~~~*~~~
"Fırtınanın gözünde yaşayamazsın, Patience. Onda hiçbir şey yoktur. Saki ve boştur ama ölüdür. Hayat asıl kasırganın içindedir. Aşk ve saadet de öyle."
~~~*~~~
Lisa Valdez'in Passion Quartet Serisinin ikinci ve son kitabı Sabır'da okundu ve yorumuyla karşınızdayım.
Tutku kitabını bu ay okumuştum araya başka kitaplar sokmuş olsam da Sabır devamlı gözüme çarpıyor beni oku diye bağırıyordu ve dayanamadım elime attım Köle Serisi'nin bitirir bitirmez... Keşke Tutku'dan sonra okusaydım diye düşündüm okurken çünkü, bence, ondan çok daha güzel ve çok daha iyiydi.
Her şey bir yana biz Christian Grey hayranları olarak bu kitapta Grey'in atası olabileceğini düşündüm bir adam vardır. Matthew Morgan Hawkmore... kesinlikle Grey'in kökenleri bu adamdan geliyor... öyle düşünmeme engel olamadım, gerisini siz düşünün ;)
Kitabın konusundan bahsetmeyeceğim çünkü arka kapak yazısından daha fazlası spoiler olur diye düşünüyorum. Bu yüzden o kısmı es geçip direk yorumuma giriyorum.
~~~*~~~
Gece gündüz seninle olmak istiyorum. Bedeninin ve ruhunun her milimini tanımak istiyorum.
Sana bebekler vermek istiyorum. Seninle yaşamak istiyorum. Ve son nefesimi seninle vermek istiyorum.
~~~*~~~
Öncelikle Matthew'un gayri meşru olduğunu ve bunun doğuracağı sonuçları az çok ilk kitap Tutku fark etmiştim. Çünkü Mark ne kadar bunu engellemeye çalışsa da bir şekilde duyumuştu ve bu durumun bir takım olumsuzluklar doğuracağının farkındaydım ama nişanlısının babası tarafından böylesine düşman olarak belirleneceğini düşünmemiştim. Resmen eski kayınpederi, Lord Benchley pisliğin teki çıktı ve kendi pisliklerini örtmek için ve hırsı için Matthew'u yok etmeyi planladı... tabi başarılı olup olmadığı kitabın içinde saklı... böyle söyleyince gizemli gelmedi çünkü biliyoruz ki başarılı olamayacaktı genelde kitaplarda olamazlar da... ama bunun Matthew'a nasıl dönüşleri olacağı işte asıl gizem bu.. o da kitapta saklı ;)
Matthew ilk olarak Patience'ı ilk kitapta görmüş ve etkilenmişti bunu okumuştuk. Ancak bu etkilenmenin basit bir şey olmadığını bu kitapta görüyoruz. Çünkü aralarındaki çekim, kıvılcım ve farkındalık öylesine güçlü ki... okur bile ateşin arasında kalıyor resmen.
Matthew'un kendini bilir halleri, ne istediğini bilmesi ve hedefe kitli hareket etmesi çok güzeldi. Kitaplarda böylesine güçlü karakterleri okumayı severim. Ne istediğini bilen ve ona göre hareket eden... Patience konusunda da böyle bir hareket sergilemesi ve duygularını inkar etmeden kabul eden bir adam olması çok iyiyd. Genelde bir inkar sonra kabulleniş gelir ya bunda o yoktu bu yüzden daha çok sevdim.
Patience ise... ablasından daha farklıydı. Tutkuları olan bir kadın olmasının yanında her şeyin farkında olan ve korkusuzca Matthew'a adım atması çok iyiydi. Kartları açıktı ama onun kartlarının açıklığını bir tek Matthew görebiliyordu... yani görebilene açıktı...
~~~*~~~
"Onun aşkını istediğini biliyorum, Matt. Onu nasıl kazanacağını da biliyor olabilirsin. Ama onun aşkını ancak karşılık evermek suretiyle koruyabilirsin."
~~~*~~~
Matthew ve Patience arasında yaşanan tutku anlarını kitaba bırakıyorum ama onun haricindeki kısımlar çok tatlıydı. Matthew'un Patience ile ilgilenmesi, onun için çırpınması çok güzeldi. Özellikle en son Angel Malikanesi'nde çello ile ilgili konuşmaları... nasıl da sevdiğinin yaralarını görüp onları sarmak istiyor...
Zaten Matthew'un sevdiği kadın için her şeyden vazgeçer halleri hayran olunasıydı. Özellikle onun için elmas tokaları saklaması... ya da o sevmiyor diye Angel Malikanesi ile ilgili aldığı kararlar ve diğer bütün kararlar çok tatlıydı. İşte seven adam! dedirtti.
Ama tabi sadece Matthew yapıyor gibi görünmesin... Patience'ın bütün dedikoducu markizler ve tayfalarına Matthew'u savunması da takdire şayandı...
Tam birbirlerini bulmuşlardı :D
Mark ve Passion'u burada da okumak çok güzeldi. Keşke daha fazla okuyabilseydik dedim. Aslında sanırım en büyük keşkem yazar Primrose'un hikayesini de yazsaydı olurdu. İçimden bir ses ona da yakışacak adam Matthew'un dostu Roark Fitz Roy olurdu :D En azından Matty Hala gözüne Fitz Roy'u kestirmişti ve kadın gözüne kestirdiğini çift yapmayı beceriyor. :)
Neyse... ben bu kitabı ilkine nazaran daha çok sevdim ve okumak çok hoşuma gitti. Ki dediğim gibi Grey'n atalarına rastladığımı düşündürten çok fazla detay vardı. Historical romanslarda pek görmediğimiz bir şey bu...
Sizlere de tavsiye ederim ama belirtmek isterim ki kitap +18 sahneleri fazlasıyla var bunu bilerek okuyun lütfen...
~~~*~~~
"Hiç bu kadar güzel bir şeye sahip olmamıştım, aşkım."
Matt gülümsedi. "Sana en çok elmasın yakışacağını düşündüm."
Patience ona döndü. "Ben mücevherden değil, senden bahsediyorum."
~~~*~~~
Passionda Quartet Serisi
Kitabın adı : Sabır
Orijinal adı : Patience
Yazarı : Lisa Valdez
Çevirmen : Erdem Eskici
Seri bilgisi : Passion Quartet #2
Yayınevi : Nemesis Kitap
Sayfa sayısı : 416
Kitabın tanıtım yazısı:
Patience adında bir kadın…
Saygınlığını ve sevgisini test edecek büyük bir arzu…
Muhteşem güzelliği ile tanınan Patience Emmalina Dare, kendini bildi bileli herkesi peşinden koşturmaktadır. Ancak taliplerinin arasında aşkını ya da arzusunu _kalbini sarsacak o derin tutkuyu_ canlandıracak birini bulamayacağına oldukça emindir. Ta ki esrarengiz bir adamla tutkulu bir öpücük paylaşıp da içinde güçlü bir ihtiyacın var olduğunu hissedene kadar… Hiç bilmediği bir parçasıyla tanışan Patience zorlu bir seçimle karşı karşıya kalır. Arzularının peşinden mi koşmalıdır yoksa hep hayalini kurduğu özgürlüğü mü seçmelidir?
Gayrimeşru doğumuyla ilgili gerçekler ortaya çıktıktan sonra bütün itibarı yerle bir olan Matthew Morgan Hawkmore, intikam ateşiyle yanmaktadır. Annesi ve nişanlısı tarafından terk edilince, ihanete uğramış hisseden Matthew, bir daha asla sevginin onu kontrol etmesine izin vermeyeceğine dair yemin eder. Ancak bu yemin, gücü ve özgüveniyle aklını başından alan Patience’la karşılaşınca son bulur. Genç kadına karşı duyduğu arzu, Matthew’un intikam planlarının önüne geçebilecek midir? Peki ya mutlu bir son için çok geç kaldıysa…
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın