Adamın dudakları gülümser gibi kıvrıldı. Nefesini tutup acıdan dişlerini sıkarak, "Cennetteki melekler bu kadar güzel mi?" diye sordu.
Jolene onun ölüm döşeğinde bile iltifat etme kabiliyetine gülümsedi. Adamın gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı. "Ölmediniz."
Adam dişlerini birbirine bastırdı. "Tahmin etmeliydim, Tanrı'nın beni cennete göndereceğini hiç sanmam, bir karışıklık olduğundan emindim."
"Seninle ilgileniyorum çünkü bundan hoşlanıyorum. Seninle böyle zaman geçirmekten... Belki inanmayacaksın ama ben bunu hiç yapmadım. Kimseyle zaman geçirmedim, tekneyle okyanusa açılmadım, at çiftliğine gitmedim veya baş başa yemek yemedim. Hayatta sadece ben, işim ve karanlık vardı." Gülerek, "Şu senin göz alıcı olarak tanımladığın karanlığım."
Jolene kulaklarına inanamıyordu. Tüm bunların kendisi için olduğunu sanmıştı. Her şey yanlış mı yorumluyordu? Adamın niyeti sandığından farklı mıydı? Çekinerek, "Benden... benden hoşlanıyor musunuz?" diye sordu.
Giovanni sadece ona baktı, uzun uzun yüzünü seyretti. İfadesi o kadar düzdü ki tek bir mimik yoktu. "Senden hoşlanıyorum, Jolene. Aslında daha çok seninle olmaktan hoşlanıyorum. Kendimi tekrar genç olduğum, daha iyi olduğum o günlerde buluyorum. Sende masumiyet, neşe, saflık ve iyilik var. Bunların benim dünyamda ne kadar az ve nadir olduğuna inanamazsın."
*****
"Senin kadar zengin olmak hiç güzel bir şey değil o zaman. Sürekli korkuyla yaşamak, birilerinin sana tuzak korumasını beklemek, etrafının korumalarla çevrili olması..."
Giovanni onun bileklerini kavrayarak kendine doğru çevirdi, ikisi de koca yolun ortasında öylece durmuştu. Yüzüne doğru eğilerek, "Ben asla korkmam," dedi. "Senin de benim yanımdayken asla hiçbir şeyden korkmanı istemiyorum, Jolene. Seni hayatım pahasına korurum."
Geniş bir gülümseme genç kızın yüzüne yayılırken, "Geçen sefer ben seni korumuştum. Ne çabuk unuttun?" diye fısıldadı.
Giovanni'nin dudağı hafifçe yukarı doğru kıvrılırken yüzünü biraz daha Jolene'e yaklaştırdı. "Unutmadım, mio angelo." Burnu neredeyse Jolene'in burnuna değiyordu, genç kız zorlukla yutkundu. "Ben bir savaşçıyım, Jolene. Senin için savaşırım. Bir savaşçı zırhı olmadan savunmasızdır." Duraksadı ve sesi fısıltıya dönüştü. "Senin kabin, benim zırhım."
*****
Alnını Jolene'in alnına yasladı, konuşurken dudakları çenesine dokunuyordu. Sanki acı çekiyormuş gibi zorlukla konuştu. "Senin gibi hoş bir kız, benim kirli düşüncelerimde ne arıyor?"
Daha çok kendi kendine konuşuyormuş gibiydi. Jolene içindeki tüm cesaretle, "Anlat bana Giovanni," dedi. "Ne düşünüyorsun?"
"Ah, tesoro. Bunu sana anlatamam, bunu kendime bile itiraf edemem." Ondan uzaklaştı ama hala çok yakındı. Tekrar dizleri üzerindeydi, başı neredeyse kucağındaydı. Ona bakmıyordu. "Bu öyle büyük bir günah ki cehennemin yedi kat dibince evren yok olup yeniden kurulana kadar yanabilirim."
Jolene'de aynı böyle hissediyordu. Daha önce hep günah işlemekten korkmuştu ta ki ilk günahına kadar... Fakat şimdi onun ne kadar masum bir günah olduğunu fark ediyordu. Giovanni'ye karşı hissettikleri çok daha karanlık, çok daha apansızdı.
*****
Jolene onun kendini tehlikeye atmasını istemiyordu. Giovanni'nin nasıl bir adam olduğunu gördükten sonra ahlaklı olmalı ve başka insanları öldürmesini sorgulamalıydı ama bunu yapamıyordu. Tek düşündüğü Giovanni'ye bir zarar gelmesiydi. Bu adam onun kötü ve acımasız yanını ortaya çıkarıyordu.
"Geri gelecek misin?"
Giovanni çenesini kavrayarak yüzünü kendine çevirdi. "Kendimi gözlerinin tam rengini ve yeniden saf olmanın nasıl bir his olduğunu hatırlamaya çalışırken buluyorum," derken sesi huşu içindeydi. Yanına gelme ihtiyacım öyle yoğun oluyor ki o an tek düşündüğüm gözlerini görmek ve dudaklarından çıkan her kelimeyi dinlemek oluyor. Eğer daha çık olmamı istiyorsan ben hep sana geri geleceğim," dedi.
*****
Jolene ona, "Hiç kalpten sevdiğin birini kaybettin mi?" diye sordu.
Giovanni başını sallayarak onu onaylarken, "Aynı değildi," dedi. "On yaşımdaydım. Annemi kaybettim ve bir daha hiç mutlu olamayacağımı düşündüm."
"Mutlu oldun mu?"
"Oldum." Elini tutuk dudaklarına götürdü ve belli belirsiz bir öpücük bıraktı. "Sen benim hayatıma girdin ve ben tekrar mutlu olamayacağımı düşündüm." Yaralı bir sesle, "Mio angelo," diye mırıldandı.
"Acı kanatlarımı kırdı, bir daha uçamam."
"O halde süzülmene yardım ederim. Sadece bana izin ver. "
*****
Jolene burnundan verdiği nefesle gülerken, "Hak ettiğim ne?" diye sordu.
"En işlek caddede tutkuyla öpülmeyi, yıldızlı bir gecede mehtabın altında sıkıca tutulmayı sadece aşkın için atan bir kalple huzurun ve mutluluğun için peşinde koşacak birini hak ediyorsun."
Jolene kırılan kalbinin sesini duymamaya çalışıyordu. Ağlamamak için dudaklarını birbirine bastırdı. "Bana bunları sen veremez misin?"
Giovanni'nin bakışları temkinliydi, her zaman olduğu gibi cayır cayır yanan tutkuyu gözlerinden göremiyordu. Giovanni kendisine baktığında, Jolene kendini güneşe yaklaşmış gibi hissederdi ama şimdi... durgun bir deniz gibiydi.
"Tanrı şahit Jolene, hepsini vermek isterim. Fakat senden daha fazla bir şey alamam. İyiliğin ve güvenliğin için uzak durmak zorundayım."
Hayal kırıklığıyla, "Benim için savaşmayacağınım söylüyorsun?" diye sordu.
"Senin için dünyayı yakarım."
*****
Jolene bakışlarını ona çevirirken gözlerini gözlerine sabitledi. Kararlıydı ve Giovanni'nin bunu görmesini istiyordu, artık ne istediğinden emindi. "Aradığım şey; Fırtınalar dağları yerinden oynatacak kadar sert estiğinde bana tutunup gitmeme izin vermeyecek bir şey..."
Giovanni burnunu alnına dayarken konuştu. "Tanrı biliyor ya Jolene. Dağları senin için yerinden oynatırım ama bu işin sonunda senide darmadağın ederim."
"Her şeye rağmen bunu istiyorsam? Seni..."
"Genç kız heyecanları için fazla tehlikeliyim, mio angelo. Bir kez diye bir şey olmaz, benimle olmaz. Bir kez benim olursan arkanı dönüp gidemezsin. İzin vermem."
Jolene derin bir nefes aldı. Giovanni'nin burnu hala alnındaydı. Nefesinin sıcaklığı başını döndürüyordu ama kolları onu yakın ve dengede tutacak kadar güçlüydü. "Ben artık o kot pantolonlu genç kız değilim, Giovanni. Ben ne istediğini, kimi arzuladığını ve neye ihtiyac olduğunu bilen bir kadınım."
Giovanni geri çekilerek, "Ne istediğini söyle, Jolene. Söylerken bunu gerçekten istediğinden emin ol," dedi.
Jolene hiç düşünmeden, "Seni istiyorum," derken hiçbir şeyden emin olmadığı kadar emindi.
*****
"Yaşamak için gayret etmeyeceğini ve savaşmayacağını söylemedin. Benim için savaşmak zorundasın, Giovanni." Elini kalbin olduğu yere götürdü, gömleğinin ardında atan kalp ritmi hızlıydı, vücudu sıcaktı. "Vicdanınla hareket etmek zorundasın ve aklını kullanmalısın, cesaretini değil."
Giovanni eğilip onun alnından öptü ve dudaklarını orada tuttu. "Bir erkek bir kadını sevdiğinde onun zayıf noktası haline gelir. Bir kadın bir adamı sevdiğinde, onun gücünü bulur." Elleri saçlarını okşadı, ona sanki bir meleğe bakar gibi bakıyordu. "Gücüm cesaretim değil," dedi. "Yanılıyorsun. Vicdanımda değil," derken gülüyordu. "Aklımı kullanıyorum, mio angelo. Güven bana olur mu? Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim."
Jolene korkarak, "Peki ya sen?" diye sordu.
Dudaklarını tutkuyla öptü. Uzun, tutkulu ve arzulu bir öpücüktü. "Genç ve güzel eşimi bu kadar çabuk dul bırakmaya niyetim yok."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın