Öngörü Serisi'nin 2. kitabı Sezgi'nin yorumuyla karşınızdayım. Bu ay bu seriyi bitirmeye kararlıyım. Ama peş peşe okumayacağım araya Türk yazarların kitaplarını okuyarak devam edeceğim.
Seri 5 kitaptan oluşan paranormal romans türünde bir seri, yani fantastik severlerin ilgisini çekecek bir seri olduğunu söylemeliyim.
Amy A. Bartol'un akıcı, merak uyandırıcı ve sürpriz detayları olan bir kurgusu vardı bu kitapta. Hatta ikinci kitabın ilk kitaba göre daha iyi olduğunu da düşündüm. Genelde serilerin ilk kitapları konuya giriş olduğundan daha ortalama olur ama bunda ortalamanın üstündeydi ama ikinci kitap çok daha iyiydi bence. Evet eksileri vardı ama artıları da vardı ki benim için artıları daha fazlaydı diyebilirim.
Kitapta düşmüş melekler, serafilimler, vampirden hallice canlılar olan gancanaghlar, periler, düşmemiş melekler, iblisler... kelimenin tam anlamıyla paranormal olabilecek her türlü canlı vardı. İkinci kitapta da gördüğüm bunlardı. Bu yüzden bu tür temaları sevenler deneyebilirler...
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse, ilk kitapta Evie, Russell kurtarmıştı Reed ve diğerleri yardıma gelmişti ve karşılığında Alfred, Evie'nin dayısının öldürdüğünün haberini almıştı. Bu kitapta da kaldığı yerden devam ediyor. Evie, yaşadığı üzüntüden ve yastan çıkmak için arkadaşlarıyla kayak tatiline gittiğinde Güçler tarafından avlanmaya çalışılması üzerine kendini korumak için Zee'den ders almaya karar verir. Her ne kadar kendi güçlerini tam anlamıyla keşfedememiş olsa da ve Reed buna karşı çıksa da Russell ile beraber Zee'den eğitim almaya başlar. Ancak bir gün Reed ve Zee'nin konuşmasını duyması sonucunda onların yanında kaldıkları her an onların hayatını tehlikeye attıklarını fark etmesi üzerine olaylar patlak verir. Çünkü Russell ile beraber yeni bir hayata başlarlar ve yeni kimlikler edinirler. Reed ve ekibinden uzaklaşıp onları güvende tuttuğuna inanırlar. Tabi bu sırada da Bruce Lee filmleri izleyerel dövüşmeyi de öğrenmeye çalışırlar. Ama Evie, bir şekilde Gancanaghlar'ın lideri Brennus'un radarına takılmıştır ve onu kraliçesi yapmayı kafaya koyan Brennus, Evie'nin peşine düşer. Olaylar birbirlerine zincirleme olarak başlar. Çünkü planı hiç de Evie'nin tahmin ettiği gibi gitmez. Şimdi hepsi tehlikededir bir de uğraşmaları gereken vampirden bozma periler olan Gancanaghalarda vardır...
Öncelikle bu kitabı ilk kitaba göre daha heyecanlı olduğunu söylemeliyim. Tamam bazı yerlerde fena durgunlukları vardı ama heyecanlı sayfaları da inanılmaz hızlı okunuyordu. Bu yüzden bu kitabı ilkine göre daha çok sevdim. Dövüşme teknikleri, kaçma teknikleri, Gancanaghlar, Güçlerle yaşadıkları, kovalamacalar, sınamalar, tartışmalar ve kavgalar her şey oldukça heyecanlıydı. Bir de neyin ne olduğunu öğrenince sanırım daha bir akıcı geldi. Çünkü ilk kitapta olayı çözmeye çalışıyordum bunda sadece hayatta kalma savaşlarını okumak güzeldi. O yüzden bu kitap ilkine göre bir tık daha iyiydi.
Reed.. adamım yine her zamanki gibi mükemmeldi. Zaten Evie'yi koruma çabası ve onu böylesine severken en zayıf noktasının o olmasına rağmen onu korumaktan ve sevmekten vazgeçmemesi çok güzeldi. Bir de Russell'ın EVie'nin ruh eşi olduğunu bile bile sevmesi... ahhh Reed... dedim okurken hep ama kitabın sonunda öyle bir detay vardı ki işte bu be adamım... :D diyerek sırıttım :D
Tabi Reed için iyi olan ne yazık ki Russell için iyi olmuyor... Gerçi Russell'ın Brennus'a söylediği gibi Evie'nin ruh eşi ve bu an, bu yaşamda olmasa da başka bir yaşamda tekrar yolları kesişecek gerçi şu durumda Reed ve Evie sonsuzluk için mutlular ama Russell için üzülüyorum. Keşke onu da kendine aşık edecek biri çıksa da o da mutlu olsa. Bir kitapta böyle güzel seven iki adam olmamalı :)
Gerçi kötü mötü ama Brennus da Evie'yi kendince güzel sevdi. Onu koruma iç güdüsü, ailesinden yapma ve kraliçesi yapma içgüdüsü çok iyiydi. Hatta gözümde baya şeytani bir aşık canlandı ve aşık olasım geldi :D
Evie her zaman ki Evie işte... fazla iyimser, fazla başkalarını düşünen ve fazla başına buyruk... ama yine de güçlü kişiliği ve savaşmayı bırakmıyor olması güzel. Özellikle sevdikleri için göze alabilecekleri muhteşemdi. Başta Reed'i ve diğerlerini korumak için Russell ile kaçması, Brrennus onu kaçırdığında aşkını unutmamak için direnmesi ve en sonunda da Reed ve Zee'yi kurtarmak için Güçler'in yuvasına dalması süperdi. Yürü be kızım dedim ve o son sahnelerde hayran kaldım demeliyim.
Brownie ve Buns'ı çok sevdiğimi söylemeliyim özellikle Buns süperdi :D hayranım kızlar size :)
Gancanaghlar'ın mağarasında yaşananlar nefes kesiciydi. Cidden tam bir sürprizdi çünkü bambaşka bir tür yaratmış yazar burada ve resmen perilerle vampirleri harmanlamış ortaya süper büyülü bir tür çıkmış. O kısımlarda nefesimi tutarak okudum diyebilirim. Resmen saat gece 2 olmuştu ve ben sabah işe gitmem gerekirken bile o kısımları elimden bırakamadım okudum.
Bir de Güçler'in arasına girdiği kısımlar vardı... orada da heyecanlıydı. Zaten o kısımları da elimden bırakamadan okudum bitirdim ve hemen yorumumu yazdım.
Ahh söylemeyi atlıyordum, kkitap normalde Evie'nin tarafından anlatılıyor ama bir kısmı Russell tarafından anlatılıyordu ve Russell'ı tanımamıza ve neler hissettiğini okumamıza neden oldu. Zaten bu yüzden de Russell'a sempati duydum ve sevdim. :)
Neyse spoiler vermemek adına kitabın yorumunu bitireyim. Cidden sevdim bu kitabı, hatta ilkinden daha çok sevdiğimi söyleyebilirim. Zevk alarak okudum serilerden biri olma yolunda gidiyor ve fantastik severlere tavsiye ederim.
Öngörü Serisi
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın