1 Kasım 2020 Pazar

0 ALINTILAR // Büşra Toraman - Kanı Büyüsü (Kırmızı Başlıklı Kız Serisi #3)

Seriyi peş peşe okuyup 3. kitabı da bitirdim. Şimdi 4. kitabın siparişini verdim bekliyorum heyecanla, gelsin hemen başlayacağım.  

Çok güzel bir fantastik aşk serisi. Kurt adam temalı olduğu için bu türü sevenlere tavsiyemdir. Gerçi sadece kurt adamlar değil büyücüler de var :) 

Heyecanlı, aşk dolu, sürpriz detaylar süslü güzel bir seri. 

Yine beğendiğim birkaç alıntıyı sizlerle paylaşacağım ama bunun öncesinde sizlere kısaca seri sıralamasını vereyim. 



"Hiç aslında böyle olması gerektiğini düşündün mü?" dedi Creon dikkatli bir şekilde. "Belki de doğrusu budur. Onsuz yaşayabilirsin. Hatta onsuz daha iyi yaşayabilirsin. Neden buna ihtiyacın var ki?"

"Hayatın boyunca birine muhtaç hissettin mi? Sadece kendini kurtarmak için değil, her an Gözlerini kırptığın, düşünmeye ve yaşamaya devam ettiğin her saniye. Aşık olduğum kişiyi ben seçmedim, Creon. Belki seçim şansı elimde olsaydı daha normal ve insan olan birini seçerdim. Oldukça mantıklı bir şekilde. Ama olay da bu zaten. Dawson'ı kabul eden sadece mantığım değil, her şeyim. Ona ihtiyacım var. Onun da bana ihtiyacı var, biliyorum."

"Öyle mi? O zaman neden evden kilometrelerce uzaktasın? Ayrıca neden yanında değil? Dur ben söyleyeyim, acılara boğulmadan dokunamıyor bile. Bahse varım aynı sebepten dolayı aşkını dahi düşünemiyordur."

"Bunları bilmediğimi mi sanıyorsun?" dedi Ada sinirlenerek. Ellerini masaya koyup öne doğru eğildi. "Çözüm zor, hatta imkansız olabilir ama hiçbir şey yapmadan duramam. Beş gün boyunca Dawson'la evde kaldık. Kendimizce buna çözüm bulmaya çalıştık. Ama işin aslı şu ki bana aşık olduğunu bile ve bunu hatırlasa da artık hissetmiyor ve hissetmediği bir şey için acı çekmek istemiyor. Dawson benimle hislerini kazanmaktan vazgeçti Creon ama ben vazgeçmeyeceğim."


*****


"Eve döneceğim zaman yaklaşırken bile acı çekiyorum ben. Hissetmediğin duygular yüzünden işkenceye katlanmak nasıl bir şey herhangi bir fikrin var mı?" 

"Onlar orada olduğu için acı çekiyorsun! Var olan hislerin yüzünden."

"Var olmaları önemsiz. Hiçbirini hissetmiyorum. Evlenmek gibi bir aptallık yapmış olduğumdan dolayı da yaşadığım süre boyunca kendimden nefret edeceğim."

"Bunu düzeltebilirdik," dedi Ada hırlarken. Akira'ya sinirliydi, buna neden olduğu için. Amona'ya sinirliydi böyle aptalca davrandığı için ve kendine sinirliydi, Amona'dan içine çektiği gücü yeterince iyi kullanamadığı için. Kızamadığı tek kişi Dawson'dı. "Hala düzeltebiliriz. Kesin değil ama bir yol buldum."

"Dinlemek istemiyorum."

"Seni seviyorum ben. Bunu biliyorsun ve hala..."

"Umurumda değil. Neden anlamıyorsun?"

"Çünkü bu doğru değil."

"Asıl doğru olmayan daha kurdunu yeni bulmuş bir insana ismimi veriş olmam. Aşk beni u hale getirmişse yok olduğuna memnunum."


*****


"Dawson..."

"Sence bir aşk, kurdu olduğu her şeyden vazgeçirir mi? Cellatlığından, avcılığından, olduğu her şeyden. Komik yanı ne biliyor musun? Amona, bana büyü yaptığında birkaç saniyeliğine aslında normale döndüğümü hissettim. Olması gereken buydu çünkü."

"Hayır," dedi Ada başını iki yana sallarken. Gözlerine dolan yaşlar yanaklarına doğru yuvarlanmaya başladı ve devamı hızlıca geldi. İstemsizce ve sürekli akan gözyaşları görüşünün netliğiyle oynuyordu. "Gerçekten böyle hissetmiyorsun. Lütfen bu şekilde konuşmayı kes," derken ellerini havaya kaldırdı.

"Asıl hissettiklerim bunlar. Amona sadece kalbimi mühürledi, Ada. Aklımı değil. Seni sadece kalbimle sevip mantığıma kabullendirememişsem ortada bir sorun var demektir. "



*****


Ada, Dawson'ı hiç bu kadar endişeli görmemişti. Konuşması için beklerken ona dokunmaya devam etti. Dokunabiliyordu ve Dawson kaçmıyordu. "Her şey yolunda mı?" dedi Dawson en sonunda ona bakarak. 

"Seni hala sevip sevmediğimi mi soruyorsun?"

Dawson, cevabı duymaktan korkarak başını salladı. "Aşkta inatçı olduğunu biliyorum ama eğer beni suçlarsan ya da bir süre etrafta olmamı istemezsen anlarım. Tabi sadece bir süre ve dolunaylar hariç. Yüzümü görmeye katlanamazsan..."

"Günlerdir yalnızım ben. Burada aynı zamanda uzaktaydın. Şimdi yine gitmekten mi bahsediyorsun?"

Doğduğundan beri hiçbir şeyi öylesine hak etmeyen Dawson için bun şaşırmamak mümkün değildi. Ada'nın sevgisini kazanmak için uğraşamadığı, savaş veremediği zamanlarda bile elinde tuttuğu bir kalp vardı. Hayatı boyunca başına gelen tüm kötülükleri telafi etmek adına bahşedilmiş bir hediye gibi.



*****


"Sana nasıl güveneceğim peki? 

Dawson, nasıl olur da bu konuşmayı gerçekleştirdiklerini anlamadan karşısına yaklaştı. Yüzünü avuçlarının arasına alıp hızla atan nabzı sakinleşene kadar yanaklarını okşadı. "Bana güven. Sadece çocuklarımızı değil, üçünüzü de koruyabileceğime güven. Seni kaybetmeyi kabullenemem, Ada. Henüz seninle geçireceğim sonsuzluğun ucunu bile göremedim. Çocuklarımızın büyüdüğünü, yanlış kişilere aşık olduklarını ya da sadece bizi delirtmek için Remuslarla arkadaş olmaya çalıştıklarını görmedim. Bunların hiçbirini görmedim. Hepsini istiyorum. Resimde sen de varsın."

Uzun bir süre ikisi de konuşmadı. Ada, acısı ve uygu sersemliği hafifleyerek kendine gelirken daha mantıklı düşünebilmeye başlamıştı. Gözlerini kaldırarak Dawson'a baktı. "Böyle zamanlarda beni bir odaya kapatmalı ve düzgün konuşana kadar çıkarmamalısın."

"Hamileliğin yan etkileri güvensizlik, paranoya ve haksız yere bana bağırmansa bunlarla baş edebilirim."

"Sana haksız yere bağırmıyorum," diye itiraz etti Ada. Bu ne zaman olmuştu ki? Dawson, omuzlarını kaldırarak gülümserken Ada gözlerini devirdi. "Benim hissettiklerimi ikizler de hissediyor. Doğduklarında sana gerçekten kızgın olacaklar. Bol şans."

Dawson, sessiz kalarak bunu düşünürken başını salladı. "Demek ki aynı zamanda beni mükemmel, güçlü ve eşsiz görüp her şeyden çok sevecekler. Böyle hissediyorsun, değil mi, yanlış anlamadım."

"Gidip yıkan artık, seni çarpık Azü genli."

Dawson, kahkaha atarken parmağını Ada'ya uzattı. "Şu konuşana bakın. Dört ırkı birden içinde barındırıyor. Ben de hiç değilse iki tane var. Aç gözlü."

"Defol," dedi Ada farkında olmadan kavradığı yastığı kafasına geçirirken.



*****


Dawson kıyafetlerini çıkarırken ormandan dönen bazı kurtların daha yavaş yürüdüğünü ormandan dönen bazı kurtların daha yavaş yürüdüğünü fark eden Ada, boğazını temizleyerek onlara baktı. Ensesinden beynine doğru uğuldayarak akan kanın gürültüsü kulaklarına çarpıyordu. "Bir sorun mu var?" dedi Ada en sevimli sesiyle. Dişi kurtlar, Ada'nın orada olduğunu fark ettiğinde başlarını iki yana sallayarak uzaklaştılar. 

Dawson, eğilerek ellerini Ada'nın iki yanından uzatıp yaslandığı taşı kavradı. "Kıskanmanın kötü olduğunu söyleyemem gerekiyor ama bu konuda sorumlu davranamayacağım sanırım. Etrafımdaki tüm dişileri korkutup kaçırabilirsin, yalnızca seni ne kadar sevdiğimi ve tüm hayatım boyunca aşık olabildiğim tek kişinin sen olduğunu unutma." Ada'nın cevap vermesini beklemeden dudaklarına uysal bir öpücük bıraktı. 



*****


"İsim töreniyle birleşmenin bazı sonuçları vardır ve o da bunlardan biri. Tören büyülüdür. Aşk ve ruhla kaplıdır. Sadakat ve inanç için kanıt ister."



*****


Telefon çaldığında hızlıca arabaya yürüdü. Lyon'u bırakmadan telefonu eline aldığında Dawson'ın aradığını gördü.  Hemen cevaplayıp kulağına götürdü. "Ne olduğuna inanamayacaksın," dedi Ada. 

"Lyon yanında ve dönüşüm geçirmiş," dedi Dawson aynı şaşkın sesle.

"Evet."

"Lenora da benim yanımda," diye iç geçirdi Dawson. Ada, kızının inlemelerini ve minik pençelerinin çıkardığı tırmalama seslerini duydu. "Onları da götürmemizi istiyorlar."

"Kendilerini koruyabileceklerinden emin değilim," dedi Ada. Lyon hırladığında Ada, onun sivri dişlerini gördü. "Dişlerin olabilir ama karşındakiler büyücü olacak," dedi telefonu bir saniyeliğine kulağından çekerken. "Annene hırlayamazsın. Bu ayıp bir şey Lyon."

"Tüysüz?"

"Buradayım."

"Lenora yüzümü yalıyor."

"Evet, biliyorum," dedi Ada, Lyon onun boynunu koklarken.



*****


"Stone, onu yakalayarak masanın üstüne oturttu. Bacaklarının arasına yerleşip ellerini kalçalarının iki yanına yaslayarak yüzüne eğildi. "Aşık olduğumu düşünüyor ama bunu hissedemiyordum. Kalp mührüm başka bir sebeple harekete geçiyor olsaydı ve sen büyüyü kaldırdıktan sonra bunu fark etseydim..."

"Utanç verici olurdu."

"Aslında ben gereksiz diyecektim ama tamam, senin söylediğin gibi olsun."

"Yanılmadığımı söylüyorsun," dedi Felicia, burunlarını birbirlerine sürterken. Kirpiklerinin arasından ona bakarken parmak uçları çenesinde dolaşıyordu. "Bu bana çılgınca, geri dönülemez ve muhteşem bir şekilde aşık olduğu anlamına mı geliyor?"

"Tam olarak o kelimelerle değil." Felicia, onun çenesine tırnağını batırdığında Stone, gamzelerini ortaya çıkaracak kadar içten ve sevimli bir şekilde gülümsedi. "Seni çılgınca değil, tüm sakinliğimle ve en ufak parçamla dahi seviyorum. Geri dönmeyi cümle içinde bile kullanmak istemiyorum. Arıca muhteşem olan ben ya da sana olan aşkım değil, yan yana durduğumuzda ortaya çıkan tüm bu renkler," dedi parmaklarının dışıyla Felicia'nın yanağını okşarken. "Sabırlı bir aşık mısın, cadı?"

"Senin için kara büyü yaptım. Sabırlı olmayı da öğrenirim. Ne kadar zor olabilir ki?"

Stone, sevgilisinin kıvırcık tutamlarını parmaklarının arasına alırken hala etrafındaki renklere bakıyordu. Lissa'yla birlikteyken onda gördüğü auranın en parlak renklerden oluştuğunu düşünürdü. Herhangi birinin kendisi için daha fazlasını hissedebileceğine ihtimal vermezdi. Fakat Felicia'nın renkleri volkan patlamasını andırıyordu. Sadece üzerinde değil, aynı anda bulunduğu yer de dolaşan hayat dolu renklere sahipti. Stone'a daha fazlasını yaşayacağını vaat eden de buydu.






 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın