~~~*~~~
Aşk ve nefretin bu kadar yakın duygular olmamasına şaşmamak gerekirdi. Şu an onu boğmak istiyordu. John Paul onu kıvrandırmaktan zevk alıyor gibiydi.
~~~*~~~
Bu kadının kalemine bayılıyorum. Kitabı çıktığı gibi almış olmama rağmen henüz ayrılmaya hazır olmadığımdan dolayı okumayı hep erteliyordum ama arkadaşlarla beraber okumaya karar verince hadi dedim ve elime aldım kitabı :)
Öncelikle her ne kadar henüz okumadığım Garwood kitapları olsa da -3 tane var- kadının kurgularına bayılıyorum. Beni her zaman şaşırtmayı ve tatmin etmeyi başarıyor. Akıcı, sürükleyici, merak uyandıcı, nefes kesici, aşk dolu kurguları kaleme alıyor. Her şey o kadar dozunda ve o kadar güzel harmanlanmış oluyor ki polisiye ile aşkı okuyor olmanıza rağmen karşınızda biri hayat hikayesini anlatıyormuş gibi hissediyorsunuz.
Bu kitabı da öyle, polisiye, aile dramı, kovalamaca, macera, aşk her şey var. Her bir detayıyla heyecanla okutuyor ve aşk kendini çok güzel hissettiriyor.
Güçlü erkek karakterlerin yanında erkeklerin altında kalmayacak kadar güçlü kadınlar yazıyor olması da pahabiçilemez. Bu konuda takdir ettiğim ve sevdiğim yazarlardan biri.
~~~*~~~
"Eğer uyuyor olsaydın, Monk…"
"Beni vurur muydu? Bak sana ne diyeceğim John Paul. Eğer beni bir daha arkanda bırakırsan sana yapacağım şey de kesinlikle bu olacak."
"Seni bir daha asla bırakmayacağım. Zaten hiç bırakmamalıydım."
~~~*~~~
Kitabın kısaca konusundan bahsetmek gerekirse; Avery, annesi tarafından terk edilmiş büyükannesi ve teyzesi Carolyn tarafından büyütülen, yaşadığı bütün olumsuzluklara rağmen FBI'nın veri işlem departmanında çalışan genç bir kadın. Teyzesinin ısrarlarına dayanamayıp onunla bir haftalık spa tatili için işine ara verdiğinde hayatının değişeceğini hiç tahmin etmiyordu. Teyzesi ondan önce spa için gittiğinde ve Avery'de uçağını kaçırıp bir günlük gecikme yaşadığında olaylar ikili için tepetaklak oluyor. Yakalanamayan ve FBI'nın peşinde olduğu seri katil Monk Edwards, psikopat rortağı aynı zamanda Avery'nin annesi olan Jilly ile beraber, Avery'nin teyzesini ve üç kadını daha kaçırır. Onları etrafı bombalarla çevrili bir dağ evine hapsedip de Avery'nin peşine düştüğünde hiçbir şeyden haberi olmayan genç kadın kendini bir kovalamacanın içinde bulur. Üstelik Monk'un peşinde ve onun izini süren eski donanma askeri ve pasif halde çalışan FBI ajanı olan John Paul'de Avery'nin yanındadır. İkisi bu kovalamacanın içinde hayatta kalma savaşı verirken hem rehineleri sağ kurtarmaya çalışıp hem de Monk'u ele geçirmeye çalışmaktadır. Bir av oyununda Avcı olan Monk ve av olan John Paul ve Avery çiftinin nasıl hayatta kalma çabalarını okuyoruz. Bir de bu avın içinde ikili arasında filizlenmeye başlayan aşkın kendini ara ara gösterip sonunda da dayanılmaz bir şekilde kendini belli ettiğinde karakterlerin tepkilerini okuyoruz.
Öncelikle söylemek isterim ki Monk Edwards ve Jilly ile ilgili detaylar, Jilly'nin amacına ulaşmak için kullandığı kişiler, her şey muazzam bir şekilde kurgulanmıştı. Özellikle Jilly'nin fazlasıyla akıllı olduğunu kanıtladığını söylemeliyim. Korkulacak kadın! Şeytana pabucunu ters giydirir derle ya bu kadın şeytan farkına varmadan cehennemin tapusunu alır şeytanı da kapının önüne asker yapar ve şeytan bunların farkına bile sonradan varır öyle bir kadın. Zaten kitabın sonunda bütün bu olay döngüsü çözüldüğünde yok artık dedim. Hiç tahmin edemeyeceğim boyutta bir plan yapmış kadın dedim. Bu yüzden bu detayları aşısı çok sevdim.
~~~*~~~
Avery onun düşünce sistemini altüst ederek aklına imkansız düşüncelerin girmesine sebep oluyor, kafasını karıştırıyordu. Genç kadının kendisi için nasıl ve neden bu kadar önemli hale geldiğini bilmiyordu ama onu ne pahasına olursa olsun koruyacağından emindi.
~~~*~~~
Kitabın polisiye kısmı muhteşemdi anlayacağınız. Bütün kovalamacalar, Monk'un John Paul ve Avery'nin peşine düşerek onları ormanda takip etmesi, zekice hamleler yapması ve onların oyununa gelmeyip yapacağı hamleleri önceden tahmin edebiliyor olması muhteşemdi. Resmen bir an bir av okuduk dedim. Hatta zaman zaman geyik gibi avlanacaklar diye de düşündüm ama tabi baş roller ölemezlerdi :D
Avery'nin bütün travmatik geçmişine rağmen ayakta ve güçlü bir kadın olmasını çok sevdim. Bütün bu kovalamacanın içinde John Paul olmazsa hayatta kalamayacakmış gibi görünmesine rağmen olayları yine çözen ve son atışın yapılmasını sağlayan da Avery oldu. Kadın süperdin :D
John Paul ise... adamım sen nasıl mükemmeldin ya :D kitaptaki tarifini geçtim adamın hamleleri, korumacı tavırları, asker hareketleri ve bazen Avery'ye bebeğim, tatlım gibi tabirler kullanması beni bitirdi. Hatta onu kasabada FBI ile bırakıp gidecekken sonra vazgeçme çabası sonrasında beraber gitmeleri, sahilde beraber hareket etmeleri, kıskanmaları... harikaydı :D
Avery'nin teyzesi Carolyn yani kısaca da Carrie -kitapta da çoğunlukla Carrie diye geçiyor- tam bir cadalozdu. Aslında değildi ama öyle gibiydi de :D Avery konusunda çok korumacı falan ama kadının pes etmeden hayatta kalmak için çalışması, fikir üretmesi falan çok güzeldi. Resmen FBI ajanlarına falan da kök söktürdü hastanede :D çok eğlenceliydi koca koca adamların bir kadından böylesine korkması :D çok eğlendim orada :D
Ayy normalde çok anlatmak istediğim şey var ama ne spoiler olsun ne de okuma hevesiniz kaçsın istemem o yüzden kısa kesiyorum. Ben bu kitaba bayıldım. Bu serinin diğer kitaplarını da tamamlayacağım ve tez zamanda okuyacağım :) Keşke diğer kitaplara yeni basımlar yapılsa çünkü çok fahiş fiyatlara satılıyor ne yazık ki eski kitaplar :(
~~~*~~~
Kendine çok fazla inancın yok, değil mi? Sorun değil. Bende ikimize de yetecek kadar var.
~~~*~~~
Buchanan-Renard Serisi
- Kalp Hırsızı
- Mercy
- Murder List
- Sen de Yanarsın
- Gölgede Dans
- Ateş ve Buz
- Sımsıcak
- Sweet Talk
- Hotshot
- Fast Track
- Wired
~~~*~~~
"John Paul, cidden..."
Adam başını iki yana salladı. "Yapma."
"Neyi yapmayayım?"
"Beni bir kez daha aşağılama. Sana en az üç kez bu işte uzun süredir olduğumu söyledim. Dinlemiyor muydun?"
Noah'ın henüz gelmediğinden emin olmak için arkasına bakan Avery, "İncinmeni istemiyorum, tamam mı?" dedi. "Eğer sana... sana bir şey olursa dayanamam. Buna..."
"Ben de seni seviyorum, Avery."
"Çok erken… sevemezsin…"
"Seviyorum."
"Beni nasıl sevebilirsin?" diye fısıldadı genç kadın.
John Paul sol eliyle boynunu sarıp yavaşça onu kendine çekti. "Nasıl sevebileceğimi saymamı ister misin?"
Avery'nin gözlerine yaşlar doldu. Adamın makul davranmayacağı belliydi. "Çok inatçısın."
"Sen de."
"İlişkimizi devam edemez."
"Ettiririz."
Avery çaresizlik içinde "Ben liberalim, unuttun mu?" diye fısıldadı.
John Paul onu öptükten sonra, "Bununla yaşayabilirim ama sensiz yaşayamam," dedi. "Bu kadar basit tatlım."
~~~*~~~
Yazarı : Julie Garwood
Çevirmen : Benu Belgi
Seri bilgisi : Buchanan-Renard Serisi #3
Yayınevi : Epsilon
Sayfa sayısı : 435
Kitabın tanıtım yazısı:
Julie Garwood'dan nefes kesen bir macera, tutku dolu bir aşk! Avery Delaney daha üç günlükken annesi tarafından terk edilir ve büyükannesi ile teyzesi Carolyn tarafından büyütülür. On bir yaşındayken, bir silahlı saldırı sonucu ağır yaralanır ve büyükannesinin ölümüne tanık olur. Bu yaşadıkları onun hem ruhunda hem de bedeninde izler bırakır. Yine de tüm yaralarını sarar, keskin zekâsı ve verileri yorumlama yeteneği sayesinde FBI'da çalışmaya başlar.
Avery'nin işkolik teyzesi Carolyn ise kocasının ayarladığı gözlerden uzak lüks bir spada hayatının en rahatlatıcı deneyimine hazırlanırken, biricik yeğenini de bu iki haftalık tatile gelmeye ikna eder. Ne var ki Carolyn'ın hayallerindeki tatil kiralık bir katil ve intikam yemini eden bir psikopat tarafından cehenneme dönüşecektir. Avery, teyzesini kurtarmak için hayatının en zorlu savaşını verirken ummadığı bir anda aşkla sınanacaktır...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın