15 Mart 2023 Çarşamba

0 ALINTILAR // Ceren Melek - Ateşpare 2






"Şaka gibi olan sizsiniz," dedim fazla ciddi bir şekilde. "Asıl şaka ne biliyor musun, Deniz? Kadın cinayetlerine alışmak, tecavüzlerin alttan alttan sinsice meşrulaştırılması. Şaşkın şaşkın bakma öyle, eğer gerekli ceza verilmiyor ve kurbanla değil de bir katille ve tecavüzcüyle empati kuruluyorsa çoktan meşrulaştırılmıştır zaten. 'O saatte orada ne işi varmış? E, o da öyle giyinmeseymiş. Cilve yapmıştır kesin, kendi kaşınmıştır. Bakire bile değilmiş zaten. Bir kereden bir şey olmaz!'"

Deniz bir süre cevap veremedi. Cevap verebilecek bir konu da değildi zaten. 

V'den korkuyorlardı çünkü V sadece bir kişi olmaktan çıkıyordu. V, bir simge oluyordu yavaşça ve bu simgenin onların sonu olacağını da çok iyi biliyorlardı. V'yi ben bile durduramıyordum. Çünkü artık V sadece ben değildim. V; öldürülen kadınlar, bastırılmış hayaller, yaşanmış acılardı. V her kadının içindeydi, benim V olmayı kesmem de V'yi yok etmezdi. Ama kadınların içindeki V... İşte, onlar bir gün tamamen kazanacaktı. Ben bir gün ölsem de V yaşamaya devam edecekti. Bunu bilmek her şeye değdiğini gösteriyordu. 




*****



"Sen de girme artık aramıza!" Ah Pusat, aslında sen bizim aramıza giriyorsun, sana az bile. "Anlıyordum seni, çok da haklıydın ama artık sal bizi."

"Yok öyle bir şey, Pusat," dediğimde kaşları daha da çatıldı. 

"Neden ya, neden? İyileşiyor işte. Ben ona zarar vermem ki! Korurum, severim, öperim, alır onu-" Bir bebekten bahsediyor gibi konuşuyordu.

Sözünü sertçe kestim: "Kızımla ilgili fantezileri at kafandan! Tamam, iyileşiyor ama sence seni tanıyor mu? Bahar küçük bir kız çocuğu gibi, tek istediği şey sevgi. Senin eli kanlı bir katil olduğunu bilse ne hisseder? Birbirimizi kandırmayalım, iki farklı Pusat var ve ikisi de birbirinden ölesiye farklı."

"Sen de bir katilsin!" dedi savunmaya geçerek. 

"Bahsettiğim bu değil." Bahar, Pusat'ın ona silah doğrulttuğunu bilmiyordu, Bahar aslında hiçbir şey bilmiyordu. 

"Onunla oynamıyorum, onun mavi gözlerine baktığım an unutuyorum derdimi tasamı, bazen adımı bile. Kasıtlı yapmıyorum, Aşkın; onu kandırmaya çalışmıyorum. Aksine onun yanında hiç olmadığım kadar benim." 




*****


"Kendimizi sevmeyi öğrenmeden bir başkasını seversek o kişiye dönüşürüz, kendimizi sevmeyi unuturuz." Ve sen kendini hiç sevmiyorsun, Didem.

"O kadar uzun zamandır onu seviyorum ki başka yol bilmiyorum," dedi düşündüğümden daha fazla kendisini açarken. 

"Onu sevmek seni nasıl bir insan yapıyor?"

"Kötü." Yinelenen yaşları sildi. "Asla yapmam dediğim şeyleri yapıyorum. Ondan nasıl vazgeçerim, bilmiyorum. 

"Bazen vazgeçiş en büyük zaferdir."

"Ama vazgeçmek istemiyorum." Aptalsın çünkü. Neydi kadınlardaki kendilerini kötü davranan erkeğe aşık olma sıkıntısı?


*****


"Bir daha ki Cebonayan toplantısı ne zaman?" Tek kaşı havalandı, bunu doğrudan sormamı beklemediği kesindi. 

"İlgini çekti sanırım."

"O masaya oturacağımı söyledim."

"O masaya oturman için sevgilim olman yetmez, Aşkın," dedi tane tane, güzel ses tonuyla. "Yanımda oturabilmen için bir Alanguva olman gerekir."

"Bu bir evlenme teklifi mi?" Göz kırptım. 

Eli çenesine gitti, hafif çıkmış olan sakallarını okşadı. "Neden Cebonayan'a girmek ve en önemlisi de koltuğuma oturmak istiyorsun?" Cevapsız bıraktım onu, sarı gözleri kısıldı. "Bir sen kalmıştın zaten koltuğuma göz dikmeyen."

"Ben göz dikmem Alanguva, direk alırım ve sen ne istediğimi bile fark etmeden o şeye sahip olurum."



*****


"Aşkın," dedi sadece nefesini yorgunca verirken. 

"Ateş, neden şu anda bile oynuyorsun?"

"Ne yaparsam yapayım, hareketlerimin ardında bir hinlik arayacaksın ama sorun değil, ben de sende arıyorum." Alkolden dolayı arada dili dolanıyor ve bunun olmaması için tane tane konuşuyordu. 

"Neden o zaman kıskanıyormuş gibi davranıyorsun?"

"Kıskanıyorum," dedi sertleşe sesiyle. "Sadece bazı şeyleri senin kadar basite indirgeyemiyorum. Benimle sevişip başka bir adama gidemezsin, sevgilimken olmaz."

"Kendini fazla kaptırmışsın, görende ger-"

"Sen benim sevgilimsin, Aşkın," dedi sanki aksini kabul etmiyormuş gibi bir şekilde. "Oyun ya da değil, gerçek ya da sahte, bir önemi yok."

"Seviştiğin herkese bu kadar takıyor musun gerçekten?"

"Sen herkes değilsin." Kafasını eğdi, yanağımı öptü bugün ikinci kez. "Sen sevgilimsin."



*****


"Bu işin sahtesi yok," dedi fazla ciddi bir tavırla. "Herkes sevgilim olduğunu biliyor, sen benimlesin. Biz sevgiliden daha öteyiz, ortağız." Benim içeriğini bile bilmediğim, saçma bir ortaklık. Hem bana daha fazla iş vermeyeceğini söylüyor hem de ortak olduğumuzu savunuyordu. Ateş gibi bir adam kendiyle çelişiyordu. 

"Birlikte uyuyoruz, sevişiyoruz, illa bir sıfat mı gerek bunlar varken?"

Dudaklarımı aralamıştım ki kesti beni. "Doğru, her seviştiğinle birlikte olsaydın haremin olmuştu ama her uyuduğunla değil, her el ele adam öldürdüğünle de değil. Biz birbirimizin sırlarına ortağız, Aşkın. Sil o maskelediğin kuşkunu, ben hep ne istediğini bilen bir adam oldum ve son zamanlarda istediğim  tek şey sensin."







 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın