Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Claypole kızlarıyla karşılaştığınızda şanslarını denemeye çalışacaklar. Üzgünüm ama onlar annelerinin kızı."
Şeytan'ın omuz silktiğini hissetti. "Onlarla siz uğraşırsınız artık."
"Ben burada olmayacağım ki," dedi Honoria sertçe.
"Burada yeterince zaman geçireceğiz. Yılın bir kısmı Londra'da bir kısmını da diğer mülklerimde geçireceğiz. Ama malikane her zaman evimiz olacak. Benim için endişelenmenize gerek yok. O azgınlarla sizin yardımınız olmadan karşılaşmaya hiç niyetim yok."
"Affedersiniz, anlayamadım." Honoria adama dönüp baktı.
Şeytan, kadının bakışına kısa bir karşılık verirken gülümsedi. "Arkanıza gizleneceğim."
Öyle ayartıcı biz sözdü ki Honoria kibirle kaşını kaldırdı. "Cynster'lar yenilmez sanıyordum."
Şeytanın tebessümü daha da canlandı. "İşin sırrı, gereksiz yere kendini düşman ateşine maruz bırakmamakta."
"Bir hanımefendiyle en son ne zaman parkta gezintiye çıktınız?" diye sordu.
"Çıkmadım."
"Çıkmadınız mı?" Honoria dönüp baktı. "Neden? Kadın düşmanı değilsiniz herhalde."
Şeytan dudaklarını büzüştürüp Honoria'nın gözlerine baktı. "Bunu düşünüyorsanız Honoria Prudence, benim yanımda görünmenizin, duyuru yapmakla eş değer olduğunu göreceksiniz. Başa hiçbir bekar bayanın bunu yapmaya davet edilmediği ve hiçbir evli kadının da kendisine böyle bir teklif yapıldığına dair gururlanamayacağı bir duyuru."
"Peki ya ben?"
Şeytan, bu kez daha sert bir ifadeyle kadına baktı. "Siz farklısınız. Siz benimle evleneceksiniz."
*****
"Özür dilemek için geldim."
Honoria, "özür" kelimesinin adamın ağzından öylesine çıktığını fark ederek gözlerini ayırmadan Şeytan'a bakıyordu. Sanki tüm duyguları bulutlara doğru havalanmış, bir an sonra da yere inmiş gibiydi. Midesi delinmiş, yüreği ağzında, "Ne için?" diye sordu.
Şeytan'ın aniden çattığı kaşları şaşkın bir hal aldı ama o ifade hemen kaybolup bakışları sertleşti. "Celestine'in faturasını ödediğim için." Sesinin tonundan, kahvaltı salonunda ortaya çıkanlar yüzünden af bekliyorsa, sonsuza kadar bekleyeceği anlaşılıyordu.
Honoria'nın düzensiz atan kalbi şarkılar söylemeye başladı. Yüzündeki aptalca, hatta tümüyle gereksiz tebessümü silmeye çalışıyordu. "Yani faturayı bana verecek misiniz?"
Şeytan onu baştan aşağı süzüp dudakları birleştirdi. "Hayır."
Honoria öylece bakakaldı. "Faturayı vermeyecekseniz neden özür diliyorsunuz?"
Şeytan, uzun süre gözlerini ayırmadan, yüz ifadesinde beliren öfkeyle kadına baktı. "Celestine'in faturasını ödediğim için özür dilemiyorum. Bağımsızlığınızı sınırladığım için özür diledim çünkü niyetim bu değildi. Ama sizin de belirttiğiniz gibi, böyle bir fatura masama ancka karım olarak siz isterseniz gelmelidir." Dudaklarını çarpıttı. "Dayanamadım."
Honoria'nın ağzı açık kalmıştı ve kahkaha atmamak için de kendini zor tuttu. "Yani o faturayı, kendinizi kocam yerine koyduğunuz için mi ödediniz?" Honoria, yüz ifadesini bozmamak için uğraştı.
Şeytan'ın gözlerindeki kızgınlık biraz hafiflemişti. "Prova yaptım."
*****
"Ben bir Cynster'ım. Elde etmek, savunmak ve korumak üzere yetiştirildim. Ailem benim varlığımın temeli. Bir ailem, çocuklarım olmazsa, elde edecek, savunacak bir şeyim kalmaz. Geçmişinizi göz önünde bulundurarak kesin yanıtınızı duymak istiyorum. Siz bir Anstruther-Wetherby'siniz. Siz tanıdığım kadarıyla, bir karar verdiğinizde bunu sonuna kadar savunursunuz. Tüm zorluklara karşı yılmazsınız."
Honoria gözlerini ayırmadan adama baktı. "Beni tanıdığınız kadarıyla, sizin için doğru eş olacağımdan emin misiniz?"
Yanıt derinden ve kesin olarak geldi. "Siz benimsiniz."
"Neredeyse ölüyordunuz!" Suçlama gibi çıkmıştı sözler ağzından. İsyankar bir ifadeyle kocasının yeleğini kavrayıp onu sarsmaya çalıştı. "Söylemiştim. Sizi uyarmıştım! Asıl öldürmeye çalıştıkları sizsiniz."
Şeytan'ın artık karşı çıkamayacağı bir çıkarımdı bu. "Başarılı olamadılar. Sayenizde." Şeytan tekrar kollarına almaya çalıştığında, Honoria karşı koydu.
"Ölüm bir yudum ötenizdeydi. Sizi gördüm!"
Gözleri öfke dolu, yanakları da kıpkırmızıydı. Şeytan içinden lanet etti. Karısına değil tabi ki olası katiline. "Ama ölmedim."
"Ama ramak kalmıştı!" Gözlerinden mavi alevler yayılıyordu. "Nasıl cüret ederler?"
Şeytan karısının yaşadığı şoku görmüştü. "İkimiz de hayattayız."
Adamın yatıştırıcı sözlerini duyan yoktu. Honoria geri çekilip adımlamaya başladı. "Buna inanamıyorum!" Bir elini savurdu. "Çok yanlış!"
Honoria yatağa doğru ilerleyince Şeytan da kadını izledi.
"Buna izin vermiyorum. Yasaklıyorum! Siz benimsiniz! Sizi elimden alamazlar." Dönüp Şeytan'ı yanı başında bulunca adamın yakasına yapıştı. "Duydunuz mu?" Gözleri, gözyaşlarıyla ışıldayan fincana benziyordu. "Sizi de kaybetmeyeceğim."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın