*****
"Beş gün en fazla bir hafta burada olmayacağım, seni tekrar görmek istiyorum." Durdu, yüzünü avuçlarının arasına aldı. "Seni tekrar görmeye ihtiyacım var."
Vücudunun başka yerleriyle ilgisi yokmuş gibi, Eve'in kalbi hızla atmaya nabzı yükselmeye başladı. "Roarke, neler oluyor."
Roarke, "Teğmen," dedi ileriye doğru uzanıp dudaklarını hafifçe onunkilere dokundurarak. "Sanırım birbirimize aşık oluyoruz".
*****
"Ben iyi bir polis miyim, Feeney?" diye sordu.
"Bugüne kadar çalıştıklarımın en iyisi. Bu sebepten -"
Eve elini kaldırıp onu susturdu. "Sence iyi bir polis nasıl olmalı?"
Feeney derin bir nefes aldı. "Beyin, sabır, cesaret, soğukkanlılık ve içgüdü."
"Beynim, içgüdüm Roarke'ın katil olmadığını söylüyor. Onu her suçlayışımda duvara çarpıyorum. Katil o değil. Kim olduğunu bulmaya yetecek kadar sabrım ve metanetim var, Feeney."
Bakışları Eve'in üzerinde sabitleşerek, "Ya bu sefer yanılıyorsan, Dallas?" diye sordu, Feeney.
"Eğer yanılıyorsam, rozetimi istemeleri gerekmiyor." Sakinleşmek için derin bir nefes aldı. "Feeney, eğer bütün bu olan bitende ve onun hakkında yanılıyorsam ben zaten bitmişim. Eğer iyi bir polis değilsem, ben hiçbir şeyim."
*****
"Gerçekten gideceğimi mi sanıyorsun?"
Roarke'ın sesindeki yumuşak ve sevecen vurgu Eve'in direncini azalttı.
"Seninle birlikte olmayı göze alamam, Roarke, böyle bir ilişkisi göze alamam."
Roarke ona doğru ilerledi, ellerini koltuğun iki kenarına koyarak ona doğru eğildi. "Ben de bu ilişkiyi göze alamam aslında, ama hiç önemli değil."
"Bak -"
"Seni kırdığım için üzgünüm," diye mırıldandı Roarke. "Sana güvenmediğim ve seni bana güvenmemekle suçladığım için çok üzgünüm."
"Başka bir şeilde düşünmeni bekleyemezdim, başka bir şekilde davranmanı da..."
Bu sözler Roark'ın yumruktan daha fazla canını yaktı. "Hayır. Onun için de özür dilerim. Benim için çok büyük bir riske girdin, neden?"
Bu sorunun cevabı hiç de kolay değildi. "Sana inandım."
*****
Eve memnuniyetle, onun kendini evindeymiş gibi hissettiğini gözlemledi.
"Ne yapıyorsun?"
"Hı?" Ona baktı ve arkasına uzanarak, mutfak robotunun kapağını açtı. "Sana kahve yapıyorum."
"Bana kahve mi yapıyorsun?"
"Kalktığını duydum." Roarke gincanları aldı ve hala kapının önünde dikilmekte olan Eve'e doğru yürüdü. "Bunu pek sık yapmıyorsun."
"Yataktan kalkmayı mı?"
Genç adam, "Hayır," dedi gülerek ve dudaklarını hafifçe Eve'ın dudaklarına değdirdi. "Bana gülümsemeyi. Sadece bana gülümsemeyi."
*****
Riske girmenin zamanı gelmişti. Elini cebine soktu ve uzun süredir yanında taşıdığı şeyi çıkardı.
Eve yüzünde şaşkın bir ifadeyle erkeğin avucundaki küçük, gri düğmeye baktı. "Bu benim elbisemin düğmesi."
"Evet. Gerçi pek beğendiğimi söyleyemem. Daha kuvvetli renkler seçmelisin. Limuzinimde buldum. Sana geri vermeyi düşünüyordum."
"Ya!" Almak için uzandığında Roarke avucunu kapattı. Düğme içindeydi.
"Masum bir yalan," dedi neşeyle gülerek. "Onu sana geri vermeyi asla düşünmedim."
"Düğme fetişin mi var Roarke?"
"Onu bir lise talebesinin sevgilisinin saçından bir tutamı saklaması gibi saklıyordum."
Gözleri birleşti, Eve içinde tatlı, ılık bir şeylerin aktığını hissetti. Daha da tatlısı Roarke utanmıştı. "Tuhaf."
"Ben de öyle düşündüm," dedi ve düğmeyi tekrar cebine koydu. "Eve, başka ne düşündüğümü bilmek ister misin?"
"Hiçbir fikrim yok."
"Sanırım, sana aşık oldum."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın