"Ne vardı bu kadar içecek, değil mi Sanem? Daha ne olsun güzelim? Sen benden kaçıyorsun, ben de senden. Üstelik yakında bir bebeğimiz olacak. Ve..."
"Ve ben, anlaşmayı yok sayarak aldığım parayı sana iade ettim, değil mi? Asıl sorunun bebeğimden ayrılmak istemeyişim."
Ali, Sanem'in dediklerini duyduktan sonra sesli bir kahkaha attı ve birden bire susup banyo duvarına sağlam bir şekilde, sertçe vurdu.
"Ali! Ne yapıyorsun?"
"Her şeyi bildiğini sanıyorsun, değil mi? En çok da bu yüzden kaybediyorsun işte Sanem. Olayların görünen yüzüne bakıp ardını görmeyi reddediyorsun."
"Reddetmiyorum Ali. Duvar gibisin, ardını göremiyorum."
"Sen, kalbimin hiç bilmediğim bir yerini öğrettin bana Sanem... Çok acıyan, heyecanlanan ve korkan... ve..." Ali birkaç saniye duraksadıktan sonra devam etti konuşmaya.
"Ve sanırım... Son zamanlarda en çok da korkuyorum." Ali mi korkuyordu? Onun gibi kuvvetli biri mi? İyi de neden? Sanem geri çekilerek Ali'nin yüzüne baktı ve hafifçe doğrularak yatağın içine oturdu. Üzerindeki tişört omzuna doğru kaymış, saçları dalga dalga dökülmüştü. Yaşadıkları yakınlıktan olsa gerek yanakları pembeleşmiş, dudakları kızarmıştı.
"Korkuyor musun? İyi de neden Ali?" Ali de tıpkı Sanem gibi doğrularak oturdu ve önce Sanem'in dudaklarına küçük bir buse bıraktı. Sonra da alnını alnına yaslanarak binlerce soru işaretini içinde barındıran gözlerle baktı.
"Kaybetmekten... Seni... Bebeğimi..."
"Yaşamak... Belki de gözlerinde yıldızları tutmaktı. Gökyüzüne bakmak, maviyi geceye seninle bulmaktı. Hep tanırmış gibi kalbimin en kıymetli yerine konuk etmekti. Ne çok özledim sevgilim." Ona hiç dokunmadan gözüyle sevdi ve sessizce yanına uzandı.
"Keşke... Keşke uçurtmaları olsaydı çocukluğunun; mavi gözleri, minik kahkahaları... Öyle bir çocukluğa dönebilseydin. Hiç kandırılmamış, yalnız kalmamış ve çok sevilmiş olsaydın... O zaman bugünümüz de çok güzel olurdu, değil mi? Anladım ben Sanem... Nereye kadar bu böyle? Bir şeyler eksik ve ben artık o eksikliğin verdiği sancıya katlanamıyorum."
Sanem... Affet sevgilim... Herkes gibi ben de bir sürü gözyaşının sebebi oldum. Gururumu boş verip sevgimi her şeyin üstünde tutamadım... Kızımı kucağına almış giderken, kalbimi yerinden söküyorken bile gözüm ikisinin mezarının üstünde... Yok sayamıyorum! Lanet olsun, yapamıyorum! Sana 'Gitme!' diyebilmek için ölürken yaptığım tek şey, boş gözlerle ardından bakmak...
Sakın!Sakın seni sevmediğimi düşünme! Kızgınlığım sana bile değil üstelik! Ayrıca... Biliyorum çok pişman olacağım... Hatta itiraf edeyim, çok pişmanım güzelim... Sanma ki ayrılığa hazırım. Asla! Ama olmaz, biliyorsun... Ne ben seni incitmekten geri dururum, ne de sen beni böyle çekersin...
Git sevgilim... Yolun açık olsun... Seni çok seviyorum...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın