Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Bir dahaki sefere kurşun yarası olan bir adama rastlarsan ya kaç ya da onu öldür." Yüzlerimizin arasında birkaç santim kalana kadar eğildi ve koyu saç tellerinden birkaç tutam yanağımı okşadı. "Anladın mı, Yavru Kaplan?"
"Evet," diye fısıldadım.
Mahvolmuş gömleğini aldı, sonra masanın üzerine atışmış ipek fularıma uzandı ve panolunun cebine tıkıştırdı. Bir saniye sonraysa sekerek ilerleyip çıkışa doğru yöneldi.
"'Hayatımı kurtardığın için teşekkürler' yok mu?" diye mırıldandım.
Gizemli yabancı durdu ama bana bakmak için arkasını dönmedi. "Hayattasın, değil mi?"
"Evet. Yani?"
"Bu birisinin benden alabileceği en büyük 'teşekkür' Yavru Kaplan."
"Benden korkma."
"Az önce beni takip ettiğini söyledin. Bu korkmak için iyi bir sebep değil mi?"
"Ben buna takip etmek demezdim. Güvenliğin benim için önemli, o yüzden zaman zaman uğruyorum."
"Zaman zaman mı?"
"Ayda bir ya da iki kez. Sadece iyi olduğundan emin olmak için." Omzunu silkti.
"Neden?"
"Bana yardım ettin. Bende karşılığını veriyorum."
"Birine teşekkür etmenin rahatsız edici bir yolu bu."
"Biliyorum. Ama bildiğim tek yol bu."
***
"Sen de oradaydın, değil mi?"
"Evet." Gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. Tepkimi bekliyordu.
"Neden?"
"Çok fazla insan vardı. Çok fazla potansiyel tehdit. Güvende olduğunu bilmem gerekiyordu."
"Koruyucu meleğe ihtiyacım yok," diye fısıldadım ve elimi kaldırıp parmaklarımın tersiyle çenesinin çizgisini takip ettim. Hafifçe dokunuşuma doğru eğildiğinde nefesi elimi okşadı.
"Güzel. Çünkü koruyucu melek değilim."
"Peki nesin o zaman?"
Burunlarımız neredeyse birbirine değene kadar başını eğdi. "Bir iblis, Yavru Kaplan."
***
"Arkadaşların sana yardım ettiğinde onlara teşekkür etmez misin?"
"Benim arkadaşım yok, Yavru Kaplan."
"Herkesin arkadaşı vardır."
"Bir tane vardı. Yani sayılır. İş arkadaşımdı ama gitti."
"Senin için iyi bir şey yaptığında ona teşekkür ettin mi?"
Elini indirdi ama bileğimi tutmaya devam etti ve gözleri sanki anılarında kaybolmuş, belirli bir tanesini arıyormuş gibi uzaklara daldı. "Beni, neredeyse başka bir birim üyemizle birlikte hava uçuruyordu. Yaptığı bombanın tetiği çalışmıyordu ama tam zamanında onarmayı başardı. Suratına yumruk atıp burnunu kırdım."
"Bu bana 'teşekkür' gibi gelmedi."
"Onu sağ bıraktım."
***
"Sen, Yavru Kaplanım, hayatımın çok uzun zamandır içinde bulunduğu mutlak karanlıktaki bir ışık huzmesisin."
***
"Gidiyor musun?" diye sordum.
"Işığın parlaması için, karanlığın geri çekilmesi gerekir. Olması gereken bu."
***
Hayatta nadiren bir şeyler dilerdim çünkü onları ne kadar az elde ettiğimi bilirdim. Ama elde ettiğimde, onları elimde tutma dürtüm manyakça, içgüdüsel bir ihtiyaca dönüşürdü. Asla bırakmamak için.
***
Aydınlık ve karanlık birbirine karışmaz, Yavru Kaplan. Birbirlerini yok ederler." Başını eğip parmağımın ucunu öptü. "Ve senin parıltını gölgelemeye asla cüret etmem.
***
"İnsanların bildiği kadarıyla Don olmaya devam edeceksin, önünde eğilip elini öpmeyi sürdürecekler. Sanki tüm güç ve saygınlık sendeymiş gibi gerine gerine etrafta gezmene izin olacak. Ancak tek yaptığın bu olacak.
Bugünden itibaren Aile anlaşmaları, işleri ve özel konuları ile ilgili kararların hepsini ben vereceğim. Herkes için yetki hala sendeymiş gibi görünecek. Dört yıl içinde, üvey ağabeyim hapisten salındığında, sağlık nedenlerinden dolayı çekileceksin ve bir sonraki Don olarak Massimo'ya tam desteğini vereceksin."
"Delisin sen."
"Hayır, Batista. Deli değilim. Kararlıyım ve eğer o hain zihninde bir gram akıl varsa kararlı bir kadının deli bir kadından çok daha tehlikeli olduğunu anlarsın."
***
"Bunun akıllıca bir karar olduğundan emin değilim," diye fısıldadı Zara.
"Evet." Alnımı pencere çerçevesine dayadım. "Ama bu bizi güvende tutmanı tek yolu. Senin dışında, tamamen güvendiğim tek kişi o."
"Seni terk etti, Nera. Sen onun çocuğuna hamileydin ve o ortadan kayboldu."
"Bilmiyordu."
"Eğer seni bir kez arasaydı, bilirdi."
"Başka şekilde ifade edeyim." İç çektim. "Hayatlarımız konusunda güvendiğim tek kişi o."
"Ona Lucia'dan bahsedecek misin?"
"Hayır."
"Bilmeye hakkı var."
"Dediğin gibi, zahmet edip arasaydı öğrenirdi."
***
"Beni sevdiğini sanıyordum," diye fısıldadım. "Sanırım yanılmışım."
Kai'nin kolu uzanıp belime dolandı ve beni kendi vücuduna yapıştırdı. Göğsünü şişip inişini hissedebiliyordum. Nefesinin hızlı ve yüzeysel oluşunu. Diğer elini başımın arkasına koyup parmaklarını saçlarımın arasına geçirdi. Başını eğip de ağzı kulağımın yanına getirirken sıcak nefesi tenimi gıdıkladı.
"Yanıldın." Sesinin boğuk tınısı iliklerime kadar yankılandı. "Ama sadece geçmiş zaman kullanma konusunda. Seni hala sevdiğim konusunda haklısın. Senin için yaşıyorum, Yavru Kaplanım."
Nefesim kesildi. Kollarımı ona dolayarak sıkıca sarıldım.
"Her nefesim," diye devam etti. "Her kalp atışım. Kanımın her damlası senin. Yıllar önce tanıştığımız o andan itibaren hepsi senin oldu. Eğer istersen, lanet kalbimi oyup aylaklarının dibine sererim. O senin ve her zaman senin olacak."
***
"Onu şımartacaksın."
"Çocuklar şımartılmalı zaten." Oturma odasının ortasında durdum ve Nera'nın önümden yere doğru kaymasına izin verdim. "Onun hayatının üç yılını kaçırdım. Hediyelerin bunu asla telafi edemeyeceğini anlıyorum ama bunu yapmama izin vermene ihtiyacım var. Beni... Beni sevmesini istiyorum. Lütfen."
Nera elini kaldırıp yanağımı okşadı. "Lucia seni zaten seviyor, bebeğim. Ama ona oyuncak aldığın için değil."
"O zaman neden?"
Dudaklarında küçük bir gülümseme belirdi. "Bunu ona kendin sormalısın, kendisi açıklayacaktır."
"Ama o bir çocuk."
"Aynen öyle. Çocukların inanın ruhuna bakmak gibi bir becerisi var. Ona sor, anlayacaksın."
***
"Sen, onun gerçeği bilmesini hak ediyorsun."
"Asla." Kızımızı izledi, çenesi sert bir çizgi gibiydi.
Çenesini avuçlarımın arasına alıp başını aşağı çekerek bana bakmasını sağladım. "Neden?"
"Ona babasının ne olduğunu söyleyeceksin?" dedi dişlerinin arasından. Ses tonu ters olsa da her kelimesi acı ve kederle doluydu. "Kiralık katil olduğunu mu* Büyükbabasını öldüren bir canı olduğunu mu? Kendi adını bile hatırlamayan biri olduğunu mu?"
"Hayır, bebeğim." Parmaklarımın ucunda kalkıp çenesini öptüm. "Ona babasının Kai Mazur olduğunu söyleyeceğim. Yıllarca bana göz kulak olan, beni güvende tutan adam. Benim için kurşun yiyen adam. Bizi koruduğu için haftalardır neredeyse hiç uyumayan adam. Kendisi dinlenmek yerine saatlerini sadece kızının uyumasını izleyerek geçiren adam. Koruyucu meleğimiz. Hayatımın aşkı." Dudaklarımız birbirine değene kadar başını çektim. "Onu ve annesini her şeyden çok seven adam. Tıpkı bizim onu sevdiğimiz gibi. Kızımıza bunu anlatacağı."
"Nera..." diye fısıldadı ağzıma doğru.
"Kai. Seni sevmemiz için bana... bize izin ver. Lütfen."
Ağır, acı dolu bir soluk ciğerlerini terk etti. Gözlerini yumup alnını benimkine dayadı. "Hayalini kurduğum ama gerçekleşeceğini ummaya asla cesaret edemediğim bir rüya. Benim gibi insanların böyle hırslarının olmasına izin verilmez, Yavru Kaplan."
"Eh, bundan böyle hayallerimizi yaşayacağız." Onu öptüm. "Geri kalan her şeyin cehenneme kadar yolu var."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın