Historical Fiction türünde bir kurguyla karşınızdayım. Genelde Arkadya Yayınları'ndan okuduğumu bu türü şimdi Pika Yayınları bir Türk yazar ile bize sunuyor. Üstelik yabancı tarihi kurgu değil kendi tarihimiz kurgulanmış. İçerisindeki tarihi bilgilerin gerçekliği dahilinde yazılmış bir kitap.
Etkileyici, buram buram tarih kokan ve bunun yanında da gerçekliğini bildiğimiz yaşanmışlıkları gözler önüne seren bir kitaptı.
Tarihi çok fazla sevmeyen ben bile sevdiysem bu türü sevenlerin severek okuyacağını düşünüyorum. Ki şöyle söyleyeyim daha fazla tarih dersi almamak için sayısalcı olmuş bir insanım ben 🙈 buna rağmen severek okudum kitabı.
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; 1914'lerde bir genç kız olan Lemide, eğitimini tamamlayıp öğretmen olmayı amaçlamaktadır. Tabi o dönemlerde kadınların ikinci sınıf vatandaş olduğu, hiçbir şeye hakkının olmadığı dönemler olduğu dikkate alınırsa babası onun okumasını istememektedir. Genç kızın bu konudaki hayallerini umursamaz ve genç kadına tanıdıkları aracılığıyla bir doktor talip bulur. Kürşat Hakkı ise, o dönemin şartlarında doktor olmuş, yurtdışında eğitimler almış bir genç adamdır. Her ne kadar kimsesizliği ile baş edip de vatan için çabalasa da evlilik teklifine aracılar yüzünden hayır diyemez. Lemide ile görüşmesinden sonra genç kızın diğer kızlardan farklı olarak hayalleri olması, kadınların da erkeklerin sahip olduklarına sahip olabilmesi ve eğitimi için tutkuyla konuşması Kürşat'ın ilgisini çeker. Hiç beklediği gibi biri olmadığının farkına varan genç adam kıza karşı ilgi beslemeye başlar. Onu hayalleri ve idealleri için destekler. Bu durumda hiç istemese de sırf hayallerine en büyük destekçisi olan genç adamla evlenmeyi kabullenir. Ama şartlar hiç de onların planladıkları gibi gitmez, patlak veren savaşlar sonucunda Kürşat cephe cephe dolanırken ve yaralı askerlere yardım ederken Lemide'de eğitimine devam eder. Genç çift uzak kaldıkları anları mektuplarla yaşarken birbirini gördükleri sınırlı günlere bütün özlemlerini katarlar. Ancak Gelibolu savaşı, yapılan saldırılar, esir düşmeler, ölen-hastalanan askerler derken Kürşat da hayatının en zor anlarını yaşar. Sadece onlar da değil Lemide'nin amcasının kızı Mefharet de Kürşat'ın kardeşi gibi gördüğü Daver'e aşık olduğunda onun da acısı Lemide'yle aynı olur. Bir de en yakın arkadaşları ve bir askerle nişanlı olan Süheyla... üç kadın, üç adam ve savaşın ortasında kalmış hayatlarını okuyoruz. Diğer tarafta ise 2000'lerde onların hayatlarını araştıran bir gazetecinin birleştirdiği parçalarla bu 6 gencin hayatlarını kendi yazılarına ve kitaplarına dahil etmesini, dünyaya duyurma çabasını okuyoruz.
Konuyu okuduğunuzda gördüğünüz gibi, historical fiction türünde.. yani tarihsel kurgu... yani tarihi olayları baz alıp içerisine biraz kurgu eklemeyle oluşan kitaplar.
Öncelikle Türkiye tarihini konu alan kitapta oldukça tarihi olaylara, siyasi duruma, savaşlara değiniyor. Hatta öyle ki her şeyin kaynağı paylaşılmış olması da gerçekliğini sorgulamanıza engel de oluyor. Kars-Sarıkamış savaşlarına, Gelibolu'ya, İstanbul işgaline, Trablusgarp'a... yazmayı atlamış olabileceğim savaşlara... güzel detaylardı... Tarihi bu tür kurgularda okumak bana hep cazip gelmişti ve açıkçası hoşuma gitti bu detaylar.
Bütün bu savaşların yanında Mustafa Kemal Atatürk'ten de bahsedilmesi... yemin ediyorum gözlerimi dolduran ve insanın içindeki o Türk kanını çağlayan detaylardı. Çok çok sevdim.
Kürşat'ın ve Daver'in birer hekim olarak savaşlardaki rolünü anlatmaları, yaşadıkları, askerleri kurtarmak için canla başla çabalamaları da çok güzel anlatılmıştı. Aslında gözlerimi dolduran ve içimi acıtan sahnelerdir o kısımlar. Gencecik çocuklar savaş yüzünden ölüyor... o sahneler çok fenaydı 😭
Okuduğum bir kitapta şöyle bir cümle vardı, "Savaşlar, kadınlar ve çocuklar için insanlık suçudur." Bu kitapta da bunu o kadar güzel anlatmıştı ki yazar takdir ettim.
Lemide, Mefharet ve Süheyla... üç kadın... üçününde geleceğe dair başka hayalleri olsa da o dönemde kadın olmanın ne kadar zor olduğunu okurun gözüne soka soka gösteriyor olmaları süperdi. Aslında şuan yaşadığımız özgürlüklerin kıymetini bilmemiz gerektiğini daha iyi anlatıyor. Öyle kadınlar sayesinde kazanıldı o savaşlar belki de... Kadınların da payı asla gözden gelinmemeli.
Diğer tarafta ise, Betina ve Gökalp'in yaptığı araştırmalar güzel kurgulanmıştı. Açıkçası o tarihin aslında nasıl da sindirilemediği, hala duyulmasından korkulduğunu gösteriyordu. Betina'nın yazdığı yazıların tepki alması bunun en büyük göstergesiydi.
Kitabın insanın içini ısıtan satırları safça duyulan aşktı... Gerek 1900'lerdeki gerek 2000'lerdeki olsun o satırlar çok romantikti. Çok sevdim satırları.
Kitaba dair da zaten eleştiriye açık olan kısımlar sadece oralar olabilir bence ki ben de oradan vuracağım şimdi 🙈 Kitapta Betina ve Gökalp'in aşk yolculuğu bana çok fazla hızlı geldi. Aslında o kısmı daha yavaş işlenseydi ve Betina'nın annesiyle ilgili detaylar eklenmeseydi de olurdu gibi... o kısmı mutlu sona bağlamaya gerek var mıydı bilmiyorum... o satırlar olmasaydı da çiftin aşkının bir iki bölüm daha yavaş işlenmesini tercih ederdim ben. Zaten kitaba dair olmamış hissi veren detaylar da bir tek burasıydı benim için.
Artık bitireyim yoksa baya spoiler vereceğim, yeni kitapta çok açık konuşamıyorum da çünkü hevesinizi kaçırmak istemiyorum. 🙈
Historical Fiction seviyorsanız tarihe de ilginiz varsa severek okuyacağınız bir kitap.
Kitaba dair puanım 5 üzerinden 4 veriyorum. 🌟🌟🌟🌟
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın