*****
"Seni böyle görmeye dayanamıyorum. İçim parçalanıyor." Gözlerini kıstı ve konuşmaya devam ettiğinde sesinde daha da çaresiz bir tını vardı. Kendine engel olamıyormuş gibi bana biraz daha sokuldu. "Rosie, preciosa. Gözyaşlarını nasıl dindirebilirim? Söyle, ne yapayım?"
O ana dek demek hala kendim tutuyormuş ki, bana preciosa dediği anda içimde bir şeyler koptu.
Aramızdaki tüm engeller kalktı.
"Beni iste," dedim. Tanrım! Çaresizlik insana neler yaptırıyordu! "Seni istediğim gibi iste beni. Sen bana başka bir hayatta ne olabileceğimizi, neler yaşayabileceğimizi gösteriyorsun ya? İşte bunlar öldürüyor beni. Onun için ağlıyorum. Onun için bu kadar öfkeliyim. Çünkü sana sahip olamıyorum. Seni çok istiyorum ve sana sahip olamıyorum."
*****
"Yere çarptım ve bitti." Gözleri uzaklara daldı. "Dalga beni savurdu, Rosie. Dibe battım."
"Ama hala yaşıyorsun," dedim parmaklarımı saçlarımda gezdirip ensesini kavrarken. "Buradasın. Nefes alıyorsun. Sapasağlam. Canlı."
Yüzünü buruşturdu.
"O gün çok şey kaybettin ama buradasın," diye tekrarladım çünkü bunu duymaya ihtiyacı olduğunu hissediyordum. "Belki aynı değilsin. Olman da gerekmiyor zaten. Çünkü burada benimlesin. Her sabah gözlerini açıp dünyaya gülümsemeyi başarabiliyorsun. Bunu nasıl yaptığını yalnızca sen biliyorsun. Bir şey kaybettiğin doğru ama her şeyi kaybetmedin, Lucas. Kendini kaybetmedin. Sadece değiştin."
*****
"Lucas," diye fısıldadım. "Buradasın. Ama nasıl? Neden?"
Alnını yeniden alnıma dayadı ve bana biraz daha sokulduğunda sırtımdan aşağı ürpertiler yayıldı. "Çünkü seni seviyorum. Senden uzak durmam gerektiğini düşündüm, Rosie. Çekip gitmem gerektiğini düşündüm. Sana layık olmadığıma inandırmıştım kendimi. Bizi hak etmediğime. Buraya gerekirse ayaklarına kapanmak için geldim."
Boğazımdan bir inilti yükseldi.
Yüzümü avuçları arasına sıkıştırdı. "Seni burada bırakıp gitmek hayatımda yaptığım en zor şeydi. Ama şimdi anlıyorum. Şimdi, kendim için daha iyi biri olmak istemeden seni sahiplenemeyeceğimi biliyorum, Rosie. Hayatımı düzene koymayı istemem gerekiyordu." Burnunu benimkine sürttü ve dudakları deli gibi beklediğim öpücüğün vaadiyle bana yaklaştı. "Bundan sonra hiçbir yere gitmeyeceğim. Beni geri istersen yanında kalacağım." Parmaklarını saçlarıma geçirip başımı yana eğdi. "Beni hala istiyor musun, Rosie?"
*****
"Seni çok özledim." Yutkundu. "Bu dudakları," dedi başparmağını altdudağımda gezdirerek. "Bu gözleri, bu güzel yüzü." Uzanıp dudaklarını yanağıma değdirdi. "En çok da bunu." Avucunu göğsüme, yerinden fırlayacak gibi atan kalbimin tam üzerine koydu. "Artık üzerinde bir hakkım olmadığını biliyorum. Ama bu kalp sadece benim olsun istiyorum." Devam etmekte güçlük çeker gibi duraksadı. "Umarım kalbini yeniden kazanırım."
Ellerimi kollarından yukarı kaydırdım ve yüzüne dokundum. Saçlarını arkaya yatırdım. "Kalbim senin," dedim gözlerine bakarak. "Her zaman senindi. Daima senin olacak."
Nefesini tuttuğunu fark ettim. "Sevindim," dedi iç çekerek.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın