9 Aralık 2020 Çarşamba

0 Penelope Ward- Sen Bana Yasak

 


~~~*~~~
İsteksiz ama içten bir şekilde gülümsedi ve kalbimin parçalara ayrılacağını sandım.
~~~*~~~

Çıktığı anda aldığım kitaplardan biriydi Sen Bana Yasak. Normalde bu yazarın kitaplarını çok sevdiğimden hemen alır ve okurum ama nedense bu kitabı okumayı hep erteledim sanırım doğru zamanı beklemiştim. Şimdi öyle doğru bir zamanda okudum ki yarım günde bitti. Cidden uzun zamandır elime alıp da bitirmeden yerimden kalkmadığım kitap okumamıştım. Bu kitap çok iyi gitti ki bir süredir istediğim verimde kitap okuyamayan biri için ilaç gibi geldi demeliyim. 

Penelope Ward'ın kitaplarını çok sevmemin sebebi akıcı kurgusu, sıkmayan olay döngüsü, yetişkin okurlara hitap etmesinin yanında karakterlerin ne istediğini bilerek hareket etmesi, daha da önemlisi aşkı ve diğer duyguları çok iyi okura yansıtmasıdır. Bu kitapta da bunları bulmak kitabı çok severek okumama ve hemen bitirmeme neden oldu. 

Yorumuma başlamadan önce belirtmek isterim ki her ne kadar üvey kardeş gibi lanse edilse de aslında üvey kardeş gibi görünseler de aralarında hiçbir kan bağı yok. Elec'in babası ile Greta'nın annesi evleniyor. Her ikisinin de biyolojik olarak hiçbir şekilde kan bağı yok. Şimdi kalkıp da bu kısımdan da gömmeyin kitabı. 

~~~*~~~
"Bütün dünyada bana yasaklı olan tek kızsın ve kahretsin ki bu seni daha çok istememi sağlıyor."
~~~*~~~

Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Elec, anne babası ayrı, babası ile anlaşamayan ve babasının kendisinden nefret etmesini ve bunu hep dışına vurarak davranmasından dolayı isyankar ve kötü olan 17 yaşındaki bir delikanlıdır. Bir süreliğine babası ve yeni karısı ile yaşamaya gelen Elek, babasının üvey kızı Greta'ta hayatı cehenneme çevirip babasından bu şekilde intikam almayı hedeflerken Greta'nın bütün yaptıklarını bertaraf eder tavırları ve ona hep iyi yaklaşması sonucunda aralarındaki iletişim ilerler ve aralarında kimsenin bilmediği bir arkadaşlık doğarken aynı zamanda birbirlerine karşı olan çekime de karşı koyamazlar. Her ne kadar Elec, Greta'yı üzmemek için ondan uzak durup sadece arkadaşlığıyla yetinmeye çalışsa da aniden annesinin yanına dönmek zorunda kalması Greta ve Elec için bir dönüm noktası olur. Çünkü ellerinde son bir gece kalmıştır ve sayılı saatler sonra ayrılacak yollarına rağmen o bir geceyi beraber geçirirler. Bu her ikisi içinde hayatlarında unutmayacakları, bütün hayatlarını ve ilişkilerini etkileyecek bir anı olarak yerini almıştır. 

Aradan 7 yıl geçer ve Elec'in babasının cenazesinde tekrar birbirini gören Elec ile Greta için her şey karmakarışık hale gelir. Greta, Elec ile yaşadıklarının bütün hayatını etkilemesi ve hayatına devam ederken tekrar aşık olamaması ve Elec'i unutamadan yaşamaya devam etme çabasında Elec'i karşısında görmesi bütün hayatını tepe taklak ederken bir de onun sevgilisinin olduğunu öğrenmesi onu tamamen yıkar. Elec ise... Greta'dan daha farklı durumda değildi. Çünkü o da Greta'nın hayatına devam ettiğini düşünerek hayatına devam etmeye çalışırken onun da kendisine karşı hislerinin bitmesini bilmesi ve yanında sevgilisi olmasına rağmen Greta'ya karşı hissettikleri her ikisini de bir çıkmaza sürükler. 

Greta ve Elec'in 17 yaşında başlayan aşklarını ve bütün imkansızlıklara rağmen beraber  olup olmayacaklarının hikâyesini okuyoruz. 


~~~*~~~
"Randy ile yaşamaya gelmek hayatımda yaptığım en zorlu şeylerden biriydi. İlk başta cehennem gibiydi ama bütün bunların ortasında sen bana bir parça cennet gibi geldin."
~~~*~~~

Öncelikle demezsem içimde kalır Elec'in neler yaşadığını ve neden babasıyla böyle bir ilişkisi olduğunu kitabın sonlarına doğru öğreniyoruz. Her ne olursa olsun Elec'in bunları hak etmediğini ve babasının tam bir pislik olduğunu düşündüğümü söylemezsem içimde kalır. Düşünsenize henüz 17 yaşındasınız ve daha küçük yaşlardan beri annenizin sorumluluğunu üzerinize almışsınız ve bunun tek sebebi babanız. Kendisi de kendi hayatına mutlu mesut devam ediyor... o an okuduğum onca şeyden sonra o adamı öldüresim geldi. Kendin ettin kendin buldun Elec'in ne suçu vardı. 

Elec'in bütün bu yaşananlara rağmen karakteri ve davranışlarını hep haklı buldum. Özellikle Greta'ya karşı tavırları ve hisleri... çok güzeldi. Bütün o kötü yaklaşımlarına rağmen Greta'nın hep pozitif yaklaşması, onun yaptıklarına karşı iyilikle karşılık vermesi ama buna rağmen arada da aynı karşılığı vermesi çok güzeldi. 

Özellikle 17-18 yaşlarındaki Elec ve Greta'nın birbirleriyle iletişimi, mesajlaşmaları, takılmaları, laf sokmaları çok güzeldi. Tam bir ergen tripleri gibiydi ama aynı zamanda değil gibiydi de. 

Bütün bunların yanında ise aradan 7 yıl geçtikten sonra her ikisi de yetişkinken tekrar karşılaşmaları çok daha etkileyiciydi. Onca zaman sonra hissettikleri ve buna rağmen Elec'in kız arkadaşıyla gelmesi... Greta'nın bütün bunların yanında hissettikleri... çok güzel anlatılmıştı. 

Yine Elec en zor zamanında yanında Greta'nın olması, cenazede yaşadığı panik atakla Greta yardımıyla baş edebilmesi... kumarhanede ve kulüpte geçirdikleri zamanlar her şey aslında ikisi bir ilişki içerisinde olsa ilişkilerinin nasıl olacağını gösteriyordu ama ikisi de birbirine dokunamazdı, ulaşamazdı çünkü Elec'in hayatında bir kadın vardı. Bu kadın aynı zamanda onu çok seven bir kadındı. 


~~~*~~~
"Seni tekrar göreceğimi hiç düşünmemiştim. Bu şekilde zor olmasını ve yedi yıldan sonra böyle hissetmeyi kesinlikle beklemiyordum, Elec."
"Nasıl hissetmeyi?"
"Sanki zaman hiç geçmemiş gibi."
~~~*~~~

Kitabın sonunda Elec'in anlattığı kısımları okurken de aslında onun da nasıl çekim hissettiği, nasıl çelişkiler de olduğunu gördük. 

Elec'in cenaze sonrasında geri dönmesi ve onu Greta havaalanına bıraktığında aralarındaki vedalaşma beni bitirdi. Cidden en etkileyici ikinci sahneydi. İlki 17 yaşlarındayken Elec'in Greta'yı bırakıp gittiği sahneydi ikinci sahne de 7 yıl sonra tekrar etmesi aynı olayın ama bu sefer her şeyin daha yoğun duygularla ve ikinci kez kaybediyor olmanın verdiği duygularla yaşanmasıydı. 

Elec'in havaalanında tavırları Greta'yı bırakmak istememesine rağmen doğru olan şeyi yapmak için gitmek zorunda kalması, ama her şeye rağmen de kalbini arkasında bırakıp gitmesi çok etkileyiciydi. 

Ama bir dönüşü vardı ki... off be Elec dedim. Senden daha azı beklenemezdi. 

Hayat hikayesinin kitabını yazmaya başlayan Elec, kitabını Greta'ya okuması için gönderir ve kitabın sonu ayrıldıkları havaalanında bitmektedir. Sonrası ise yok ve Greta onun kendisini üzmemesi için yazmadığını kız aradaşıyla evleneceğini düşünerek kendi kendini yerken Elec, ona gelmiştir. Ayy o sahneler çok güzeldi. Greta'nın arkadaşının doğum gününü kutlarken Elec'in gelmesi, onu alıp götürmesi ve onu hayatına dahil etmek istemesi çok güzeldi. O sahnede Greta'nın beni bırakıp ona gitme dediği yer de bittim ben... 

Zaten Elec'in her şeyi geride bırakıp Greta'ya gelmesi ve sonrası ise mutlu son. Birlikte olmaları, hayatlarını planlamaları çok güzeldi. Ama kitabın son bölümü... Elec tarafından anlatılan o bölüm çoook tatlıydı. 'Nasıl baba olmaması gerektiğini biliyorum' dediği nokta da nasıl baba olacağını gösterdi. 


~~~*~~~
"Şimdi anladım," dedi Sully.
"Neyi anladın?"
"Her cuma akşamı neden bir adamla çıkmak yerine benimle olduğunu, neden kalbini kimseye açmadığını. Çünkü başkasına ait."
"Eskiden öyleydi. Şimdi ise sadece paramparça."
~~~*~~~

Kitabı tek eleştirebileceğim sahne Elec'in kitabını Greta'ya göndermesi ve ikisinin arasında geçen sohbetlerin aynısını tekrar okumak olmamış gibiydi. Ama bu güzel kitaba da o kadarı olsun dedim. 

Ben bu kitabı çok çok çok sevdim. Şimdiye kadar beklettiğime de pişman oldum. Keşke daha öncesinde okusaydım dedim. Çok güzeldi çünkü. 

Ayrıca +18 sahneleri vardı bu sahneleri okumaktan rahatsız olanlar hiç okuyup da gereksiz yere gömmesinler kitabı. 

Yazarı bilen, bu tür kitapları sevenlere de tavsiye ederim çok çok güzeldi. 


~~~*~~~
"Sarılmak için bana uzandığında vücudum irkildi. Gerçekten bir şey hissetmemeye çalıştım ama kollarında olmak can alıcı noktaydı. Kalbi göğsümde atıyordu ve benimki hemen ritmine uyum sağlayarak cevap verdi. Kalplerimiz, egolarımızın kelimelerle yapmamızı izin vermeyeceği şekilde iletişim kuruyordu. Kalp atışı dürüstlüğün en saf haliydi."
~~~*~~~


Kitabın adı     : Sen Bana Yasak
Orijinal adı     : StepBrother Dearest
Yazarı            : Penelope Ward
Çevirmen        : Hanife Albayrak
Yayınevi          : Yabancı Yayınları
Sayfa sayısı     : 272

Kitabın tanıtım yazısı: 

Kime âşık olacağınızı seçemezsiniz.

Son sınıftayken Elec bizimle yaşamaya başladığında, onun nasıl bir pislik olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu. İstemediği bir yerde olmanın acısını benden çıkarmasından nefret ettim. Eve her gün yanında başka bir kızla gelmesinden nefret ettim. Özellikle de onu görünce bedenimin verdiği tepkilerden nefret ettim.

Başlarda sadece mermerden yontulmuş yüzü, dövmeleri ve kaslı vücudundan ibaret olduğunu düşünüyordum. Sonra tam da onu tanımaya başladığımı sandığım sırada her şey değişti. Hayatımdan geldiği hızla çıkıp gitti ve onu bir daha görmedim. Ta ki o trajediye kadar. Hâlâ hatırladığım gibiydi ama çok önemli bir şey değişmişti. Bu kez kalbim belki de tamir olmamak üzere kırılacaktı.





Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın