Monica McCarty'nin çok severek takip ettiğim serisi Highland Muhafızları (Highland Guard) Serisi'nin 5. kitabının yorumuyla karşınızdayım. Muhafız grubunun kurulmasından başlayıp o muhafızların hayatlarına dair dokunuşlara kadar giden bu seri okura hem aşkı hem o dönemlerin tarihini hem de savaşları kusursuz bir şekilde sunuyor.
Çok severek okuduğum ve her satırından zevk aldığım bir seri...
Bu kitapta da en az diğerleri kadar güzeldi ki Gordon'ın başına gelenlerden sonra aslında hiç kimsenin dokunulmaz ve ölümsüz olmadığını da gösterdi... Bu kişi Muhafızlardan biri de olsa...
Toplamda 12 kitaptan oluşan serinin ülkemizde 7 kitabı çıktı. Nemesis Kitap instagram hesabından yaptığı duyuruya göre de seriye 2021 yılında kaldığı yerden devam edecekmiş... Daha ne isteriz bu güzelim seri heba olmayacak devamı gelecek.
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Muhafızlar arasında Aziz olarak anılan Magnus, henüz bu ekibe katılmadan önce ve gençken aşık olduğu kız Helen tarafından reddedilir. Onun acısını ne içinde atabilmiştir ne de aşkını unutabilmiştir. Ekipteki herkes onun geçmişten gelen bir aşkı olduğunu düşünse de Helen kim olduğunu sadece sayılı kişiler bilmektedir. Ve kesinlikle bilmeyen kişi de muhafızlar arasındaki en yakını ve ortağı olan Gordon'dur. Çünkü Gordon aynı zamanda Helen ile nişanlı olan bir adamdır. Magnus, Gordon'a ihanet etmemek, onun evliliğini bozmamak adına Helen'den uzak dursa da kaderin onlar için bambaşka planları vardır. Çünkü düğün gecelerinde Helen ve Magnus arasındaki aşkı öğrenne Gordon, tam Magnus ile konuşmaya gittiği sırada muhafızlar bir göreve çağırılır. Bu görevden ise bir muhafız... Gordon... geri dönemez. Onun yaralanıp geri kalması da mümkün değildir. Düşmana rehin düşmesindense muhafızların asla yapmayacağı tek şey teslim olmakken Magnus, Gordon'a bir söz verir ve onun acısına son verir. Bunun acısını ve yükünü hep omzularında taşıyacak olan Magnus'un yolu tekrar Helen ile kesiştğinde aşkı, sorumluluğu ve Gordon'ın aralarında kalan hayaleti ile savaşmak zorundadır. Bir de Helen'in pes etmeyen kararlığıyla...
Öncelikle her ne kadar zaman zaman Magnus'a sinir olsam da yaşadığı ikilemler, sorumluluklar ve taşıdığı ağır yükten dolayı da onu anlıyordum. Çünkü bir yanda onu reddeden bir kadın, bir yanda o kadına duyduğu aşk ve diğer bir yanda da o kadının ekipteki ortağı ile olan nişanı... Kaldığı ikilem cidden çok zordu ve bununla da kalmadı Gordon'un ölümü ve ölüm şekli onu daha da çıkmaz götürdü ama hesaba katması gereken şey Helen'in kime aşık olduğu, kimi tercih edeceğiydi...
Açıkçası Gordon'ın sonunun öyle olmasını istemezdim ama evlenmişlerken de başka türlüsü olamazdı sanırım... ama yine de ölemeyecek kadar iyi yürekli bir adamdı...
O dönemlerde kadınlardan çok erkeklerin söz hakkı olduğu evlilik muhabbetini bu kitapta da gördük. Ha Helen tuttursaydı Magnus'u istiyorum diye belki o zaman kardeşleri bir yere kadar müdahale ederdi ama genç kadının da sorumlulukları ve Magnus'un aşkına karşı duyduğu güvensizlik onları bu hale getirdi.
Magnus ile Helen'in son karşılaşmaları çok güzeldi. Orada Helen'in kararlılığı ve bunun için çabalaması çok güzeldi. Böyle kadınları okumayı seviyorum. İstediği şeyi elde etmek için göze aldıkları çok güzel detaylardı. Özellikle ağabeyi Kenneth'e meydan okur tavırları çok tatlıydı.
Kenneth'in aynı zamanda Highland Muhafızları'nın arasına girme planları ve bunun için çabalaması da çok güzeldi. Ve 6. kitabın konusu olduğu göz önüne alınırsa girmiş bile... kitabın sonunda bunun ilk izlenimini verdi zaten.
Magnus'un Gordon için göze aldıkları aslında bu ekibin birbirleri için neler yapabileceklerinin göstergesiydi. Ölümüne savaşıyorlar resmen, ya öleceksin ya kazanacaksın teslim olmak, esir düşmek gibi bir durum söz konusu değil onlar için ki zaten esir düştün mü olacaklardansa ölmek daha iyi sanırım...
Magnus ile Helen arasındaki aşk çok güzeldi. Yıllara rağmen ve yaşananlara rağmen hala birbirlerine karşı hisleri mutlu sonu hak ediyordu ki zaten de mutlu son oldu onlar için.
Helen'in Kral Bruce'u kurtarmak için yaptıkları içindeki savaşçı kadının okurların gözüne serdi. Böylesine erkeklerin yetersiz kaldığı konularda kadınların gücünün vurgulandığı kurgulara bayılıyorum. Başta MacGregor'u kurtardı sonrasında tam 3 kere kralı kurtardı... Helen... tatlım çok süpersin! Tam da bir muhafıza yakışacak kadınsın.
Saldırıya uğradıklarında Helen ile kralın kaçmaları, Magnus'un onları bulmaları ve sonrasında ola gelen olaylar çok güzel anlatılmıştı.
Kitabın sonunda Magnus'un Helen'in odasına gidip de ona meydan okurcasına pes etmemesi ve tekrar evlenme teklif etmesini ise çok sevdim :)
Ah bir de kitaptaki bir diğer hoşuma giden kısım ise... Helen ağabeyi Sutherland Kontu olan Will'in Muriel ile aşkına değinmesiydi. Çok güzel bir değişiklikti ve onu okumak da çok güzeldi. Bir an Will'in sevdiği kadını kaybedeceğini sandım ama akıllıca davrandı ve kadını kaptı :)
Her neyse çok uzatmayayım çok severek okuduğum seriye ait bir kitaptı ve çok severek okudum. Zaten bu yazarın kitapları cidden çok seviyorum. Historical Romans severlere de tavsiye ediyorum mutlaka denesinler.
Highland Guard (Highland Muhafızları) Serisi
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın