Kusursuzca Kusurlu ya da orijinal adıyla Perfectly Imperfect serisinin 9. kitabının yorumuyla karşınızdayım. 9.kitap deyince gözünüz korkmasın seri öyle bir akıyor ki peş peşe okusanız da sıkılmazsınız.
Seri normalde 11 kitaptan oluşuyor yani bitmek üzere. Mafya kurgusu olmasının yanında yetişkin içerikli bir kurgusu da var. Hem şiddet hem cinsellik bakımından. O yüzden yaş sınırına dikkat edilmelidir.
Serinin her kitabı bir karakteri anlatıyor ancak kurgusal bütünlük açısından sıralı okunması daha iyi gibi geliyor bana. Bütün serilerde öyle uygun olduğunu düşünüyorum. Sonuçta yazar bu şekilde yazdıysa vardır bir bildiği...
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Z.E.R.O. ekibin en gizemli, en korkutucu ve en tehlikeli tetikçisi Kai Mazur, bir gün yaptığı bir iş sonucunda ağır yaralanır. Artık kendi hayatının sonuna geldiğini düşündüğünde de Nera, onu yolun kenarında bulur. Veterinerlik eğitimi alan Nera, her ne kadar korksa da karşısındaki yaralı adama yardım eder. Kai, şimdiye kadar karşılıksız hiç yardım almamış, kimseden iyilik görmemiş bir adam olması ve bu konuda kendisinin hiçbir şeye layık olmadığını düşünmesinin sonucunda Nera, genç adama bir iyilik meleği gibi görünür. Bunun üzerine de genç kıza karşı bir ilgi beslemeye ve takıntılı bir şekilde onu güvende tutmaya odaklanır. Her ne kadar görevlere gitse de döndüğünde ilk yaptığı şey Nera'nın güvenliğini sağlamak olur. Nera ise Boston Don'unun kızıdır. Her ne kadar babası kendi planları içerisinde kızlarını bu Aile'nin hayatına dahil etmeden yaşamalarına izin verse de bir şekilde kızlar bu hayatın içindedir. Nera da kendisine biçilen hayata, yapacağı zorunlu evliliğe kadar kendi hayatını yaşamayı amaçlamaktadır. Bunun içinde babasının izniyle kendi dairesinde ve kendi işindedir. Aniden hayatına giren Kai ile de hayatı hiç beklemediği noktaya gider. Çünkü bir şekilde aklına ve kalbine dokunmaktadır. Her ne kadar Kai'nin yabancı olduğu duygular olsa da yaşadıkları Nera'nın da aslında hissetmeye izni olmadığı duyguları yaşamaktadır. Artık her şekilde birbirlerinden ayrılamaz hale gelmişlerdir. Bu yüzden de Nera bu durumu babasıyla konuşmayı hedeflerken Kai'de ekipten ayrılıp Nera'ya bir ilişki yaşamayı düşünür. Ancak yapması gereken son bir işi vardır, bu işi gerçekleştirdiğinde ise hedefinin Nera'nın babası olduğunu sonradan öğrenir. Bu durumda Nera'nın yanına yaklaşmayı da onunla yüzleşmeyi de cesaret edemeyince başka bir göreve gider ver aslında bir tuzağa çekilir. Bu tuzak onun yıllarına mal olan bir işkence dolu tutsaklık olur. Nera ise, Kai'nin ortadan kaybolması, babasının ölmesi, babasının yerinde gözü olan adamın Don olması sonucu hayatı tepetaklak olur. Ancak ağabeyi Massimo en başından beri kontrollü bir şekilde her şeyi takip ederken duruma el atarak Nera'nın hayatını korur. Bu durumda geçici süreliğine Don'un karısı rolünü oynayacak, her şeyi kontrolüne alacak ve Massimo hapishaneden çıktıktan sonra da tam özgürlüğüne kavuşacaktır. Üstelik bunu kabul etmekten başka çaresi de yoktur çünkü Kai'nin bebeğine hamiledir. Bebeğinin hayatı için riskler alması gerekir. Alınan kararların sonucunda aradan geçen 3 yılın ardından Kai, arkadaşları tarafından kurtarılır ve Boston'a geri döner... Nera ise artık bir Donna'dır ve Aile'yi yönetmektedir. Kai'nin bir sonraki hedefi ise başına 2 milyon dolar konan Nera'dır. Şimdi yaşanan her şeye rağmen aşık olduğu kadını korumalı ve onun güvenliğini sağlamalıdır. Nera ise üç yıl aradan sonra karşısında Kai'yi görünce ve sebeplerini de öğrenince ağabeyi her şeyi ele alana kadar rolünü oynamaya devam etmek zorundadır ve hayatta kalmak için... hem kendi hem de kızının hayatı için Kai'ye güvenmek zorundadır.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki serinin en gizemli, en tehlikeli, en merak uyandırıcı karakterlerinden biriydi Kai. Onu okurken hep acaba nasıl biri nasıl bir karakter merakı uyanırdı içimde. Yaşadıklarının çok acı bir geçmişe sahip olabileceğinin farkındaydım ama o geçmişin böylesine bir adam yaratması beklentimin çok üstündeydi. Zaten serinin böylesine tehlikeli en kaçık karakteri olarak bir Sergei'yi bilgim bir de Kai... Zaten serinin en merak ettiğim karakterleri de ikisiydi şimdi ikisinin de hikayesini okumak çok büyük bir haz verdi.
Kai'ye açıkçası daha farklı bir kurgu beklemezdim. Tam da olması gerektiği bir kurguydu. Bu yüzden çok sevdim.
Kai'nin geçmişinde yaşadıkları, sonrasında ise Z.E.R.O. ekibinde yaşadıkları, bir ölüm makinesi haline getirilmesi aslında Yüzbaşı Kruger'ın suçu... evet günümüzde de problemli çocuklar oluyor yaşadıklarından dolayı ama gerekli eğitimler ve psikolojik desteklerle düzeldiklerini düşünüyorum. Kai'nin bu şansı elinden alınmıştı resmen. Ama bu durum her ne kadar çok acı dolu kusurlu bir geçmiş sağlasa da geleceği için kusursuz bir mutluluk da sağladığı bir gerçek.
Kai'nin kimseye güvenmemesi, herkesin her yaptığı ve dediği şeyde bir ima araması tamamen olduğu kişiden dolayıydı ama bu durum onları da hayatta tuttu.
Nera ile Kai'nin tanışması, sonrasında Kai'nin onu görebilmek için yaptığı hamleler, ona yaklaşma çabaları çok güzeldi. Arka planda da Nera'yı güvende tutma çabası da çok güzel anlatılmış ve kurgulanmıştı.
Nera'nın babasının izin verdiği ölçüde normal hayat yaşama çabası, geleceğini kabullense de şimdisini değerlendirme çabası çok güzeldi.
Kai ve Nera'nın beraberlikleri, ilişkileri süresinde aralarında sırlar olsa da asla yalan girmemesi, zaten yalan söylememek için de Kai'nin Nera'dan uzaklaşması da güzel detaylardı.
Kitap zaten iki bölümdeydi. İlk bölüm geçmiş olan bölümdü orada Kai ve Nera'nın tanışmaları ve ilişkileri anlatılıyordu. Yollarının nasıl ayrıldığı da... İkinci bölüm ise şimdi zamanın bölümüydü ve aradan üç yıl geçip de tekrar karşılaşmaları anlatılıyordu.
İkinci bölümde zaten her şey gün yüzüne çıkıp yaşadıkları hayatlarda kendilerine nasıl yol çizeceklerini okuyoruz.
Kai'nin üç yıl boyunca işkence görüp tutsak kalması, arkadaşlarının onu kurtarmaları, bütün o süre boyunca Nera'nın hayaline tutunmuşken ve yalnızlığı kabullenmişken arkadaşları olduğunu fark etmesi ve o arkadaşların onu kurtarması çok güzel detaylardı. Sadece Kai'nin yüzbaşından intikamını alırken daha farklı bir şey dilerdim... çünkü yaptıkları göz önüne alındığında daha beterini hak etti...
Kai'nin döndüğünde ilk olarak Nera'nın hayatını güvene alma çabası, toplantıda direk gelmesi ve kontrolü ele alması, sonrasında ise olanlar çok güzeldi. Hatta Nera'nın güvenliğinin haricinde onun istediği şeyleri ona verme çabası da çok güzeldi.
Nera'nın ilk bölümlerdeki naifliğinin evrildiği ve yetişkin bir kadın olarak duruşu çok güzel bir değişimdi. Bütün kontrol elindeyken ve o güçlü Donna rolündeyken çok güzeldi. Öyle duruşları kadınlara çok yakıştırıyordum. Zaten Kai'nin yanına da öyle bir kadın yakışırdı.
Kai'nin evdeki suikastçıları temizlemesi, sonrasında havaalanındaki hamleleri çok iyiydi. Ah bir de Nera kaçırıldığında kaçıran adamları temizlemesi ve Nera'yı kurtarması...
Kitabın en güzel ve düşünülmüş detayı da Massimo'ydu. 18 yıl hapis cezası almasına rağmen dışarıda üvey babası Nera'nın babası Don'u kontrol etmesi, yönlendirmesi çok zekiceydi. Zaten resmen her şey Massimo görevi devralana kadar vekâleten yönetiliyor gibiydi ki zaten çıktığında da her şeyi kontrolüne alır hali çok iyiydi. 10. kitap onun hikayesi çıksa da okusak.
Kai ile Massimo'nun tanışma sahnesi süperdi. Kai'nin duruşu, Massimo'yu tehdit etmesi... buna karşı Massimo'nun hamlesi, konuşması da çok iyiydi.
Kitabın en güzel kısımlarından biri de Nera'nın küçük kızı Lucia ile tanıştığı sahnelerdi. Lucia'nın kendi kızı olduğunu öğrenmesi, kendini sevdirme çabası... çok tatlıydı. Lucia'nın saçlarına toka takmasına izin vermesi, küçük kıza istediği her şeyi yapma çabası... resmen kendi çocukluğunda yaşayamadığı eksikleri kendi çocuğuna yaşatmak ister gibiydi. Bir de kendisini sevmesini ister gibi... sahneler çok güzeldi.
Kitabın sonlarında Sergei'nin olaya girmesi, Nera ve Kai için nikah, evlilik töreni hazırlama kısımları çok eğlenceliydi. Onların hepsini aynı anda okumak süperdi.
Kitabı çok sevdim. Serinin her kitabını çok sevdim o ayrı bir olay ama bazı kitaplarını daha çok sevdim. Bu kitap da o çok sevdiklerimden biriydi. Özellikle Kai gibi bir adamın sevgi açlığı hissederken, asla kendisini de ona layık görmezken sahip olduklarını okumak, bu durumda bocalamalarını görmek çok güzeldi.
Kitaba dair puanım 5 üzerinden 4,5 veriyorum. 🌟🌟🌟🌟 / 🌟
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın