Nisan ayına Mihri Mavi'nin yeni kitabı Tehlikeli Görev ile başladım. Yazarın daha önce hiçbir kitabını okumadım. Hatta o kitapları bir seri ama yazarı bu kitapla tanıdım.
Bu kitapta bir seri kesin çünkü bitiş şekli devamını beklememe neden oldu. Umarım gecikmez hemen gelir. Çünkü çok fena bitti. Hem de çok güzel giderken bir anda ibre ters yöne döndü ve kitap da o zaman bitti. Neyse buna yorumun devamında değineceğim. 😇
Kitap bence her yaş grubunun okuyabileceği bir kitaptı bu yüzden rahatlıkla her yaş grubu okuyabilir. Ayrıca içiniz rahat olsun +18 yaş olabilecek hiçbir detayı olmadığını da dile getirmeliyim.
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; çok küçük yaşlarda yetimhaneden alınarak bir akademide yetiştirilen ve ağır eğitimlerden geçen Eylül ve Yağmur'un amacı bir göreve gitmek, görevde başarılı olmak ve sonrasında özgürlüğüne kavuşmaktır. Bu amaçla akademinin her eğitiminde başarılı olmaya çalışan Eylül, sonrasında önüne bir fırsat gelir. Yeni bir görev vardır ve seçilen kişi ve ekibi bu göreve gidecektir. Eylül ve Yağmur bu görev için seçilmeyi hedeflerken aynı zamanda bu göreve seçilmeyi amaçlayan bir diğer kişi de Toprak'tır. Ancak göreve Eylül, Yağmur ve Toprak'ın üçü de gidilmesine karar verildiğinde üç genç de ilk defa gerçek hayata çıkacak ve belki de dışarıdaki dünyayla tanışacaktır. Görevi ise... soygunlarıyla bilinen ama somut delil olmadığı için yakalanmayan Alperen ve ekibini yakalamaktır. Genç adamın okuluna kayıt olup hemen yan evinde yaşamaya başladıklarında her iki ekip içinde olaylar başlar. Çünkü Alperen onlara temkinli yanaşsa da diğerleri hemen kaynaşmıştır. Eylül, Toprak ve Yağmur'un amacı Alperen ve ailesinin, ekibinin güvenini kazanmak, aynı zamanda onların planlarını ele geçirmektir. Ama işler iyice sarpa sarmaya başlar çünkü Yağmur'un Alperen'in ekibinden biri olan Çağrı ile yakınlaşması... Toprak'ın da yine Efsun ile arkadaşlığa başlaması... ardından da Eylül'ün Alperen'den etkilenmesi ve peşine düşmesi sonrasında olayların içerisine duygularda karışınca her şey iyice karmaşıklaşır.
Kitap iki ekibin de kendilerini koruma içgüdüsü ama diğer yandan da hoşlandıkları insanlarla yaşadıklarını okuyoruz.
Öncelikle kitapla ilgili eleştirmek istediğim bir iki kısım var ondan sonra da sevdiğim kısımlardan bahsedeceğim.
Kitaptaki değişik bir şekilde karakterlerin henüz üniversite çağında olması bana fazla küçük geldi. Daha yetişkin olmalarını tercih ederim. Çoğunlukla okurken de aklında daha büyüklermiş gibi canlandırdığımı da itiraf edeyim.
Bir diğer eleştireceğim kısım ise... akademideki eğitim kısmı daha detaylı ve daha uzun anlatılabilirdi. O kısımların hızlıca anlatılıp geçildiğini düşündüm. Açıkçası küçük yaşta akademiye alındıklarından bahsediliyor o kısımlara değinilebilirdi. Yağmur ile Eylül'ün tanışmasından üstünden geçilirken o kısmı daha detaylı okuyabilirdik... O kısımlar fazla hızlı ve geçiştirilmiş hissi verdi bana. 😌
Üç gencin dış dünyada tavırları ve başta alışma çabaları güzeldi. Hatta karakterlerin atışmaları, laf sokmaları ve diyalogları çok güzeldi. Hatta bazıları da çok eğlenceliydi.
Toprak'ın her ne kadar daha çözememiş olsam da bir şeylerin peşinde olduğunu düşünüyorum. Hatta bu göreve sonradan dahil olmasının sonucunda aklımda tek bir senaryo belirdi. O da şu şekilde: Görev tamamlanırsa Eylül ve Yağmur'u öldürme emri aldığını, herhangi bir olumsuzlukta kızları ortadan kaldırması emredildiğini düşündüm. Açıkçası aklımdaki tek senaryo buldu ve sonucu öyle olur mu biliyorum ama içimden bir ses de Toprak'ın Eylül ve Yağmur'u seveceği ve kızları korumak için çırpınacağı da oluyor... Ki zaten Yağmur ve Çağrı arasındaki olaydan sonraki tutumu da düşüncemi destekledi. Bence Toprak en başından beri bu iki kızın ekibinden olmak istiyordu da kızlar aralarına almadıkları için onlara hep takıldığını düşündüm.
Yağmur'un fazla zayıf olduğunu düşünüyorum. Açıkçası bu tür kadın karakterleri çok sevmem çünkü ben güçlü kadınları çok severim. Bu yüzden Yağmur'u çoğu zaman verdiği tepkilerde yapma ama kızım dedim. Ama Çağrı ile Yağmur'un ilişkisi çok tatlıydı. Ahh Çağrı'nın da içindeki sır başlarına büyük bela olacak... o sırrı okuduğumuzda fark ediyoruz ve yaşıyoruz ama bunu sizlerle tabi ki paylaşmayacağım 😎
Eylül ise... kızım benim ya... böyle güçlü ve asi kadın karakterleri çok seviyorum bu yüzden de Eylül'ü sevdim. Ama onun da Alperen karşısındaki bocalamasını da sevdim. Ey aşk... dedim. Ama yine de hep kuyruğunu dik tutma çabası da okunmaya değerdi bence.
Eylül ve Alperen'in atışmaları çok keyifliydi. Eylül'ün zaten susmayıp hep diklenmesi en sevdiğim özelliği oldu. Ama sonunda çok fena da kapana kısıldı zaten o yüzden ikinci kitabı heyecanla bekliyorum. Umarım kısa zamanda gelir.
Bir de Özge ve Kuzey... içindeki o kitap kurdu ikisinin arasındaki dinamiğin altında güçlü bir aşk olduğunu fısıldıyor diye de not düşmek isterim şuraya 😎
Kitabın en heyecanlı kısmı Çağrı'nın savaşlarıydı. Cidden neler olduğunu hemen anlasam da okumak keyifliydi. Kitaba heyecan katıyordu. Bir de Eylül'ün Alperen'in evini ararken Alperen'in eve geldiğinde saklanması ve konuşmaları da heyecanlıydı.
Ayy henüz yeni bir kitap olduğu için çok fazla detaya giremiyorum çünkü spoiler okumak isteyenlerin hevesini öldürebilir. Bu yüzden çok kısa keseceğim yorumumu sanırım.
Kitap güzel, akıcı, zaman zaman eğlenceli ve zaman zaman da heyecanlı detayları olan bir kitaptı. Benim için eksikleri olsa da güzel bir kurguydu.
Kitaba puanım 5 üzerinden 3.5 veriyorum. 🌟🌟🌟-🌟 O da yukarıda dediğim eksiklikler yüzünden 🙈
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın