Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Annabelle." Hunt zarif bir hareketle ona yaklaşıp önünde durdu ve ellerini genç kızın beline koydu. Kara kaşları ona bir şey sorar gibi çatılmıştı. "Benden korkmuyorsun, öyle değil mi?" diye mırıldandı.
Annebelle hayır anlamında başını salladı.
"O halde niçin birden bire gitmek istedin?"
Annabelle'in verebileceği birçok cevap vardı ama şuanda, bunlardan hiçbirini düşünebilecek halde değildi. Ancak doğruyu söyleyebilirdi. "Ben... bunu istemiyorum."
"Neyi istemiyorsun?"
"Metresiniz olmak istemiyorum." Durakladı, sonra fısıldayarak, "Daha iyi bir şey bulabilirim," diye ekledi.
Hunt ellerini kızın belinden çekmeden onun söylediklerini dikkatle dinledi. Nihayet, "Evlenecek birini bulabileceğinizi mi söylemek istiyorsunuz?" diye sordu. "Yoksa amacınız bir aristokratın metresi olmak mı?"
Annabelle, "Önemi yok, öyle değil mi?" siye mırıldandı. Sonra onun ellerini iterek, "Siz bu senaryoların ikisinde de yoksunuz," diye ekledi.
"İstediğin her şeye sahip olabilirsin, Annabelle... sadece istemen yeterli."
"Beni aşağılamak istiyorsun, öyle değil mi? Bir gurur kırıntısı bile kalmasın istiyorsun..."
"Ben mi seni aşağılıyorum?" Tek kaşını soru sorar gibi yukarı kaldırmıştı. "Bunu, iki yıl boyunca, seni her dansa kaldırışımda bana hakaret ettikten sonra mı söylüyorsun?"
Genç kız tehditkar bir sesle, "Peki, tamam," dedi. Tir tir titriyordu. "İtiraf edeyim... seni istiyorum. Tatmin oldun mu? Seni istiyorum."
"Ne şekilde istiyorsun? Aşığın olarak mı, kocan olarak mı?"
Annabelle dehşete kapılarak ona baktı. "Ne?"
Hunt ona sarılarak titreyen vücudunu göğsüne bastırdı. Bir şey söylemeden ona baktı. Genç kız, erkeğin ne demek istediğini düşünüyordu.
Zayıf bir sesle, "Ama sen evlenecek bir erkek değilsin," dedi.
Simon, parmağının ucuyla onun kulağına dokundu. "Söz konusu sen olunca, evlenmek istediğime karar verdim."
"Senin içeride olduğunu bilerek yanan binayı seyrederken, bir şey fark ettim," dedi. Yutkundu. "Sensiz bir hayat yaşamaktansa, kollarında ölmeyi tercih ederim, Simon. Sensiz geçecek bitmek tükenmek bilmeyen yıllara, o kışlara, yazlara, seni özleyerek geçecek yüzlerce mevsime, sen hayalimde genç kalmışken ihtiyarlamaya dayanamam." Gözleri dolmuştu. Dudağını ısırarak başını salladı. "Sana, nereye ait olduğumu bilmediğimi söylerken yanılmışım. Biliyorum. Benim yerim senin yanın, Simon. Sen neredeysen, ben oraya aitim. Seninle beraber olmaktan başka hiçbir şeyin önemi yok. Bend
en asla ayrılamazsın. Bu sonsuza kadar böyle sürecek. Git desen de seni dinlemem." Güçlükle gülümsedi. "Bu nedenle şikayet etmekten vazgeçip, kendini bu gerçeği alıştırsan iyi olur."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın