Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Lütfen, rüzgar bana doğru esse kırılacakmışım gibi davranmayı bırak."
Pasha'nın eli yanağımı kavradı, başparmağıyla gözümün altından deriyi okşadı. "Kırılacağından korkuyorum."
"Zaten onarılamayacak kadar kırılmış bir şeyi kıramazsın, Pasha." Yanağımı avucuna bastırdım. Çenesi kasıldı ve şakağındaki damar attı.
"Seni iyileştireceğiz, mishka," dedi dişlerini sıkarak, yüzümü yakına çekti. "Her kırık parçayı bir araya getireceğiz, sana söz veriyorum."
"Gitmesine izin vermelisin. Eğer vermezsen ne sen ne de o, seni sevdiği için mi yoksa gitmekten korktuğu için mi seninle kaldığını bilemeyeceksiniz."
"Anlamıyorsun," dedim. "Daha önce kimsem olmadı, Roman. Ona kadar. Atık hayatımı onsuz hayal edemiyorum."
"Kız kardeşini görmeye gitmesi gerekiyor. Ailesine ihtiyacı var. Ve ailesinin de ona ihtiyacı var. Ama geri dönecek."
Tekrar duvara baktım. "Dönmeyecek. Eğer giderse geri dönmeyecek."
"Neden bu kadar eminsin?"
"Çünkü artık bana ihtiyacı yok, Roman. Daha önce bana ihtiyacı vardı. Artık yok."
"Sadece sana ihtiyacı odluğu için mi seninle kalmasını istiyorsun? Bundan daha iyisini hak ediyorsun. İkiniz de hak ediyorsunuz."
Köpüklerin yıkanıp gitmesini ve yeni dövmeyi açığa çıkarmasını izledim. Siyah mürekkeple yapılmış, dikenlerle kaplı bir dalın görüntüsüydü, keskin dikenleri her yöne bakıyordu. Üzerinde kırmızı bir kuş uçuyordu, kabarık kanatları genişçe açılmıştı. Aynı anda hem güzel hem de hüzünlüydü. Parmağımın uzunu tasarımın üstüne koyup kuşun şeklini takip ettim.
"O sensin," dedi Pasha ve diğer elinin tersiyle yanağımı okşadı.
"Kuş mu?"
"Evet."
Dövmeden başımı kaldırdım ve gözlerinin beni izlediğini gördüm. "Sadece bir kuş var," dedim. "Sen neredesin?"
"Orada değilim. Sadece sen varsın."
"Neden?"
Kulağıma fısıldamak için eğildi. "Çünkü sen uçup gittikten sonra benden geriye hiçbir şey kalmadı, mishka."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın