Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Madem beni özledin, neden beni çağırmadın?" diye sordum, kollarını boynuma dolayıp kısık sesle gülerken.
Omuz silkti ve bizi izleyen Hadley'e baktı. "İstedim ama annem seni bu kadar meşgul etmememiz gerektiğini söyledi."
Biliyordum. Hadley'e kaşlarımı çatarak baktım ve beni duyabileceği kadar yüksek sesle konuştum. "Beni asla rahatsız etmiyorsun, Lucy. Sen ya da annen. Beni ne zaman istersen arayabilirsin. Bana ihtiyacın olursa, orada olacağım. Ne olursa olsun." Bu gibi sözlerin dört yaşındaki bir çocuk için çok önemli olabileceğini biliyordum ama doğru olmasalardı bunları söylemezdim.
Gelgelelim bu Lucy'i üzmüştü. Her zamanki gülümsemesi somurtmaya dönmüştü. "Söz mü?"
At kuyruğunu çekiştirdim ve gülümsedim. "Benden asla şüphe etme."
"Senin gibi güzel ve hayat dolu birinin böyle biriyle birlikte olduğunu duymak gerçekten çok acı verici-" durdu, derin bir nefes aldı ve bir şey söylemeden çizmeye devam etti.
Ne söyleyecekti ki?
"Hiçbir şeyden pişman değilim, biliyorsun. Bu Lucy ve Eli'den vazgeçmek anlamına gelirdi ve onlar benim en iyi paçalarım."
Yavaşça gülümsedi. "Bence her parçan en iyisi."
"Buna Lucy ve Eli da dahil mi?" Nefesimi tuttum.
"Her parçan dedim, değil mi?" Kaşlarını çattı. "Bunu sorduğun için alındım."
"Lütfen," diye fısıldadı gözlerini kapatırken. Bir damla gözyaşı yanağından aşağı süzüldü ve onu başparmağımla yakaladım. "Bana zarar verme. En önemlisi Lucy'yi incitme çünkü küçük kızım seni seviyor ve bir gün babası gibi neden yanında olmadığını merak etmesini istemiyorum."
"Bir gün bebeğim, yaşlanıp saçlarımız ağardığında sana bakacak ve verandada oturup bu gözyaşlarının nasıl boşa gittiğini anlatacağım."
Gözlerini araladığında ağlaması daha da şiddetlendi. "Tanrı korusun... Sen ciddisin!"
"Yüzde yüz." Yanaklarını ellerimin arasına aldım. "Sana ait olan yüzde biri... onu istiyorum. Senden bir parça istiyorum."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın