~~~*~~~
İlk tokatta gitmek gerekiyor. Ve bazen bu bile çok geç.
Bunu çok sonra öğrendim.
~~~*~~~
Çıktığında ilgimi çeken ve aldığım bir kitaptı. İçeriğinden dolayı okumaya hazır mıyım bilemiyordum ve hazır tatilden dönmüşken okuyayım dedim.
Kitabın tanıtım yazısından kadına şiddetti anlattığını biliyordum. Özellikle de günümüzde bu durum durdurulamaz bir hale gelmişken, cezalar yetersizken ve herkes kendinde bu şiddeti hak görürken böyle bir kitap, tam da toplumu bilinçlendirme yaratmak amacıyla doğru bir zamanda çıkmış gibi geldi.
Bence her kadının okuması gereken hatta öyle ki erkeklerin bile okuması gereken kitaplardan biri.
~~~*~~~
İçimden bir ses Abel'in böyle bir şiddet göstermesinin kabul edilemez olduğunu söylüyordu. Ancak o sesi dinlemeyi bıraktım.
~~~*~~~
Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse; Cecilia, bir partide tanıştığı aşık olduğu, ilgisinden ve sevgisinden oldukça mutlu olduğu kocası Abel ile mutlu bir evlilik yaşamaya başlamıştır. Çok ani kararla evlenme kararı verip de henüz küçük yaşlarda evlenen ikili yeni hayatlarına mutlulukla başlamıştır. Bir avukat olarak çalışan, kendine güvenen, ailesiyle ve arkadaşlarıyla iyi geçinen ve mutlu bir dünyada yaşayan Cecilia, Abel ile kurduğu hayatta da aynı düzende devam edeceğini düşünüyordur. Özellikle de evliliklerinde hiçbir sorun olmadığını düşündüğünde... daha büyük sorunlarla karşılaşmak üzeredir. Öncelikle psikolojik baskıyla ve manipüle edilerek başlanan hayatında kendine ve çevresine özgüvensiz olmaya başlayan Cecilia, hamile kaldığında ve bebek karnında öldüğü içinde suçlandığında hayat rayından çıkmaya başlar. Henüz ilk şiddetini bir tokatla başlarken ve bunun kaza olduğu yönünde kendini kandırdığında hayatı kelimenin tam anlamıyla rayından çıkar. Sonrasında yeniden hamile kalan ve bir kız çocuk dünyaya getiren Cecilia, Abel'in fiziksel ve psikolojik şiddetine maruz kalırken arkadaş çevresinden ve ailesinden de uzaklaşmaya kendi içinde yaşamaya başlar. Bütün bu süreçte de Abel'in yaptıklarına bir şekilde kendince bahaneler üretirken içten içe de yaşadıklarının normal olmadığının bilincindedir. Ancak itiraz edecek gücü kendinde bulamamakta, Abel ile ilgili kendini kandırmaya devam etmektedir. İkinci kez hamile kalıp da ikinci kızını doğurduğunda olaylar iyice yoldan çıkar çünkü erkek çocuk isteyen Abel, çocukların kız olması konusunda da Cecilia'yı suçlarken onun kadın olarak da çirkinleşmeye başladığını dile getirmeye başlar. Bütün bunlar artık bardağı taşırmaya ve daha da önemlisi artık bu şiddetin ucu çocuklara da dokunmaya başladığında Cecilia baş kaldırmaya karar verir. Ama Abel, bu konuda durmamaya kararlıdır... Cecilia'nın ise bazı konularda çözümü yoktur. Yapması gereken seçimler vardır... her şeyden önce bir kadın ve bir anne olarak...
~~~*~~~
Bana hiçbir değerimin olmadığını kanıtlamak için her şeyimi elimden alıyordu. Yok etmenin sinsi dişleri her gün biraz daha derine işliyordu.
~~~*~~~
O kadar ülkemizi, günümüzü, yaşadığımız çağdaki kadınları anlatan bir kitaptı. Okurken sosyal medyada ya da haberlerde duyduğumuz, gördüğümüz veya okuduğumuz haberlere, hikayelere o kadar benziyordu ki...
Kadına şiddettin aslında hiç de sınırı olmadığını da gösteriyordu. Avukat ya da ev hanımı fark etmeksizin yapılan kadına şiddeti...
Cecilia, mutlu bir ailede büyümüş, mutlu bir çocukluk yaşamış, ailesi ve arkadaşları tarafından sevilen, takdir edilen bir kadın... kendine güvenen, ayakları üzerinde duran bir avukat... ve bir kadın! Kim olursa olsun mesleği ne olursa olsun şiddet söz konusu olduğunda ayrım yapılmaksızın maruz kalındığını gösterdi resmen...
Cecilia'nın kendini kandırmaları, kocası tarafından manipüle edilmesi, psikolojik baskı-şiddet görmesi, kendi içinde yaşadığı ikilemler her şey çok iyi anlatılmıştı.
Bir kadın nasıl bu kadar körü körüne güvenebilir dediğim, kızdığım yerler oldu. Çünkü çevresindeki herkes bir şeylerin izini, değişimi ve mutsuzluğu görürken Cecilia'nın görmemesi, görmezden gelmesi kızdırdı ama onun içinde yaşadığı ikilemler de belki de her kadının yaşadığı ikilem buydu dedirtti.
İlk kez gittiği psikolog veya polis memurunun yönlendirmelerine karşı çıkışı, dahasına cesaret edememesi, bütün uyarıları dikkate almaması...
Sanırım bir insanın kendine yapacağı en büyük suç, haksızlık inkar ve yaşamak zorunda olduğu şeylere bahaneler üretmek...
~~~*~~~
Geçmişim, çocukluğum oldukça sağlamdı. Onlardan destek alabilirdim. Kendime güvenebilirdim. Çocukluğumun, anne babamın bana verdikleri en sağlamak temel buydu: Güven.
~~~*~~~
Şu kitaba dair çok fazla şey söylemek mümkün değil. Kısacası bir avukatın... mutlu bir ailede büyümüş, başarılı, işinde iyi bir avukatın aşık olup evlendiği adamdan gördüğü şiddet sonucunda yaşadığı hayatı ve baş kaldırışı anlatıyor...
Sonu ise...
Öldürüldü mü? Öldü mü? İki seçeneği olunca bir insanın neyi seçeceğini sorgulatıyor. Bir de bir anneysen... bir anneysen tercihin her konuda daha başka olduğunu gösteriyor.
Bu kitap yorumun başında da dediğim gibi herkesin okuması gereken bir kitap.
Empati yapmaktan yoksun bir hale geldik, belki okuduğumuzu idrak edebiliriz de hayır dediğimiz de evet diyenleri nasıl bir saçmalığa evet dediklerini anlatabiliriz.
Kitaba dair puanım 5 üzerinden 5 veriyorum. 🌟🌟🌟🌟🌟
~~~*~~~
Kimse sevdiği için dövmez. Kimse sevdiği için öldürmez. Hiçbir güce sahip değil, bu sadece onun kafasında. Ve ondan korktuğunda o kazanıyor.
Özgür olduğunu asla unutma.
~~~*~~~
~~~*~~~
"Değişti. Çok. Neden bilmiyordum. Anlamıyorum. Baba olmaktan korkuyor. Beni kaybetmekten korkuyor."
Onu savunmaya çalışıyordum. Abel'den ve evliliğimizden şüphe edilmesini istemiyordum, bunu kabul edemezdim.
"Sonra özür diledi. Bir yanlış anlaşılma olduğunu söyledi."
Bayan Zilka hiçbir şeye şaşırmayan o nötr sesiyle sordu:
"Bir yanlış anlaşılma? O buna bir yanlış anlaşılma mı diyor?"
Sessizlik.
"Size vuruyor mu, bazen? Ya da geçmişte hiç size vurduğu oldu mu?"
"Hayır. Evet."
"Hayır mı, evet mi?"
"Sadece bir veya iki defa."
Sessizlik.
"Sadece bir veya iki defa. Zaten çok fazla."
~~~*~~~
Kitabın adı : Yanlış Anlaşılma
Orijinal adı : La Malentendue
Yazarı : Yolaine Destremau
Çevirmen : Gülşah Ercenk
Yayınevi : Yan Pasaj Yayınevi
Sayfa sayısı : 176
Kitabın tanıtım yazısı:
Bir kadın kaç parçaya bölünür? Kaç farklı imajda var olur?
Hayat onu ne kadar kendinden uzağa savurabilir?
Bir avukat, mahkeme salonunda savunmasına hazırlanıyor. Cübbesini giyiyor, yakasını düzeltiyor. Sesini kontrol ediyor, içinden savunmasını tekrarlıyor. O, hâkimin ve jürinin karşısında sesi bile titremeyen kadınlardan. Son derece başarılı, öz güvenli, korkusuz.
Bir kadın, hastane yatağında yatıyor. Vücudunda çoklu kırıklar, darp izleri, kafa derisinde kesikler. Kocası sehpanın üzerine düştüğünü iddia ediyor. O ise olanlara hâlâ inanamıyor. Utanıyor, kabullenemiyor, korkuyor.
Aile içi şiddet sarmalına yakalanmış, inkâr, korku ve sıkıntı arasında gidip gelen kadın; kocasının üzerinde kurduğu baskı ve şiddetten kurtulmaya çalışacak. Ona yardım edecek olan, polisin dinlemediği zamanlarda onu dinleyen bir yabancı veya iş dolayısıyla tanıştığı bir adam olabilir mi? Ya da aslında çok yakından tanıdığı başarılı bir avukat?
Bu roman istismarcıların, kurbanlarını iyi ve güzel olan her şeyden kopararak onları aşağılamayı; işe yaramaz, çirkin olduklarına ve kendileri olmadan hiçbir şeyin üstesinden gelemeyeceklerine inandırmayı nasıl sinsice ve ustalıkla başardıklarını gösteriyor. Yazar, özellikle her kadının bu tür psikolojik ve fiziksel şiddet karşısında farkındalığa sahip olması için gerçeği tüm boyutlarıyla ortaya seriyor. Ve kadınlara, tüm olan o “yanlış anlaşılmalar” adına, “Asla yalnız değilsiniz,” diyor.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın