Cat and Mouse Duet Serisi
"Ukala biri olabilirsin ama bu dünyada bu pek akıllıca değil. Tavsiyemi ister misin? Ağzından çıkan tek şey evet efendim olana kadar cümlelerini basitleştir. Böylece çok daha uzun süre yaşarsın."
Gözümden bir damla yaş akarken gırtlağıma bir hıçkırık takıldığını hissettim.
"İstediğim şey bu, değil mi? Uzun süre yaşamamak? Sonsuza dek bu acıyı çekmekten iyidir, değil mi?"
Dalgın dalgın iç çekti. "Haklısın. Nasılsa burada öleceksin. Sanırım önemli olan ne kadar dayandığın değil, bittiğinde ne kadar canının yandığı."
*****
"Porto Rikolu seksi bir adam sana ilgi duyuyor ve umursamıyorsun." Omuz silkti. "Ve sanırım seni bu kadar değerli yapan adamı merak ediyorum. Seni arıyor mu?"
Rio benimle ilgilenmiyordu ama buna aldırmadım.
"Hepimizin bizi arayan birileri yok mu?"
Omuz silkti. "Hayır," dedi basitçe ve buna neredeyse bir tutam sempati hissediyordum. "Seni kurtarabileceğine gerçekten inanıyor musun?"
Cevap verip vermemeyi düşünürken dudaklarım dümdüz bir hal aldı. Suçlayıcı bir şey söylersem, bunu hemen bana karşı kullanırdı. Sözlerimi çarpıtıp Francesca'ya kaçmaya çalıştığımı falan söylerdi.
"Bütün sevdiklerimizin en azından denediğini düşünüyorum. İnsanlar seni sevdiklerinde böyle yapar."
*****
"Mutluluk gelip geçicidir. Önemli olan hayatlarını istedikleri gibi yaşıyor olmaları."
"Buna inanıyor musun?" diye sordum ona dönerken. "Mutluluğun geçici olduğuna?"
Omuz silkti, külahının son lokmasını ağzına atıp bir şeyler düşünürken çiğnedi.
"Kesinlikle," dedi sonunda. "Elinde tutabileceğin katı bir şey değil. Rüzgardaki buhar gibi ve yapabileceğin tek şey, sana yaklaştığında onu içine çekmek ve uçup gittiğinde tekrar dönmesini ummak."
*****
Şimdi kalbimin olması gereken yerde ellerimde bir yığın kırık parçayla baş başa kalmıştım ve kendimi daha derinden yaralanmadan onu nasıl onaracağımı bilmiyordum.
"Sana ihtiyacım yok Zade. Benim hiçbir şeye ihtiyacım yok."
Boynumun arkasını avradı ve beni kendine çekti. "Bak, bunu yapmayacağız, Adeline," diye bağırdı dişlerini göstererek. "Artık bana ihtiyacın olmayacak kadar sertmişsin gibi davranmayacağız. Çünkü bir şey öğrenmek ister misin, bebeğim? Bu dünyada beni öldürebilecek çok az sayıda adam var. Ve benim lanet derecede sana ihtiyacım var. Beni anladın mı?"
Cevap vermeyi reddederek dişlerimi sıktım.
"Bana ihtiyaç duymanın seni bir şekilde güçsüz düşürdüğünü mü düşünüyorsun?"
"Düşürmüyor mu?" dedim.
"Hayır, bebeğim, seni güçlü kılıyor." Eğilip yüzünü doğrudan benimkine yasladı. "Vücudunun her zerresine sahip olabilirim, Adeline ama şüphesiz benimki de senin. Senin emrindeyim. Bana diz çöktürmen ve parçalaman için. Şekil vermen ve manipüle etmen için. Sence bu beni zayıf mı yapar? Yoksa bedenim fiziksel olarak sensiz yaşayabilse de lanet olası ruhum asla geri alamayacağımı kabul edecek kadar güçlü müyüm sanıyorsun?"
Eli saçlarımın arasına girdi ve buklelerimi sıkıca kavradı.
"Sensiz paramparça olurum. Ama seninle yok edilemezim."
*****
Tüm görebildiğim, koklayabildiğim ve tadabildiğim tek şey Xavier'in korkusu olana kadar odaklandım. Sonunun yaklaştığını bildiği için kendini ne kadar çaresiz hissediyor olmalıydı.
"Nasıl hissettiriyor?" diye sordum, ancak onun duyabileceği kadar yüksek sesle.
Uzaklardan başka bir haykırış daha geldiğinde bu kez Rocco'ya aitti. Fakat o kadar uzaktalardı ki, onun ve benim etrafımızı saran kefene zar zor giriyordu.
Cevap vermedi, muhtemelen tam olarak nerede olduğunu bilmediğimi umuyordu. Sanki aldığı her nefes ağımın iplerinden hissedilmiyormuş gibi.
"Korkudan miden bulanıyor mu?" diye üsteledim sessiz bir adım daha atarak. Dirseğinin bir şeridi dışarı uzandığında gülümsedim. "Kalbin boğazından çıkacakmış gibi hızlı mı atıyor?"
Rüzgar şiddetleniyor, saçlarımı savuruyor ve tarçın demetlerinden dağılan tutamlar oluşturuyordu.
Durduğunda derin bir nefes aldım.
"Kokusunu alıyor musun, Xavier?"
Kımıldadı, dirseği kaybolurken birkaç yaprak ayağının altında çatırdadı.
"Ölüm gibi kokuyor."
*****
"Sana olan aşkımla ilgili herhangi bir şey seni üzüyor mu?" siye sordum dudaklarımı onun çenesine sürterek.
"Evet," diye sızlandı. "Ama sadece bir gün biteceği için."
Boğazımdan bir hırıltı koptu ve saçlarını kavrayıp başını geriye atarak onu gerçeği görmeye zorlandım.
"Sen ve ben asla bitmeyeceğiz, küçük fare. Yerin yedi kat altındayken ve kemiklerimiz toz olduğunda bile, benden kurtulmak isteyen kadar ruhuna musallat olacağım. Ve sonra, sana daha sıkı sarılacağım."
Dudakları titredi, saçlarındaki tutuşumla mücadele ederek kendini bana bastırdı, sertleşmiş göğüs uçları göğsüme sürünüyordu.
"Senden hiçbir zaman kurtulmak istemiyorum, Zade. Ne bu hayatta ne de sonrakilerde."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın