Kitabın yorumu için tıklayınız!
*****
"Ne yaptığın umurumda değil," dedi Rose. "Burada ol yeter."
Bu söylediğine karşı şaşırmamışım gibi görünmeye çalıştım. Gergin duruşlarımız rahatlarken onu göğsüme ekerek ensesini ovdum. Kendisini tamamen bana bıraktı, normalde gergin olan vücudu gevşeyecek bir an bulmuştu. Vücudu gevşemesine rağmen asla yumuşamayan yakıcı gözlerine doğru baktım.
"Her şeyi kendi başına yapabileceğini sanıyordum, sevgilim."
"Yapabilirim," dedi, çenesini tekrar kaldırarak. "Ama senin yardımın hoşuma gidiyor... bazen."
*****
"Beni, seni sevdiğim gibi sevmiyor olmanı kafama takmıyorum." Saçımı kulağımın arkasına attım. "En azından denediğin için teşekkür ederim."
Ardından odadan çıktım.
Geri döneceğimi biliyordu.
Connor'ı neredeyse on yıldır tanıyordum. Binlerce kilometre uzakta, var olan iki farklı uçakta dahi olsak; geleceklerimiz belirsiz görünüyor olsa bile daima birbirimize geri dönüyorduk.
Kadere inanmıyor olabilirdi ama ben inanıyordum.
Ve kaderimde onunla birlikte olmanın yazdığını biliyordum.
*****
Kırgınlığımı açık etmemeye çalıştım ama ifadem resmen parçalara ayrılmıştı, gizlenmeyecek kadar canlıydı. İçimdeki sert ve soğuk yanı harekete geçirmişti. "Hayır," diye zorladım kendimi. "Hayır, Rose. Çok yanılıyorsun."
Derin nefesler alırken sıkıca havluyu tutuyordu.
Ona yaklaşarak yüzünü büyük, sert ellerimin arasına aldım ve sarımsı yeşil gözlerine baktım. "Sen bir mola değilsin. Sen benim bitiş çizgimsin. Senden sonrası yok." Onu güçlü bir şekilde öperek dilimle dudaklarını ayırdığımda bana karşılık verdi. Ancak umut ettiğim gibi değildi. Bu yüzden ondan ayrılarak sözlerime devam ettim. "Seni kısa bir an değil, ebedi olarak istiyorum."
*****
Rose'a doğru baktım, gözleri tam anlamıyla açık sayılmazdı. "Sana sahip olduğum için mutluyum," dedi göz kapakları tamamen kapanmadan önce. Ardından kollarımda uykuya daldı. Ama mutlu olması gereken kişi bendim.
Rose'dan önce kimsem yoktu. Gerçek arkadaşım yoktu. Aslında ailem de yoktu.
Şimdiyse o vardı. Önem verdiğim insanlar vardı. Korumak istediğim insanlar.
Şimdi her şeyim vardı.
Her şeye sahip olmanın tek sorunu, tümünü kaybedebilecek olmaktı.
*****
"Kelimenin tam anlamıyla ağlayacak bir omuz," dedim küçük bir gülümsemeyle.
"Kelimenin tam anlamıyla, evet," diyerek bana katıldı.
Dudaklarımı nazikçe öptü. "Bunu aşacağız. Birlikte üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir zorluk yoktu."
*****
O sert, sarımsı yeşil gözlere baktım. İçimde bir acı uyanırken bile kelimelerin ifade edebileceğinden çok daha güzel olan direncini koruyordu. Benim suyuma o, ateşti. Ve beni diri diri yakmasını istiyordum.
"Beni seven tek kişi sensin," diye itiraf ettim. Göğsümde bir ağırlık vardı. "Annem değil. Babam değil. arkadaşım değil. Sadece sen, Rose." Bunca yıl boyunca hayatta kalmak için kendim dışında birine asla ihtiyacım olmayacağını düşünmüştüm. Annem bana bunu öğretmişti.
Yanılıyordum.
*****
"Bir gün," diye fısıldadı. "Geriye bakıp birlikte yaptığımız her şeyi sayacağız. Ardından şöyle diyeceğiz: Lanet olsun sadece yirmi dört yaşındaymışız."
Gözlerim yaşardı. "Biz sorumluluk sahibi olan çiftiz."
"Herkesin dağınıklığını toplayan."
"Herkesin yardım istediği," diye ekledim.
"Bu konuda oldukça yeni olsak da en yeni yetişkin olan."
Gözüm yaşlı bir şekilde kahkaha attım. Bu olmak üzereydi. Birlikte olacaktık. Yeni bir hayatın başlangıcıymış gibi hissediyordum. Sahip olduğum tüm korkular, tereddütler gitmişti. Connor'ın benim için burada kalacağına güveniyordum.
Onun için her zaman bir kovalamacadan çok daha fazlası olmuştum.
"Benimle gökyüzünü öp," diye fısıldadı Connor, duddakları güzel bir gülümsemeyle kıvrılırken. "Ve bir daha asla aşağı inme."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın