~~~*~~~
"Her hafta en güzel çiçekleri kızım için topluyorum, böylece benim için ne kadar önemli olduğunu biliyor."
~~~*~~~
Arkadya Kitap'ın en yeni kitabı Ateşböceğinin Şarkısı bu sefer bizlere Asya Kültürünü daha doğrusu direk lokasyon vermek gerekirse Japon kültürüne götürüyor.
Yine yürek burkan, yüreklere dokunan, dramatik ama bir o kadar da umut dolu, iki gencin yüreğinde hiç dinmeyen bir sevdayı okurlarının önüne sunarken bir kızın babasını ve geçmişini tanımasının hikayesini de sunuyor.
Öncelikle söylemeliyim ki kitabın kapak tasarımı çok güzel, tam bu hikayeye göreydi ve inanılmaz hoşuma gitti.
~~~*~~~
Fenerin gözlerine vuran ışığı, mavi okyanusta süzülen yelkenliler gibi dans eden göz bebeklerinde beyaz beyaz parlıyordu. Ve ben o gözlerde kayboldum. Ben o adamda kayboldum.
~~~*~~~
Kitabın konusuna değinmek gerekirse; Tori, babasının kansere karşı savaşını kaybetmesini izlerken babasının geçmişine dair bulduğu mektup bütün hayatını değiştirir. Babasının da isteğiyle mektubu okuyan Tori, babasının annesi ile tanışmadan önceki hayatının detaylarını öğrenmek için araştırmaya başlıyor... Babasının geçmişinde on yedi yaşındayken katıldığı donanma ile Japonya'ya giden orada yaşıtı bir Japon kıza aşık olacağı ve onunla yarım kalmış bir aşkı olacağını öğreniyor. Dahası orada yaşananları o kadın, Japon kadını, Naoko tarafından öğreniyor.. yaşanan mutlulukları, heyecanları, aşkı, acıları ve kaybedişleriyle yürek burkan hikaye aslında Tori'nin de babasıyla yarım kalmış hikayesini tamamlamasını sağlıyor...
Hikayesi çok güzeldi kitabın, yürek burktuğu doğru. Her ne kadar başlarda yavaş gittiğini düşünsem de sonradan olayların gidiş yönü merakımı uyandırdı ve sonunda da yürek burksa da çok güzel bir şekil sonlandı.
Öncelikle Naoko'nun o sonunda ve Hajimi ile mutlu olamamasının tek nedeni babasının ve büyükannesinin bencilce düşünceleri, insanlara bakış açıları olduğunu düşünüyorum. Kızın sevmiş, heyecanlanmış değil mi? Arkasında olsanıza... yok efendim itibarımız, yok efendim kardeşlerinin geleceği, şirketimizin sonu falan filan... tabi bir de o dönemin halkının düşünce yapısı...
Bazı düşünce yapılarının insanların nasıl da sonunu getirdiğini okumak üzücüydü.
Kitabın bence en hüzün veren kısmı da Doğumevi'nde olanlardı...
~~~*~~~
"Gerçek, doğru zamanı bekler. O gerçek erken ya da geç vakitte dile gelirse bil ki yalandır."
~~~*~~~
Naoko'nun aslında verdiği savaş çok daha kötüydü. Hayatta kalma savaşı, çocuğu için yapmak istedikleri, yine de babasından medet umması ve Hajimi'ye dair inancını hiç yitirmemesi... Naoko cidden çok güçlü ve zeki bir kadın olduğunu gösterdi. Belki de birçok kadının pes edeceği yerlerde savaşması gücünün göstermesiydi.
İtiraf etmem gerekirse; Satoshi'ydi... böyle bir adam olmasını beklemedim. Ama sanırım böylesine bir iyi adam olması da Naoko'nun mutluluğu hak ettiğinin göstergesiydi.
Kitabı okurken her ne kadar hüzünlensem de beni ağlatan tek bir detay vardı. O da Tori'nin kız kardeşiyle ilgili öğrendiği gerçeğin saklığı olduğu kısımlardı. Cidden sadece o kısımda ağladım ve bunu beklemiyordum...
Yani böyle bir kitaba ne denir bilemiyorum, geçmişte böyle örneklerin çok olduğu bir gerçek ama acımasız olanlar detaylarda gerçek... doğan bebeklere ucube gibi davranılması, melezlerin dışlanması... şu dönemde bunları pek önemsemiyor olabiliriz ama o dönemlerde... acı gerçekler cidden...
Güzeldi ve severek okuduğum bir Arkadya kitabı oldu. Bu tür kitapları okumak herkesin tarzı değildir bu yüzden historical fiction severlere tavsiye ederim.
~~~*~~~
O benden elimi istemişti ama ben ona tüm kalbimi vermiştim.
~~~*~~~
~~~*~~~
"Yönünü bulmak istiyorsan hem köklerinin nerede olduğunu hem de gitmek istediğin yeri bilmelisin."
~~~*~~~
~~~*~~~
Hala bildiğim kızdım ama daha cesur, daha ışıltılı ve daha özgürdüm. Eğer ışığım kalbimden yansıyorsa bu, onun bana yaşattığı mutluluk sayesindeydi.
~~~*~~~
Yazarı : Ana Johns
Çevirmen : Yasemin Büte
Yayınevi : Arkadya Kitap
Sayfa sayısı : 416
Kitabın tanıtım yazısı:
Bu, bizim hikâyemizdi, sadece bizim bildiğimiz bir şarkıydı.
Bir ateşböceğinin şarkısı...
1957 yılının Japonya’sında, on yedi yaşındaki Naoko Nakamura için ailesinin ticari ilişkilerini güçlendirecek bir evlilik planlanmıştır. Tören için her şey hazırdır tek bir şey hariç, Naoko’nun kalbi. O ne yazık ki ailesinin beklediği gibi gönlünü onları gururlandıracak bir adama değil, Amerikalı bir askere, bir yabancıya, hatta düşmana kaptırmıştır. Dahası, her şeye rağmen gelenekleri ve kendisi için hazırlanan geleceği hiçe sayarak sakladığı büyük sırla beraber aşkın peşinden gitmeye, yüreğinin ona fısıldadığı şarkıyı dinlemeye hazırdır. Öte yandan o şarkının yankılarının, yıllar sonra okyanusun ötesinden bile duyulacağından tamamen habersizdir.
Günümüz Amerikası’nda ise ölmek üzere olan babasının başında bekleyen gazeteci Tori Kovac, o güne kadar çok sevdiği babası, kendisi ve ailesi hakkında bildiği her şeyi altüst edecek bir mektup bulur. Mektubun ardındaki gerçeği öğrenmek için çıktığı yolculuk onu, Japonya’nın uzak bir sahil kasabasına kadar getirecektir.
Biri, kalbi ve ailesi arasında seçim yapmak zorunda kalmış, diğeri ise gerçek yuvasının neresi olduğunu merak eden iki güçlü kadının, yıllara ve mesafelere meydan okuyan duygu yüklü hikâyesi. Ateşböceğinin Şarkısı, sevdiklerimiz uğruna neler yapabileceğimizi gözler önüne seren, kolay kolay hafızalarınızdan silinmeyecek bir başyapıt.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın