30 Ekim 2024 Çarşamba

0 ALINTILAR // Tessonja Odette - Kurt Kralın Laneti (Entangled with Fae #1)


 

Kitabın yorumu için tıklayınız!







"Bana lanetten bahset!" diye bağırdım.

Beni tutanlar oldukları yerde kaldı, tüm ayak sesleri durdu. Bir an için zaman durmuş gibiydi, ta ki kral bastonunu döşeme taşlarına vurarak odaya geri dönene kadar. Dudakları hırlar gibi gerilmişti. "Sana lanetten kim bahsetti?"

Birinin hafifçe nefesini içine çektiğini duydum ve Micah'ın başını şiddetle iki yana sallarken, gizlice odaya baktığını gördüm. Bakışlarımı krala çevirerek, "Burada bir lanet olduğu belli," dedim. "Yoksa neden benimle bu şekilde oynayacaksın ki? Senin için aptalca fedakarlık yapayım diye tekrar tekrar beni kandırmaya çalışacaksın?"

Göğsü inip kalktı. "Aptalca bir fedakarlık?" Kelimeler dişlerinin arasından söylenmişti, o kadar kısık sesle konuşmuştu ki kemiklerimde yankılandığını hissetmiştim.  "O aptalca fedakarlık benim hayatım anlamına gelebilir."

*****

"Bu köşkle birlikte bana, her birinde neredeyse yüz taçyaprak olan yirmi gül de verildi, bazılarında daha az bazılarından daha çok taçyaprak vardı. Lanet başladığından beri her gün bir taçyaprak dökülüyor ve zamanla güller teker teker ölüyor. Ve her düşen gülle birlikte, onun yerini bir çalı alıyor, bir zamanlar onun çiçek açtığı yerde hayatı boğuyordu. Bugün, sondan ikinci gülün son taçyaprağını kaybetmesini izledim. Bahçede tek bir gül kaldı. Belki de yüz taçyaprak. Sonra lanet beni ele geçirecek."


*****

Bildiğim tek şey, Elliot'un aramızdaki mesafeyi kapattığı, birkaç adım ötemde durduğuydu. "Neye güldüğümüzü bilmiyorum," dedi sesinde neşeyle.

"Ben de nedenini hatırlayamıyorum." Sesim neşeli ve yüksek çıkıyordu, bu kendi dudaklarımdan nadiren çıktığını duyduğum bir sesti. Bana annemle geçirdiğimiz çok daha mutlu zamanları hatırlatıyordu. Kalbim sıkışıyordu. Ancak bu, kalbimi sıkıca yakalamış bir elden çok, acı tatlı bir vedalaşma kucaklaşma gibi hissettiriyordu. Nihayet sakinleşmeye başladım.

Ona baktığımda, Elliot'un gözlerinin kenarları hala kırışıktı. Konuştuğunda sesi kısık ancak hafif bir ciddiyetsizlikle çıktı. "Güldüğündeki sesini seviyorum."


*****

"Karar verme şansına hiç sahip olmadığım durumları deneyimlemek için okuyorum."

Bana doğru yürüdü, bana doğru ilerlediği her santimde daha da sıcak bakıyordu. "Buna değer mi?"

Bu kadar yakında olmasından dolayı kalbim göğüs kafesimin içinde gümbürdeyerek atıyordu. Kont-Elliot'la ilgili anılar zihnimin ön kısmına geliyor, dudaklarımın karıncalanmasına neden oluyordu. "Neye değer mi?"

"Sana ait olmayan bir acıyı hissetmeye. Kitabı kapattığın anda biten neşeyi, aşkı ve mutlu sonları hissetmeye. Buna değer mi? Yoksa sadece geri dönmeye zorlandığın gerçekliği daha soğuk hale mi getirir? Hiçbir şey hissetmemek daha iyi olmaz mıydı?"

Zorlukla yutkundum. Neden bu sorunun bir katmanı daha olduğu, kelimelerin altında tam olarak anlayamadığım bir şey odluğu gibi bir hisse kapılıyordum? Durum ne olursa olsun, ona sadece gerçeği söyleyebilirdim. "Evet, değer. Hiçbir şey hissetmezsen, yaşamaya değer bir hayatın olmaz."


*****

"Daha önce çok çaresizce uğraşıyordu, lanetini kaldırması için herhangi birini zorlamaya ya da kandırmaya çalışıyordun. Artık sonunda buu yapmaya istekli olan birini buldun. Evet, bunun karşılığında o da seni bir şeyler yapmak zorunda bırakıyor ama bu neden seni durduruyor? Eminim, o fae hileleriyle evlilik yeminlerinden kurtulmanın bir yolunu bulabilirsin."

"Hayır. Bunu yapamam."

"Neden?"

"Çünkü bu bir ihanet olur."

"Kime karşı?"

"Kalbime karşı." Söylediği kelimeler aramızda asılı kalıp beni susturdu. Yalvarır gibi bana bakıyordu. "Nasıl göremiyorsun, Gemma?"

Bedenim baştan aşağı titriyordu, boğazıma bir yumru oturmuştu. "Neyi görmüyor muyum?"

"Bana ne yaptığını nasıl göremiyorsun? Bana kitapların hissettirdiği gibi hissettiriyorsun. Bir kurt olarak asla hissetmek zorunda olmadığım şeyleri. Sadece seninle tanıştıktan sonra hissetmeye başladığım şeyleri."


*****

"Bu lanete maruz kaldığımdan beri, şeytani halimin en çok değer verdiğim şey olduğunu biliyordum. Benim için hayattan bile değerliydi. Ve o şekilde kaldı... ta ki bir şey değişene kadar. Sen hayatıma geldin. Değerlerin tam olarak yer değiştirdiğini bilmiyordum. Sana olan hislerimi itiraf etmeden çok önce böyle olduğundan emindim, balodan sonraki geceye kadar en azından kendimi bunun aksine ikna edebiliyordum. Ama seni bir kere kollarıma aldıktan, seni hissettikten, senin de beni sevdiğini öğrendikten sonra... artık daha fazla değer verdiğim bir şey oldu."

"Ne? Değer verdiğin dört şeyden hangisine şimdi daha fazla değer veriyorsun ve bunu feda etmen neden bu kadar zor?"

Gözlerime baktığında gözleri yaşlarla parlıyordu. "Çok belli, Gemma. Anılarım. Senden önce onları kaybetmek hiç umurumda değildi. Onlara sahip olmama değecek hiçbir şeyim yoktu. İçgüdülerimle hayatta kalabileceğimi, yeniden başlamam gerekse bile daha önceki halime benzer bir hale geleceğimi biliyordum. Geçmişi hatırlayamazsam, krallığımı kaybetme ihtimalim vardı. Hatta bir fae olduğumu unutma ihtimalim ile vardı. Bir kurt olarak yaşayabildiğim sürece her iki durum da benim için sorun değildi. Ama şimdi... şimdi... eğer anılarımı kaybedersem, seni de kaybederim. Birlikte yaşadığımız her şeyi kaybederim. Dönüştüğüm bu insanı kaybederim."



 

 

 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın