12 Nisan 2025 Cumartesi

0 Loresima - Gökçen:Güz Yağmurları (Gökçen #3)

 


~~~*~~~
Gözlerim görmese dahi ruhum, ruhunu tanıyordu. Delilikti bu kimine göre. Benim için ise derin bir aşktı.
~~~*~~~


Gökçen serisine devam ediyorum ve üçüncü kitabı yorumuyla karşınızdayım. Henüz detaylı yorumuma başlamadım ama bence bu kitabın diğer iki kitaptan daha iyi olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden de dördüncü kitabı çok merak etmeme neden olduğunu dile getirmeliyim. 

4 kitaplık bir seri olan Gökçen Serisi'nin üçüncü kitabıydı bu. Seri sıralı okunması gerekiyor çünkü devam ediyor kurgu her kitapla. Ortadan başlamanızı tavsiye etmem.

Askeri bir kurgu olduğunu not düşeyim. Her ne kadar diğer kitaplara da olmasa da bu kitapta azıcık yetişkin içerik var bunu bilerek okuyun derim. Gerçi kitabın sonlarına doğru var ama yine de uyarayım ben bu konuda sizi. 

~~~*~~~
"Sana zarar veren her şeyi yok ederim. Şayet bunlardan biri, sen, diye atan kalbim ise..." Duraksadı kısa bir an. "Onu da yok ederim."
~~~*~~~


Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Gökçen'in kaçırılması ve sonrasında yaşananlardan sonra Murathan her ne kadar yanında olmaya çaba harcasa da ne yazık ki yetememektedir. Çünkü psikolojik olarak sorunlar yaşayan Gökçen, travma sonrası stres bozukluğuyla da baş etmeye çalışmaktadır. Bir de öldüğünü sandığı kendisini kaçıran kadının da olur olmadık yerlerde görür gibi olmaktadır. Ancak terörist kadının öldüğünü sanırken aslında ölmemiş olması ve bunu Murathan bilirken Gökçen'den saklaması, Gökçen tarafında sorunlara sebep olmaktadır. Çünkü Murathan'dan intikam almak için hedef haline gelen Gökçen hiçbir şeyden haberi yokken hayal gördüğünü zannederek bu durumla baş etmeye çalışmaktadır. Ancak Murathan'ın sakladığı o sırlar sevdiği kadının hayatını kaybetmesine sebep olduğunda ise ortalık fena karışır. Hastanede ansızın hazırlıksız yakalanan Gökçen, karşısındaki terörist kadının öldüğünü zannederek hayal gördüğünü sanırken bir anda onun tarafından saldırıya uğraması herkes için bir şaşırtıcı hamle olur. Bu durumdan kendini sorumlu tutan Murathan, sevdiği kadının hayatının tehlikede olmasını, özellikle de kendisi yüzünden böylesine tehditlere maruz kalmasını sindiremeyince Gökçen'den uzak durmaya başlar. Bir yandan birbirlerini deli gibi özlerken diğer yandan da Murathan'ın verdiği kararla birbirlerinden ayrı kalırlar. Ancak bu durum Gökçen'in sinirini bozup da tepesi attığında Murathan'ın karşısına dikilir. İlişkileri konusunda net bir tavır koyup da gitmeyeceğini dile getirir. Bu durumla nasıl baş edeceğini bilemeyen Murathan yaşadığı duygusal karmaşanın ardından gittiği görevde timden arkadaşını da kaybettiğinde iyice dibi vurur. Sevdiği bir insanı kaybetmenin acısını yaşamak ve böyle bir acıyı da Gökçen'e yaşatmak istemese de duyguları sevdiği kadından uzak durmasına da engel olur. Ta ki Gökçen karşısına dikilip ona ilişkilerini bitirmeyeceğini söylediği konusunda meydan okuyana kadar. Murathan ve Gökçen'in aşması gereken problemler var, aşk ise o problemlerin arkasında onları beklemektedir. 
Diğer yanda ise Barbaros, Bilge konusunda hamleye geçmesi ve Bilge'nin de bu hamleyi utangaçlıklarının ardında kabul etmesi sonucunda ikili güzel bir ilişkiye başlayarak birbirlerini hem tanımaya hem de aşklarını iyice alevlendirmeye başlarlar.
Süleyman ise dur durak bilmeden ısrarcı bir şekilde aşkını ve sevgisini dile getirerek ve yer geldiğinde aşkının arkasında durarak Aybüke'ye kanıtlamaya, güvenini kazanmaya başlamıştır. Aybüke ise artık yaşadıkları kayıplardan sonra özellikle de timden arkadaşını kaybetmenin ardından kaybedecek vakitlerinin olmadığını düşünerek Süleyman'ın aşkını kabul eder. Bütün geçmişini ve acılarını anlatarak ortaya dökerek Süleyman'a meydan okuduğunda karşısında onu her şeyiyle kabul edip aşkı mı yaşayacaklar yoksa Süleyman, Aybüke'nin geçmişinden sonra geri adım mı atacak?
Bütün onların aşka yolculukları sonucunda ilk kitaptan beri didişip duran, birbirlerine laf çarpan Duru ve Zülfikar cephesinde sular alevlenmeye başlar. Çünkü her ikisi de aslında geçmişlerinden kaynaklı olarak aslında en çok korktukları ve kaçtıkları bütün duyguları birbirlerinde görmeleri aslında birbirlerine diklenmeleriydi. Ancak birbirlerini dinlemek ve yeniden tanımak için fırsat verdiklerinde ise yüreklerinde küçük bir aşk filizlenmeye de başlar. Önlerinde ise Duru'nun ağabeyi Hasan büyük bir engel oluşturacak gibi durmaktadır. 

~~~*~~~
Sadece aşk diyemezdim bu aramızdaki şeye. Bence çok daha başka bir şeydi. Daha büyük, daha sağlam... Aşk, bütün bunların sadece bir kısmıydı.
~~~*~~~



Bu seride ilk kitaptan beri diyorum yan karakterler benim için Gökçen ve Murathan karakterinden daha ön planda ve daha merak edilesiydi. Hala da öyle ama bu kitapta Gökçen ve Murathan ikilisini de azıcık sevdim. Gözüme girdiler diyebilirim. 

Gökçen'in hep şımarık olduğunu düşündüğüm hamleleri bu kitapta daha olgundu. Resmen yaşadıkları onun üzerinde bir olgunluk oluşturmuş gibiydi. Bu yüzden de sanırım çok sevdim. O şımarık, ilgi delisi, ergen kız triplerinden sıyrılmıştı. O yüzden bu kitaptaki Gökçen'i çok sevdim.

Kitabın en etkileyici sahnesinden başlayıp genel bir şekilde yorumuma devam edeceğim. Barut Timi'nin göreve gitmesi, köyde pusuya düşmeleri ve orada olan olayların sonucunda Emek'in şehit düşmesi... o sahneleri okurken gözlerimin dolduğunu itiraf etmeliyim. Ağlamamak için kendimi kastığımı da söylemeliyim. Hatta sonrasında şehit cenazesi sahnelerinde de... o sahnelerin etkileyiciliği ve yazarın bunu kaleme alırken özenle duyguları işlemesi, incelikle o sahneyi işlemesi çok etkileyiciydi. Bu yüzden yazarı tebrik ediyorum o sahneler için. Zaten normalde etkilendiğimiz ve yüreğimizi burkan, aklımızdan çıkmayan bir olayken okumakta hem çok zordu hem çok etkileyiciydi. 

Gökçen'in bu kitapta daha kadınsı, daha güçlü okumak güzeldi. Dediğim gibi ilk kitaplardaki şımarıklığının olmamasını çok sevdim. Özellikle de Murathan ile ilişkisi söz konusu olduğunda takındığı tavırları çok iyiydi. Murathan yaşadıklarından dolayı Gökçen'den uzak durması, kendini geri çekmesine karşılık Gökçen'in takındığı tavır çok iyiydi. Askeriyeye gitmesi, Murathan'ı odasındayken ona meydan okuması, restleşmesi ve oradaki sinir patlaması sonucunda güçlü duruşu süperdi. Timur'un da dediği gibi zirvedeydi Gökçen. Sonrasında da Timur'un evinde Murathan'ın yanına gidip saydırması ise... süperdi. Elinde Murathan'ın silahı ile evini basması... yürü be kızım dedirtti. İşte bu yüzden Gökçen'i çok sevdim. Bunun haricinde de psikolojik olarak verdiği savaş da çok güzel anlatılmıştı ve genç kadının bu durumla baş etme şekli de güzeldi. 


~~~*~~~
"Bu kalp senden başkasına böyle atmadı. Atmaz. Olmaz ama haydi attı diyelim. Bir saniye bile düşünmeden alırım elime silahım, kendi ellerimle kendime sıkarım. Bendeki seni hafife alıp durma, Gökçen! Dengin yok. Olmadı, olmaz. Bu konu tartışmaya açık bile değil. Bitti. Nokta."
~~~*~~~


Murathan'ın da doğru yaptığını düşünerek Gökçen'den uzak durması... kendince sebepleri vardı. Gerçi doğru bir sebep değildi ama yine de kendince girdiği tripler ve sebepler sonucunda sevdiği kadından uzak durması, çektiği aşk acısı... hak ettin be Murathan. Valla bak hak ettin. 

Emek'in kaybı bütün timi çok fena sarstı ki bunu da okurken çok hissettik. Hepsinin aslında yarınları olmadığını ve anı kaçırmamaları gerektiğini biraz daha anlamalarına sebep oldu. 

Barbaros ve Bilge tarafındaki gelişmeleri çok sevdim. Çok ponçiklerdi. Çok masum, tatlı ve sevecendi aşkları. Onları okurken kendimi ponçik bir hikaye okuyormuşum gibi hissediyorum. 

Süleyman ise... adam valla kral tek kelimeyle. Resmen yıllarca sevdi, sevgisini dile getirmekten geri durmadı. Sonunda da kazanmaya yaklaşmıştı ki... kazandı. 😀Aybüke'nin bütün duvarlarını kırdı resmen ve sonunda da aşk kazandı. Bir Aybüke'nin her şeyi göze alarak Süleyman'ı öpmesi devrimdi ama asıl vurdun da cephanelikte Süleyman ile yüzleşmesi sonucunda yaşananlar çok iyiydi. Aybüke bütün geçmişini ortaya dökerken Süleyman'ın bütün her şeye rağmen onun yanında olması çok güzeldi. O yüzleşme sahnesi süperdi. 

Ama... benim asıl ilgimi çeken bu çiftler arasında Duru ile Zülfikar çiftiydi. İkinci kitap yorumumda ikili arasında dinamiğin aşka dönmesini merak ediyorum demiştim. Bu kitapta onun tohumlarının filizlendiğini görmek süperdi. 


~~~*~~~
Onun kalbine girmeyi denecekti. Her ne olursa olsun, ucunda tek bir şans varsa dahi deneyecekti. Yıllar sonra kalbinde hissettiği duyguyu bu sefer kolay kolay bırakmayacaktı. Kaçmayacaktı, arkasını dönmeyecekti. Bir kere bırakmıştı, bu sefer bırakmayacaktı.
~~~*~~~


Duru ve Zülfikar'ın köpek beslerken aralarındaki laf sokmaları, kavgaya ve sonrasında da içlerindeki bütün kini ortaya dökmelerine sebep olması aslında ikisinin de birbirlerine bakış açılarını değiştirdi. İkisi de birbirlerine arkadaşlık konusunda bir şans verirken aslında yüreklerinde bulunan ve bastırılmış olan tohumun filizlenmesine hazırlıksız yakalanırlar. Duru her ne kadar onun tarafından net bir şey okumasak da onun da içinde filizlenen aşk konusunda karmaşık hissetmesini ve Zülfikar konusunda bocalamasını okumak keyifliydi. 
Zülfikar ise... resmen damdan düşmüş gibiydi. Resmen aşık olduğunun farkındaydı, bunun Barbaros ve Alican'dan gördüğü hamleler ve daha da önemlisi Hasan ağabeyinden göreceği tepkinin ne olacağını tahmin etmesi sonucunda yaşadığı duygu karmaşaları çok güzel anlatılmıştı. 

Ahh söylemezsem içimde kalır Alican ile Zehra arasındaki duygusal yakınlık çok tatlıydı. Onların sonların mutlu olma yoluna doğru gidiyor olmaları çok güzel. Bir sonraki kitapta onları mutlu görmek çok güzel olurdu. 😇

Bütün her şeye değindikten sonra artık yorumumu bitireyim ama değil mi? Ama tabi ki bitirmiyorum. Çünkü değinmek istediğim birkaç şey daha var. 


~~~*~~~
Hayatında ilk defa kendisi için bir şey yapmak; kimseden korkmadan, saklanmadan, utanmadan yaşamak istiyordu. Kalbinin seçtiği tek kişiyi, Barbaros'u kendine istiyordu.
~~~*~~~



Gökçen, ailesinin yanında yaşadıkları, Murathan'da İzmir'e gelince yaşananlar çok güzeldi. Özellikle de Gökçen'in babasının mezarına gitmeleri çok güzel bir detaydı. Gökçen'in ailesiyle yaşananlar da, babaannesi ve dedesiyle Murathan'ın yaşadıkları çok güzeldi. 

Barut Timi'nin gittiği görevler, o görevlerin anlatıldığı sahneler çok güzeldi. Çok güzel anlatılmıştı. Keşke daha fazla olsaydı dedim. Okumaktan da keyif alırdım. 

Timur bu kitapta gizemli kutu gibi. Onun kitabı var biliyorum ama onun arkadaşlığı, varlığı, olaylara müdahale etme şekli çok güzeldi. Onun hikayesini de bu seri bittikten sonra okumayı planlıyorum. 

Bu arada bir de Mete var... küçücük boyuyla ve yaşıyla herkesin kalbinde yer edinen ama baş edilemez zekası, haşarılıklarıyla da güldüren Mete... Resmen koca koca adamların geleceği için aktif rol oynayan Mete... çocuğum sen var ya sen... Hasan'ın korktuğu kadar varsın geleceğin kesinlikle garanti değil 😂

Neyse çok uzun konuştum artık susuyorum. Ben bu kitabı serinin ilk iki kitabından daha çok sevdim. Onlara ortalama puanlar vermiştim ama bu kitaba onlardan bir tık daha yüksek vereceğim. 

Kitaba puanım da 5 üzerinden 4 veriyorum. 🌟🌟🌟🌟

~~~*~~~
"Sen her göreve gittiğinde ben nasıl korkuyla gelmeni, elim kalbimin üzerinde haber almayı bekliyorsam sen de beni öyle bekleyeceksin. Sebep olduğun şeylere bakmayı öğreneceksin. Madem benim bütün yollarım sana çıktı, senin de benden başka yolun yok. Bunu da bir güzel öğreneceksin."
~~~*~~~



Gökçen Serisi



Kitabın adı     : Gökçen:Güz Yağmurları
Yazarı            : Loresima
Seri Bilgisi      : Gökçen #3
Yayınevi         : Ephesus Yayınları
Sayfa sayısı    : 544

Kitabın tanıtım yazısı: 

Sayısız mücadeleyi ve engeli aşıp bir araya gelen Gökçen ve Murathan için artık aşklarını doya doya yaşama vaktidir. Tek istekleri birbirlerine sımsıkı sarılmak ve kaybettikleri zamanı telafi etmektir. Ancak olaylar bekledikleri gibi gelişmez ve birlikte kurmaya çalıştıkları küçük dünya daha var olamadan yerle bir olur. Büyük bir nefret, kayıp ve azılı düşmanlarla dolu karanlık bir girdabın içine çaresizce çekilirler.

Gökçen ve Murathan kendilerini zorlu bir yol ayrımında bulacaklardır.

Aşk mı? Yoksa yaşatmak için yapılan büyük bir fedakârlık mı?

Seçim yapmak ikisi için de kolay olmayacak, hayatın onları sürüklediği dipsiz uçurumlara beraber yürüyeceklerdir.

“İçimdeki yeşillikler o yokken sonbahardı. Dallarımdan dökülen güz yapraklarını yine onu beklerken saydım. Tek, tek, tek. Say Gökçen.  Varlığı beklemekten, sevmekten ve geride kalmaktan ibaret olan Gökçen…”




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın