezberden ve kısık aksanını, onun o feci homurtusunu duydu, sadece onun duyabileceği kadar yüksekti ve nerede olduklarını, ne giydiğini ve içeride onları neyin beklediğini unutturuyordu. "Hiç tanışmasaydık-ya da hiç ayrılmasaydık..." 
Zihnini temizlemek ister gibi başını salladı. Birbirlerini tanımıyorlardı bile. Sadece şiirden etkilenmişti. Bu Robbie Burns aşırı derecede yetenekliydi. 
"Kalbimiz böylesine kırılmamış olurdu."


*****
"Söyle bana. Eğer çıplak bir adam çizseydi, Londra bu kadar çalkalanır mıydı?" Alec konuşmayınca, Lily soruyu kendisi yanıtladı. "Elbette hayır."
"Lillian," diye fısıldadı ve kısa bir an, Lily ona kısa ismini kullanma izni vermediğine pişman oldu. Sonuçta, eğer birinin o ismi kullanması gerekiyorsa, bu onun için tereddüt etmeden dövüşen adam olmalıydı, değil mi?
Derin bir nefes aldı. "İsmim kirlendi, çünkü ben bir kadınım ve biz kendimize ait değiliz. Biz dünyaya aitiz. Bedenlerimiz de ruhumuz da."


*****
"Eğer bilmen gerekiyorsa, buraya işleri ele almaya geldim."
"Bu ne anlama geliyor?"
"Şöyle ki, artık kurtuluşun gelip beni bulmasını beklemekten sıkıldığım anlamına geliyor. Korumalarım, koca adaylarım ve sayamayacağım kadar çok güzel vaatte bulunan erkekler oldu. Ve ben o sözlere inanmaktan yoruldum. Şimdi kendi sözümü verme zamanı. Kendime."
Alec hareket etmedi. "Ve o söz nedir?"
"Kendimi kurtarma sözü."


*****
"Beni neden bıraktın?"
Alec'in kaşları çatıldı. "Buradayım."
Beni burada da bıraktın.
Başını salladı Lily. "Bu öğleden sonra. Stanhope'la."
"Benden seni bırakmamı istedin."
Öyle mi yapmıştı? Galiba öyleydi. Ama sonra - başını hayır der gibi salladı. "Ama sen beni bırakmadın. Beni kurtardın. Ve sonra beni bıraktın."
Uzun bir süre sessiz kaldı ve onun ne düşündüğünü öğrenmen için Lily her şeyini verirdi. Sonunda, "İyi durumdaydın. Ve Stanhope da oradaydı," dedi.
Beklediği buydu-hızlı, baştan savma bir cevap. Ama doğru değildi. Ve bunu biliyordu. Başını iki yana salladı. "Ama beni neden bıraktın?"
"Çünkü..." Alec sustu ve sessizlik aralarında sonsuzluk gibi uzadı, sonra ekledi, "Çünkü sen onun gibi birini hak ediyorsun."

*****
"Alec," diye fısıldadı. "Lütfen. Lütfen beni seç."
Sanki başka bir şeyi seçebilirmiş gibi.
Başını kaldırdı, ona uzandı, onu ellerine alarak sabit bir şekilde tuttu. "Emin ol, Lily," diye fısıldadı. "Beni istediğinden emin ol. Ben kaba ve yontulmamışım ve asla sana layık olmayacağım. Ama istediğini geri çevirme gücüm de yok."
Konuşmadan önce bir an gözleri irileşti, sözleri güneş kadar sıcak ve açıktı," Ben çocuk değilim. Kendimi biliyorum. Düşüncelerimin sonuçlarını biliyorum. Eylemlerimin de. Kendimi biliyorum. Ne geleceğini biliyorum. Bunu istiyorum, Alec." Eğer sözcükler onu harap etmeseydi de, sonraki hareketi ederdi - ona yaklaşmıştı ve şimdi dudakları onunkilerden bir nefes uzaklığındaydı.
"Gerçekleştireceğim o halde."
Ve onundu. Bir geceliğine. Sonsuza dek.


*****
"Kahretsin, Lily! Sadece bildiklerime güvenemez misin? Yukarıda bahsettiğin kahramanın ben olmadığıma? Hak ettiğin gibi seninle evlenip, seni koruyup, seni sevmek istemediğimi mi sanıyorsun? Önünde diz çöküp, benimle olman için yalvarmak için geçmişimi silmeyi ve benim olmayan bu düklüğü kabul etmeyi istemediğimi mi sanıyorsun? Ki seni düşes yapabileyim diye? O çocukları istemiyor muyum sanıyorsun? Senin küçük işleme elbiseler giymelerini planladığın o çocukları? O saçma kırmızı botları giyebilecek çocukları istemiyor muyum sanıyorsun?"
Lily'nin gözleri iyileşti ama bu Alec'in umurunda değildi. Hala öfkeliydi. "Seni evlendikten sonra yatağımıza götürüp, ikimiz de artık titremeyene dek seninle sevişmeyi istemiyor muyum sanıyorsun? İkimiz de zevkten hareket edemeyecek hale gelene dek? Seni sevmediğimi mi sanıyorsun? Bunu nasıl anlamazsın? Seni aklının alamayacağı kadar çok seviyorum. Galiba seni Berkeley Meydanı'ndaki evde kapıyı yüzüme çarptığın andan beri seviyorum. Ama ben hak ettiğin adam değilim."

*****
"Ben yaşlanınca, Alec ve geriye dönüp hayatımın silik hatıralarına bakınca ne düşüneceğimi biliyor musun? O olmayacak. Ve skandalımı düşününce, bunun için minnettar olacağım, çünkü bana seni getirdi. Ama üstüne çok düşünmeyeceğim, çünkü seni düşünmekle meşgul olacağım. Tartışmalarımızı ve tartıştığımızı hayal ettiğim geceleri düşüneceğim. Ekosenle sarılı geçirdiğim saatleri düşüneceğim. Seninle sarmalandığım saatleri de. Bana sanki dünyada başka bir kadın yokmuş gibi baktığını düşüneceğim."
Ve yoktu da. Onun için. Elini kalbinin fırlayıp çıkmakla tehdit ettiği göğsüne koydu. "Beni kollarında tutuşunu düşüneceğim. Ve seni nasıl sevdiğimi."
"O halde söyle bana, Alec Stuart, kendi gücüyle bir yere gelip sana dük olan, akıl almayacak kadar güçlü, kibar ve akıllı adam." Sözleri ve bakışlarıyla onun sonu olacaktı. "Yaşlanınca, sen kimi düşüneceksin?"
Ve bu birden, önemi olan tek soru halini almıştı artık.
"Seni," dedi Alec, ona yaklaşarak. Belki de Lily ona yaklaşmıştı. Artık fark etmezdi, çünkü kollarındaydı.
Ve bu doğruydu. Onu hatırlayacaktı.
"Hep sen. Sonsuza dek sen."





 

 

 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın