Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Bazen çok şey yapmak istesen de elinden hiçbir şey gelmez, öylece beklemek zorunda kalırsın Merdan Efe. Ama bu demek değil ki hiçbir etkin yok. Senin onun yanında durman, destek olman bile onun için çok şey ifade ediyor. Aşk çok karmaşık bir duygu ve şu an o da garip hisler içinde boğuluyor ama düzelecek. Kırılan her kalp bir gün yeniden sapasağlam olur."
"Kırılan kalbin her bir parçasını özenle severek eski haline getirecek bir ilacı vardır, İzgi. Her kalp acısının dermanı olacak bir başka kalp vardır."
Bakışlarımız birbirinde asılı kalırken dudaklarından çıkan kelimeler tek tek içime işledi. Geçmişime dair hiçbir şey bilmiyordu ama gözleri öyle bir bakıyordu ki bilmesem de seni anlarım der gibi.
"Her kalp dermanını bulamaz ki," diye fısıldadım. "Herkes o kadar şanslı olmuyor."
Onda bir alışkanlık olmuşçasına rüzgarın yüzüme düşürdüğü saç tutamımı kulağımın arkasına atarken fısıldadı. "Sen bul o zaman... Sen gör. Sen o kadar şanslı ol, İzgi."
"Hareketlerini, duygularını çok iyi anlıyorum. En çok d içindeki tedirginliğini anlıyorum, İzgi. Anlatmana gerek yok çünkü ben gözlerinden o duyguların farkına vardım. Sen de beni anlıyorsun, biliyorum. Ne istediğim, davranışlarımın ne yönde olduğunu... Sana hiçbir konuda ısrar etmeyeceğim ama bekleyeceğimi bil, İzgi. Gün, ay, yıl fark etmez. Kalbindeki kırgınlığın geçtiği, o kalbin heyecanlı çarpacağı günü bekleyeceğim."
Nefes alamadım.
Konuşmak için dudaklarımı araladım ama tekrar konuşmaya başladığında vazgeçtim. "Sadece dinle çünkü bir cevap vermen için konuşmuyorum. Bana cevap vermediğinde kırıldığımı bildiğin için üzülüyorsun ve seni üzmek, isteyeceğim son şey bile değil. Hatırla, seni iki kere üzmüştüm ama üçüncüsünün olmayacağımı söylemiştim. Bunu hiç unutma İzgi çünkü o üçüncüsü hiçbir zaman olmayacak." Derin bir nefes alıp devam etti. "Bu gece yalnızca dinle. Konuşmaya hazır olduğun zaman da ben susacağım, yalnızca sen konuşacaksın. Kendini hiçbir şey için zorunda hissetmeni istemiyorum. Senin istediğin zaman, istediğin yerde..."
"Tamam," derken hafifçe çekilmeme izin verdi. Gözlerimiz birbirine tutundu. "Yalnızca sen konuş bu gece."
Gözlerimin içine baktı. "Sadece ben konuşuyor gibi durmuyorum."
Kaşlarım çatıldı. "Anlamadım?"
Dudağı iki yana kıvrıldı ama bu konuda bir şey söylemedi. "Geçmişimin dışarıdan bakıldığında nasıl göründüğünün farkındayım. Yaşadıklarının üzerine geçmişim de eklenince işler çıkmaza gidiyor ama tanıştığımızdan beri de tavrım belli. Açık açık söylemedim hiçbir şeyi ama sen çok zeki bir kadınsın. Her şeyi çok iyi anladığını biliyorum ve korkularından tamamen kurtulduğunda da konuşan kişi sen olacaksın, bunun farkındayım. Tekrar söylüyorum sana, zaman önemli değil. Ben buradayım."
Ben buradayım.
"Çok sinirliyim, İzgi," dedi yine aynı ses tonuyla. "Peşimden gelme, kalbini kırmak istemiyorum."
"Neden ya neden?" Bu sefer benimde sesim yükselirken delicesine yağan yağmurda yolun ortasında karşılıklı durup hırsla birbirimize bakmaya başladık. "Neden sinirlisin? Biz ne zaman geçmişimizi önümüze koyduk, Merdan Efe? Şimdi neden geçmişte beni sevmiş birinin iki üç sözüyle bu duruma geliyoruz, neden?"
"Kıskanıyorum çünkü?" Hafif yükselen sesi tüm sokakta yankılanırken gözlerini yavaşça yumdu. "Seni deli gibi kıskanıyorum çünkü! Hayatımda ilk defa birini kıskanıyorum ve bu duyguyla başa çıkmam gerekiyor, tamam mı? Orada öylece çıkıp gittiysem seni arkamda bırakmak için değil, orada bir olay çıkarıp seni bir kez daha üzmemek için." Gözlerini açtığından bakışlarım önce saçlarından süzülen yağmur damlalarına ardından dudaklarına kaydı. "Seni böylesine kıskanırken kim olarak kıskandığımı bilmemek canımı yakıyor. Seni bekleyeceğim dedim, sözümün arkasındayım ne kadar uzun sürerse sürsün seni bekleyeceğim ama bu belirsizlik beni yakıyor, İzgi. Seni beklerken yolun sonunda bana gelmeyecek olma ihtimalini düşünmek bile mahvediyor beni, anlamıyorsun."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın