18 Mart 2025 Salı

0 Lorraine Heath - Şeytanla Dans (Scoundrels of St. James #1)


~~~*~~~
Onunla birlikte olarak sadece saygınlığını riske atmıyordu; kalbini de riske atıyordu.
~~~*~~~

Yeni historical romanslar çıktığında bütün okuma listem bozuluyor ama olsun... bolca çıksın ve bende onları hep araya sıkıştırıp hemen okuyayım. 
Normalde her ay bir tane okuyordum ama Şeytanla Dans yeni çıktı ve o kadar söylenip istedikten sonra okumamazlık da olmazdı, hemen aldım ve okudum. 

Lorraine Heath, daha öncelerinde ülkemizde Pegasus Yayınları'ndan iki kitabı çıkmış bir yazar. Hatta öyle ki Scoundrels of St. James Serisi'nin ilk iki kitabını çıkarmış sonrasında da seriyi boş vermiş, unutmuş gitmişti. Şimdi Arkadya Yayınları serinin haklarını satın aldı ve yeniden başladı seriye. Ben o dönemlerde okumadım, alacağım sırada da Arkadya'nın çıkaracağını öğrenince de hiç almadım ve yeni basımı bekledim. Püsküllü ayraçlı hali gelsin dedim ve geldi de. 

5 kitaptan oluşan Scoundrels of St. James Serisi'nin ilk kitabı Şeytanla Dans. Her kitap bir arkadaşın hikayesini anlatıyor dolayısıyla da karakter serisi ki normalde historical romanslar bu tür seriler oluyor. Ancak sıralı okunması gerekiyor çünkü diğer kitapların karakterlerinin hikayelerine bu kitapta değiniyor, tanıyor ve görüyoruz. Dolayısıyla kurgusal bütünlük açısından sıralı okunması gerekiyor. 


~~~*~~~
Yalnızlıktan öleceğini, iki dünya arasında sıkışıp kalmaktan daha beter bir cehennem olmadığını düşündüğü zamanla olurdu. Bir dünyada yaşardı ama diğerine aitti.
~~~*~~~


Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Catherine, çok yakın arkadaşı Winnie'nin evliliğinde yaşadığı problemlerin hep farkında olsa da susarak önüne bakmaktadır. Ancak dayanamadığı noktada özellikle de Winnie'nin kocasından hem istismara uğradığı hem de dövüldüğünü gördüğünde, bunun izlerine rastladığında artık duruma bir dur demesi gerektiğini fark eder. Herkesin korktuğu, şeytan diye adlandırdığı ve o unvanın gerçek varisi olmadığından şüphelendikleri Claybourne Kontu Lucian (Luke) Langdon'dan yardım istemeye karar verir. Yıllar önce gördüğü, herkesin korkarken kendisinin cesaretle izlediği ve ilgisini çeken Kont ile bir gece vakti iletişime geçmeye karar verir. Claybourne Kontu Lucian Langdon olduğuna bir türlü inanmayan ve sokaklarda hep Luke diye anılan genç adam küçüklüğünde öldürdüğü adamın yarattığı etkiyi hala yaşamaktadır. Asla aristokrasiye kendini ait hissetmeyen Luke, çocukluk arkadaşlarıyla devamlı iletişim halinde olup da onlarla takılmaya devam eder. Ancak bir gece eve gittiğinde kendisini kütüphanesinde bekleyen bir dükün kızı olan Leydi Catherine genç adamı baya şaşırtır. Üstelik kendisi ile anlaşma yapmak istemesi, bir de kendisinden bir adamı öldürmesini talep etmesi ortalığı baya karıştırır. Her ne kadar başta bu teklifi reddetse de Luke'un çocukluk aşkı olan Frannie ile evlenme hayalleri, sevdiği kadının kendi hayatına uyum sağlaması için yapabileceği şeylerden birinin Catherine'in sahip olduğunu fark etmesi genç kadınla anlaşma yapmasına neden olur. Luke, Catherine'den Frannie'yi aristokrasiye hazırlamasını, bir leydinin yapacağı şeyleri öğretmesini isterken Catherine'de son ana kadar adını ve kimliğini dile getirmeyeceği adamı öldürmesini isteyerek bir anlaşmaya varırlar. Ancak anlaşma pek de ikisinin de tahmin ettiği gibi sonuçlanmaz çünkü Luke ile vakit geçirdikçe, tanıdıkça genç adama aşık olmaya başlayan Catherine, bir imkansızı istediğinin son derece farkındadır. Luke ise, her ne kadar Frannie'yi sevdiğini düşünse ve dile getirse de kalbinden daha güçlü bir aşkın filizlendiğinin farkında bile değildir. Özellikle de körü körüne çocukluk sevdasına tutulmuşken bir adam olarak aşkı, tutkuyu ve kıskançlığı ilk kez tadarken Catherine'den de uzak durmak, yanında birini görmekten de hoşlanmamaktadır. Üstelik duygularını her kıyasladığında Catherine ağır bastıkça daha da çıkmaza girmektedir. Bütün bunların yanında, Catherine'in takip edildiğini öğrendiğinde ise olaylar iyice karmaşıklaşır çünkü Catherine'nin tehlikede olmasına asla tahammül edemeyen ve kabullenemeyen Luke, artık işlerin daha ciddiye gittiğinin farkındadır. Bir de bütün bunların yanında baş etmesi gereken geçmiş sırları da vardır. 

~~~*~~~
"Bazen bir şeyin hayalini kurmak, onun gerçeğini yaşamaktan daha çok memnun eder."
~~~*~~~


Kitabı okumadan önce okuyan arkadaşlarla yaptığım sohbetlerin sonucunda, Luke'un Frannie aşkı ile Catherine aşkına çok takılmışlar. Şunu açıklığa kavuşturmak istiyorum ki Frannie, Luke'un çocukluk aşkı, gençliğinde de gücüne ve duruşuna hayran olduğu bir kadın. Yetişkin Luke, aşkı tatmadığı için Frannie'ye duyduğu bu sevgiyi bir erkeğin bir kadına hissettiği aşk zannetmektedir. Catherine'i tanıdıktan sonra ve onunla geçirdiği zamanın sonucunda aşkı Catherine ile tatmaya başlıyor. Kitap sürecinde de aşkını fark edene kadar hep iki kadına karşı da hislerini kıyaslıyor ve çoğu zaman neden Catherine'e olan hislerini Frannie'ye hissetmediğini de sorguladığını görüyoruz. Bu yüzden bu konuda kurguyu da Luke'u da çok yargılamadım ben. Hatta kaldığı ikilemler ve duygularını analiz etmesinin detaylarını da çok sevdim. 

Mesela bunun en güzel örneklerinden bazıları da Luke, Catherine'i öptüğünde hissettikleri ile Frannie'yi ilk kez öptüğünde ki bu hafif bir dudak dokundurma olmasına rağmen bile kendini sorguladı. Catherine'i diğer erkeklerde, özellikle de kendi arkadaşlarından kıskanırken Frannie'yi öyle sahiplenme ve kıskanma durumuna hiç girmedi. Bir sahne de hatta Catherine ilk kez bir baloda görüyor ve o dönemlerde Frannie'ye evlenme teklifi etmeyi düşünmediği dönemler... Catherine'i o dönemlerde cesaret edip tanıma fırsatı yakalasaydı onunla evlenmeyi düşüneceğini falan dile getiriyor. 

Bu yüzden ben Frannie'ye duyduğu çocukluk aşkını çok da yadırgamadım, dillendirmesini de öyle.

Bütün bunlara değindikten sonra kitabın genel olarak yorumuna geçebilirim. 


~~~*~~~
Ömrünün son yirmi beş yılı yalanlarla doluydu. Gerçekler ise teselli vermiyordu.
~~~*~~~


Catherine'in güçlü karakteri, zekası ve duruşunu çok takdir ettim. Onca uğraştığı ve tek başına baş ettiği şeyler söz konusu olduğunda nasıl da güçlü duruyor. Hem felçli babası ile ilgileniyor hem mülkleri ve babasının görevlerini aksatmadan yerine getiriyor hem arkadaşı Winnie'ye yardımcı oluyor hem de geceleri uğraştığı onca şeye rağmen Frannie'ye bir leydi olabilmesi için ders veriyordu. Zaten bir yerde de çok fena patladı orası da ayrı ama çok güçlüsün be kızım dedim okurken. Bütün bu uğraştığı dertlerin yanı sıra Winnie'yi kocasından kurtarmak için de plan yapması ve bunun sorumluluğunu alabilmesi de gücünün bir başka güçtü. 

Clayborune Kontu Lucian Langdon ya da küçüklüğünden beri anıldığı isim Luke ise... şeytani lord olmanın yanından bile geçmiyordu. Henüz küçük bir çocukken Frannie'yi korumak için yaptığı hareketle bir adamı öldürmesi onu şeytani lord yapmış olabilir ama bunun haricinde hiçbir olayı yokken ve her şey sosyetenin gördüğünden daha farklı anlamlardayken, cezasını da çekmişken böyle anılması aslında Luke'un sosyeteye girmek istememesinin en büyük sebebiydi. Zaten diğer bir yönden de bakıldığında büyükbabasının onu çekip çıkarması, sadece Luke'u değil onun yakın arkadaşlarını da yanına alması ve eğitmesi sonucunda hepsinin bir yerlere gelmesine bakıldığında... görünen buz dağının ardında başka şeyler olduğu da belli oluyordu. 

Luke'un geçmiş travmalarının yarattığı etki, kendini unvana da aristokrasiye de ait hissetmemesi, aralarına girmek için çaba harcamaması ama aslında hepsine sahip olması gereken kişi olması çok güzel kurgulanmıştı. 

Luke'un çocukluk arkadaşlarıyla iletişimi, birbirlerini tanımaları ve aralarındaki ilişki çok güzel anlatılmıştı. 

Catherine ve Luke ilişkisi ise resmen küçük bir kıvılcımdan harlanan ve cayır cayır yanan bir aşkın ateşine dönüşünü de çok güzel kurgulanmıştı. İkilinin birbirlerini önce tanımaları, sonrasında aralarındaki çekim, o çekimin aşk olduğunu inkar etmeleri ve içten içe de bu aşka boyun eğişleri çok güzeldi. 


~~~*~~~
Gerçekten cömert birisi, yapmaya imkanı olmasa dahi son kuruşunu bile gözünü kırpmadan harcayabilendir.
~~~*~~~


Luke'un Frannie ile olan çocukluk aşkı kitabın ana kurgusu izleniminde olsa da bence onu aşka giden yola sokan bir sebepti. Frannie'nin bunun farkında olarak hareket etmesi çok güzeldi. Zaten genç kadın her şeyin farkında olarak Luke'u reddetmesi, buna karşılık da aslında Luke'un Catherine karşı oluşan zaafını fark etmesi de güzel detaylardı.

Luke ile Catherine'in ilk dans sahneleri çok romantik ve güzeldi. Sonrasında olanlar ise çok acımasızdı. Resmen onların dansının bedelini Winnie ödedi. Ama sonucunda da kendi özgürlüğünü kazandı. 

Luke'un geçmişini hatırlama kısımları, sonrasında yaptıkları çok güzeldi. Özellikle de sahip olduğu unvanda hakkı olduğunu iddia eden kuzeni Marcus ile bile anlaşması çok güzel detaylardı. 

Kitabın en gizemli kişisi Catherine'in ağabeyi Sterling'di. Çünkü adından bahsedilip de babasının ölümüne kadar hiç kendisini göstermeyen genç adam ne sebeplerini ne de sorumluluklarını hiç dile getirmedi ve Catherine'i de hep uzak tuttu. Serinin 3. kitabı onun hikayesi merakla bekliyorum o kitabı da. 

Kitabın birazcık daha uzun olmasını ve Luke ile Catherine'i bir-iki bölüm daha fazla okumayı isterdim. Çünkü ikili birbirlerine aşklarını dile getirdiler, bunu yaparken Sterling'e yakalandılar ve evlendiler. Kitap böyle mutlu sona bağlanıyor ama ben şahsen biraz daha uzun olsun ve bir de onları çift olarak okuyalım isterdim açıkçası. 

Kitabı genel anlamda sevdim, keyifle de okudum. Sıkmadı, akıcıydı ve keyifle de okunuyordu. Entrikalar, gereksiz uzatmalar da yoktu kitapta. Umarım ikinci kitap için çok beklemeyiz. 

Kitaba dair puanım 5 üzerinden 3,5 veriyorum. 🌟🌟🌟/🌟


~~~*~~~
Şeytanla uğraşacağını düşünüyordu. Oysa Kont, onun gözünde yavaş yavaş bir meleğe benzemeye başlamıştı. 
Kara bir melekti tabii, ama bir melekti neticede. 
~~~*~~~



Scoundrels St. James Serisi

  • Şeytanla Dans
  • Between the Devil and Desire
  • Surrender to the Devil
  • Midnight Pleasures with a Scoundrel
  • The Last Wicked Scoundrel



Kitabın adı     : Şeytanla Dans
Orijinal adı     : In Bed with the Devil
Yazarı            : Lorraine Heath
Çevirmen        : Buse Barış Katı
Seri Bilgisi      : Scoundrels of St. James #1
Yayınevi         : Arkadya
Sayfa sayısı    : 400

Kitabın tanıtım yazısı: 

Şeytanla dans etmenin bedeli cehennemi mesken etmektir.

“Her zaman, bir aziz yerine bir şeytan ile sevişmenin bir kadını daha çok tatmin edeceğine inanmışımdır."

– Leydi Catherine Mabry

Ona Şeytan Kont diyorlardı; tehlikeli Londra sokaklarında büyümüş bir düzenbazdı ve cinayetle suçlanıyordu. Serserilere has yakışıklılığı ile bilinen Lucian Langdon ile yan yana gelmek, haysiyetine düşkün terbiyeli kadınların cesaret edebileceği bir şey değildi. 

Leydi Catherine Marby uzun zaman önce kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmiş becerikli bir genç kadındı. Ancak arkadaşının hayatının kendi ellerinde olduğunu hissediyordu ve onu kurtarmak için şeytanla bile pazarlık etmekten çekinmezdi.

Anlaşmaları, sosyal etkinliklerde fısıltılara konu olacak, dahası ikisinin da hayatını tehlikeye atacak kadar ciddiydi. Tehlike yaklaştıkça Catherine doyumsuz tutkulara sahip bir adam, Lucian ise hayran olunası cesarete sahip bir kadın ile karşı karşıya olduğunu anlayacaktı.

“Heath kalbinizi çalıyor, sonra sizi sevinç gözyaşları dökeceğiniz bir yolculuğa çıkarıyor.” 

Christina Dodd

“Lorraine Heath’in derinlikli romantik hikâyeler konusunda usta olduğuna şüphe yok.” 

Washington Post




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın