Transcend Serisi'nin üçüncü ve son kitabının yorumuyla ayı bitiriyorum. Şu sıralar Instagram sayfamda paylaşım yapmıyorum gündem yüzünden ama okuduğum kitapları burada paylaşarak en azından blogumu aktif tutayım dedim. Burası en azından gündemi çok etkilemiyor ama orası etkiliyor bence.
Neyse siyaset yapmayalım. Haberlerden, olaylardan kaçtığım her an ya çalıştım ya da okudum derken seriyi de bitirdim.
Kader kitabı serinin üçüncü kitabı ve diğer iki kitap boyunca okuduğumuz Nate'in hikayesini anlatıyor. Nate'in kendi hikayesinde mutlu sonunu, kızıyla oluşturduğu hayatı ve bu hayatında aşkı yeniden bulmasını anlatıyor. Tabi artık daha olgun yaştalar.
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Nate, Swayze ile yaşadıklarından sonra hayatına dair bir karar almıştır. Jenna ile minik kızlarına dünyayı gösterme planlarını hayata geçirerek hayatlarının on yılını dünyayı gezerek geçirirler. Son dudaklarına San Diego'ya vardıklarında ise üç aylık bir son plandan sonra evlerine geri dönmeyi ve yerleşik hayata geçmeyi planlamaktadırlar. Okyanus kenarında kiraladıkları evde son tatillerini yaparken yan eve de bir kiracı taşınır. Gracelyn ve küçük yeğeni Gabe ile tanışırlar. Gracelyn, erkek kardeşi ve eşinin ölümün sonucunda on yaşındaki yeğeni Gabe'in sorumluluğunu alarak bir hayat kurmayı amaçlayarak San Diego'daki evi kiralarlar. Gracelyn, kırk bir yaşında geçmişinden aşk konusunda yaralı, hayatının amacını kaybetmiş bir kadındır. Erkek kardeşi ve eşinin ölümün sonucunda yaşadığı duygusal yıkımın sonucunda kendisin velayetine kalan yeğeniyle ne yapacağını bilemeden yeni hayata başlamak zorunda kalır. Amacı Gabe'in alıştığı düzeni bozmadan devam edebilmektir. Bu yüzden Gabe'in okulundan, arkadaşlarından uzaklaştırmak istemez. Kardeşinden kalan her şeyi de Gabe'in üniversite masrafı olarak saklamayı düşünür. Bunlarla baş ederken yan evdeki Nate ve küçük kızı Morgan ile tanışması hayatı dördü içinde değiştirir. Morgan kendi yaşıtı bir erkekle arkadaş olma çabasına girerken Gabe ise onun varlığıyla hayatı hareketlenir ve acısını daha baş edilebilir hissetmesine sebep verir. Bunların yanında ise Nate ile Gracelyn birbirlerine karşı hissettiği çekimi de göz ardı edemezler. Sonunda o çekime kapıldıklarında ve aralarındaki başta arkadaşlık olan duygular evrilmeye ve aşk filizlenmeye başladığında da olaylar karışmaya başlar. Çünkü Morgan için Nate eve dönmek zorundadır... Gracelyn ise Gabe için orada kalmalıdır. On yaşındaki iki çocuk ise yetişkinlerin yaşadıkları ikilemleri bilmeden hayatlarına devam ederlerken iki yetişkin yaşayacakları hayata karar vermeleri gerekmektedir. Ya beraber olacak ya da ayrılacaklardır. Önlerinde ise kaçırılan anlardan ve yaşanılan anlardan oluşan hatıralarla baş etmeleri gerekmektedir.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki Nate'in kendi mutlu sonuna ulaşmasını çok sevdim. Şu seri ikinci kitapta bitseydi ve Nate küçük kızıyla yalnız kalsaydı üzülürdüm. Bu şekilde en azından uzun sürecek bir aşkı yaşama şansı kazandı. Bunu sevdim.
Bunun yanında Nate'in yaralarını anlayan bir Gracelyn ise güzel detaydı. İlk unutulmayan aşkı yaşaması sonrasındaki hayatına giren iki adamda da onu araması ve daha da önemlisi geçmişe takılı kalırken hayatındaki hiçbir adamın onu geleceğe götürememesi güzel detaylardı ve bu konuda benzer olayları Nate'in de yaşaması birbirleri açıcından anlamlanmıştı. Bunu özellikle çok sevdiğimi söylemeliyim. Birbirlerini anlayacak çok fazla benzer yaşanmışlıkları vardı.
Bir de... Gabe il Morgan... her ikisinin de sorumlu olduğu on yaşında iki çocuk olması ve onlar için doğru karar alma çabasında kendilerinden vazgeçmeleri de çok güzel detaylardı.
Açıkçası birkaç aylık hala olarak şunu söylemeliyim ki küçük yeğenim Marsel'in iyiliği ve mutluluğu için hayatımı ertelemek benim için çok büyük bir sorun olmazdı. Bu yüzden Gracelyn'in Gabe için vazgeçişlerini çok empati kurarak okudum. İkilemleri, kararsızlıkları, vazgeçişleri güzeldi ve anlayabiliyordum da...
Morgan'ın cıvıl cıvıl olması, hazır cevaplığı, bilmişliği bana ilk kitaplarda tanıdığım... Nate'in anlattığı Daisy'i anımsattı. Sanırım isim karakteri oluşturur kısmı çok haklıydı. Bazen öyle halleri ve tavırları vardı ki çok eğlenceliydi.
Gabe ise... günümüz on yaşındaki çocuklar gibiydi. Ekran bağımlısı ergen olma yoluna girmiş bir çocuk. Gerçi onun hakkından da Morgan güzel geliyordu.
Kitaptaki en güzel detaylar da bir anne ve baba figürünün çocuklar için ne kadar önemli olduğunu göstermesiydi. Morgan mesela... anneye en ihtiyaç duyacağı yerde babanın yetememesi ve Gracelyn'in el atması... ya da Gabe'in babasından öğreneceği şeyleri Gracelyn'den değil de Nate'den öğrenmesi gibi... Bir aile kavramında çocuk için anne-baba figürü yeri doldurulamaz bir seviye olduğunu çok güzel anlatıyordu.
Mesela Morgan ilk regl olduğu kısımlarda Nate'den çok Gracelyn'e ihtiyaç duyması ve yardımcı olması... ya da Nate'in Gabe'e araba lastiği değiştirme gibi şeyleri öğretme çabası... Bu detayları çok sevdiğimi söylemeliyim.
Henüz kırk bir yaşında olan Gracelyn ve kırk altı yaşında olan Nate... tam bir yetişkin karakterlerin ikinci bahar mı üçüncü bahar mı demeliyim bilemedim ama hayatlarında mutlu olabilecekleri bir kapının açılmasını çok sevdim. Özellikle de hayat sana mutluluğu veriyor doğru zaman ve doğru yerde.
Kitapta en sevdiğim kısımlardan biri de Swayze'nin devreye girmesiydi. Çok fazla sahnesi yoktu zaten. Sadece Morgan'ın sınıf öğretmeniydi ve karşılaşmaları, Nate ile diyalogları çok güzeldi. Özellikle de Griffin ile ilgili kısımlar çok tatlıydı. Şu seride favori adamım Griffin zaten.
Neyse çok uzatmayayım. Kitabı çok sevdim. Cidden çok güzeldi. Klasik bir aşk hikayesinden çok altında barındırdığı derinliği ve duyguları çok sevdim.
Kitaba dair puanım 5 üzerinden 4,5 veriyorum. 🌟🌟🌟🌟/🌟
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın