Merhabalar Güneş Hanım, her ay bir yazarımızla yaptığım röportaj etkinliğimde bana vakit ayırdığınız için öncelikle teşekkür ederim. Yıllardır kitaplarınızı okuyan biri olarak kalemini sevdiğim nadir Türk yazarlardan biri olduğunuzu söylemek isterim. Ciddi anlamda kaleminizi, kurgularınızı çok seviyorum. En yorgun anımda bile bütün yorgunluğumu unutturacak kitaplardan sizin kitaplarınız da :)
Eğer hazırsanız sorularıma geçmek istiyorum.
Öncelikle Güneş Demirel kimdir? Okurlarınıza kendinizi anlatmanızı istesem, neler anlatırsınız? Güneş Demirel ne yer ne içer? Neleri okumaktan, izlemekten hoşlanır? Boş zamanlarında neler yapar anlatır mısınız?
Sevgili İnci’cim, çok teşekkür ederim öncelikle. Güneş Demirel, pozitif düşünmeyi, insanları ve yazmayı seven biri. İki çocuk annesi ve özel bir şirkette çalışmakta. Tatlı yemeyi çok sever.
Polisiye izlemeyi çok sever. Boş zamanlarımda gezmeyi çok severdim. Covid’den önce tabi.
Ahh Covid'den önce ve sonra diye bölündü hayatımız ne yazık ki. :(
İlk kitabınızı yazmanızı nasıl yazmaya karar verdiniz? Kurgu nasıl gelişti? Sonrasında aldığınız tepkiler nasıl oldu?
Artizan club diye bir sitemiz vardı. Ve orada yazmaya başlamıştım. Önce yüz sayfalık bir hikaye, sonra bir 100 sayfa daha derken. Katran Karası’nı yazdım. Ardından Şimdi Benimsin. Ve okurların yoğun desteği ve isteğiyle Şimdi Benimsin’i kitap haline getirdim.
Şimdi Benimsin’in başlangıç noktası, okuduğum bir gazete haberiydi. Hem iyi hem de kötü tepkiler aldım. Konusu itibari ile hassas bir konuydu çünkü.
Kesinlikle çok hassas konusu vardı özellikle de son zamanlarda toplumumuzun en büyük yarası...
Hayalinizde yazar olmak var mıydı? Yoksa anlık gelişen bir durum muydu? Kitaplarınızın böylesine sevileceğini düşünmüş müydünüz?
Hayalimde yazar olmak kesinlikle yoktu. İki yıllık bir süreç sonunda oldu.
Kitaplarım seviliyorsa ne mutlu bana o zaman.
Kitaplarınızda hep Türk karakterler var. Bunu kesinlikle yargılamıyorum, bir Türk yazarın tabi ki toplumumuza göre karakterler yaratması gerekir ama bazı yazarlar yabancı karakterler ile kurgularını oluşturuyor siz de hiç öyle bir istek oldu mu?
Kendi toplumumdan hikayeler çıkarıyorum. Çünkü hiç yurtdışı tecrübem olmadı. Önceliğim duygular olduğu için, gözlemlediğim, yaşadığım ve hissettiğim şeyleri anlatmayı daha çok seviyorum sanırım.
Hiç farklı bir türde yazmayı düşündünüz mü? Aşk romanları kaleme alıyorsunuz ama fantastik, historical romans ya da gerilim, polisiye tarzında kitap yazmayı düşündünüz mü?
Polisiye gerilim hep aklımda. Ama başarabilir miyim? Korkuyorum sanırım.
İlk kitabı elinize aldığınızda neler hissettiniz? Çevrenizde, ailenizde okuyanlar nasıl tepki verdiler?
Çok mutlu oldum, aynı zamanda tedirgindim. Acaba beğenilecek mi? Yazdıklarımı, duygularımı doğru aktarabildim mi? Bu tarz endişelerim vardı. Ailem her zaman destek oldu bana. Özellikle annem.
İlk imzanız nasıldı? Neler hissettiniz okurlarınızı karşınızda bulunca?
İlk imzamda ben şaşkın, etraf ise sakin sayılabilirdi.
Yayınlanan kitaplarınızı tekrardan okuduğunuz oldu mu? Okuduğunuzda da keşke burayı farklı yazsaydım dediğiniz oldu mu?
Yayınladığım her kitabı, yenilenen baskı sonrası okurum. Kesinlikle farklı yazsaymışım dediğim çok yer var.
Bir kitabı yazmaya başladığınızda tıkandığınız oluyor mu? Öyle durumlarda ne yapıyorsunuz?
Tıkandığım oluyor tabi. Hem de nasıl. Hiç zorlamıyorum kendimi ve ara veriyorum. Nasılsa yazmaya ihtiyaç duyacak ve tamamlayacağım onu diye düşünüp, başka şeylerle ilgileniyorum.
Nasıl ortamlarda yazmayı seviyorsunuz? Sessiz mi olmalı yoksa gürültülü de olsa ilhamınız geldiğinde size hiçbir şey engel olmaz mı?
Sessiz ve hafif müzik çalan bir ortam benim için tamamdır.
Bir yazar olarak severek takip ettiğiniz yerli ya da yabancı yazarlar var mı?
Zülfü Livaneli, Sabahattin Ali, Dan Brown, Ahmet Ümit.
Bir kitabınızın kurgusunu yeniden düzenlemek ve yazmak için bir şansınız olsaydı hangisi olurdu?
Vakit bulursam, Katran Karası’nı yeniden düzenlerim. Basılmış ilk kitabım olmasa da, yazılmış ilk kitabım.
Çok genel konuştuk biraz da kitaplarınızla ilgili konuşalım. Özellikle sormak istediğim birkaç konu var. Bunlardan biri Şimdi Benimsin ile ilgili. Kitabın kurgusu cidden çok ağırdı. Ağırdı derken akıcılık olarak değil de içeriği olarak söylüyorum. Fırat’ın yaptığının affedilir bir yanı yoktu her en kadar kitabın ilerleyen sayfalarında olaylar farklı seyretse de bu tür bir kurgu yazmak çok zor olmalı… şahsen okurken Fırat’ı öldüresim gelmişti zaman zaman… Bu kitabı yazmak nasıl bir serüvendi? Nereden aklınıza geldi bu tür bir kurguyu yazmak?
Gerçekten çok ama çok zor bir serüvendi. Yazarken ağlamadığım, yutkunmadığım çok az sayfa vardı. Ama aynı zamanda bir gerçekte vardı. Bu ülkede ne yazık ki Elifler çoktu. 2008 yazımı bir kitaptır ve ilk baskısı 2010 yılında oldu. Halen tecavüze uğrayan , öldürülen, psikolojik veya fiziki şiddete uğrayan bir çok kadın var. Ben bu romanda yumuşatarak anlattığımı düşünüyorum. Aksi gibi yazsam bu kadar okunur muydu? Hiç sanmıyorum. Bir yerden sonra insanın ne izlemeye ne de okumaya gücü yetmiyor çünkü. Ben kendi karakterimi güçlendirip okutarak, kendi ayaklarının üzerinde durmasını sağladım. Okurlarım çok eleştirdi. Niye mutlu anlarını yazmadın diye? Yapamadım, önce ben affetmeliydim Fırat’ı ama başaramadım.
Bir okurunuz olarak ki zaman zaman Fırat'ı sevdim de ama mutlu sayfalar pek yakışmazdı sanırım. Çünkü bazen bazı şeyler asla affedilemiyor...
Belki biraz spoiler olacak ama Şimdi Benimsin’in sonu da oldukça etkileyiciydi. Hiç beklediğim gibi değildi. Klasik aşk romanlarındaki mutlu son gibi değildi ve bence kitabın en etkileyici sayfalarından biriydi de o satırlar… Böyle bir sonu yazmak hep aklınızda var mıydı yoksa kurgunun akışıyla mı gelişti?
Ben bir kitabı yazmaya başladığımda, sonunu hiç hayal etmem. Kurguyu ana hatlarıyla belirler ve akışına bırakırım.
Seni Severken ve Sensiz Asla kitaplarında her ne kadar yan karakter gibi görünse de Erkan ile Gülsu aşkları bence en bomba aşktı. Diğer karakterlerden daha çok sevmiş ve aşklarını daha fazla etkileyici bulmuştum. O karakterleri ve hikayelerini yazarken böyle bir etki yaratacağınızı düşünmüş müydünüz?
Aslında ben de onları yazmayı çok sevdim. Çok kuvvetli ve gururlu bir aşka sahiptiler. Erkan ve Gülsu’nun sevileceğini biliyordum ama ana karakterin üstünde olacağını düşünmemiştim.
Sen Yokken kitabında da kurgusu oldukça farklıydı. Genelde bebekler üzerine kullanılan kurgular pek okumuyoruz ama bu kitapta öyle bir kurgu okumak hem çok hoş bir değişiklikti hem de yüreğe dokunan bir hikaye oluşturmuştu. Bu tür bir kurgu nereden geldi aklınıza? Çok sevdiğim kitaplarınızdan biriydi :)
O vakitler (2010 yılıydı sanırım.) içimi bir korku kapladı. Bana bir şey olursa kızıma benim gibi bakacak bir kız kardeşe veya arkadaşa sahip değilim tarzında bir endişe… Sonra hayal ettim ve böyle bir roman çıktı ortaya. Bu arada İpek halen en favori karakterimdir.
Son olarak da Nefes hakkında sormak istiyorum. Nefes’in konusu klasik aşk hikayesi olmasına rağmen kurgunun gidişatı oldukça değişti. Özellikle sonu ve Ali’nin Sanem’in peşinden söyledikleri oldukça etkileyiciydi. Böyle bir sonu bilerek mi yazdınız?
Bilerek yazmadım. Ali’ye çok kızdım ve bu kadar gururlu bir adamın acı çekmesi taraftarı oldum. Ne yazık ki… Gurur, sevginin önüne geçip, hayatı kâbusa çevirmemeli İnci.
Kesinlikle haklısın ama ne yazık ki Ali gibi düşünen çok fazla insan var dünyada...
Ali her ne kadar okurken çok kızdığım karakterlerden biri olsa da aslında kendimi bulduğum bir karakterdi. Evet çok kızdım söylediklerine ve yaptıklarına ama ben de öyle davranırdım dediğim çok yeri de oldu. Bu yüzden Ali gibi bir karakteri yazmak nasıl bir duyguydu?
Ali çok kuvvetli bir karakter olmasına rağmen, beni kızdırdığı çok yer oldu. Sanem kadar yalnız ve sevgisiz büyümüş birini affetmeyi tam olarak başaramadı. Halbuki Sanem’e bir adım atsa, O on adım gelecekti.
Facebook hesabınızda bir alıntı paylaşmıştınız. Alıntıda “Ali” adı geçiyordu buradan Nefes’e ikinci kitap gelecek diyebilir miyiz?
Sanırım gelecek.
Ooo işte bu süper çünkü içimdeki romantik Ali ve Sanem'in mutlu sonunu görmek istiyor :)
Belki de en başta sormam gereken soruydu ama şimdi soruyorum. Kitaplarınızda karakterlerin isimlerini neye göre belirliyorsunuz?
Önce karakteri hayalimde belirliyorum. Sonra ona hangi ismin daha çok yakışacağını kafamda tartıyorum.
Kitaplarınızın hepsi yeni basım yaptı. Açıkçası yeni kapaklarıyla da almayı planlıyorum, hepsi takım olmalı kitaplığımda :) ama öncelikle ilk basımları olanlar için bu soruyu sormak istiyorum. Yeni basımlarda yeni eklemeler, düzenlemeler var mı? Yoksa sadece kapak tasarımları mı değildi?
Kitaplarım ilk baskıdan sonra revizyon geçirmişti. Ama bu baskılarda bir değişiklik yok.
Bir kitabınızın karakteriyle tanışma şansınız olsaydı, bu karakter gerçek olsaydı hangisi olmasını isterdiniz?
Sanem ile tanışmayı çok isterdim.
Bu kadar sorunun ardından kısa, eğlenceli sorularıma geçiyorum :)
# Çay mı kahve mi?
Çay
# En sevdiğiniz kitabınız?
Ama bu zor yerden gelmiş. Seçim yapmasam.
# En sevdiğiniz karakteriniz?
İpek
# Sizce en etkileyici kurgunuz?
Şimdi Benimsin
# En sevdiğiniz mevsim?
İlkbahar
# En sevdiğiniz kapak tasarımı (Eskileri mi yenileri mi)
Şimdi Benimsin’in siyahlı kapağını çok seviyorum.
# İlk okuduğunuz seri?
Seri olarak ilk Bridgerton’u okumuştum.
# Ciltli kitap mı karton kapak mı?
Karton
# Dizi izlemek mi film izlemek mi?
Film
# Tiyatro mu sinema mı?
Sinema
# Kitap arasına ayraç mı yoksa rastgele bir şey mi?
Ayraç
# Şu an okuduğunuz kitap?
Çay Güzeli
# En son okuduğunuz kitap?
Korkuyu Beklerken
# En son izlediğiniz film / dizi?
Masumlar Apartmanı, The Breaking Bad
# En sevdiğiniz çizgi film?
Heidi
# En sevdiğiniz film?
Yeşil Yol
# En sevdiğiniz dizi?
Eskiden severek izlerdim. Ama son dönem dizi izlerken zorlanıyorum biraz.
# En sevdiğiniz masal karakteri?
Pamuk Prenses
# En çok gitmeyi istediğiniz üç yer?
Roma, Alpler, Doğu Karadeniz
# En çok sevdiğiniz müzik türü?
Her tür müziği dinlerim, kaliteli olması kafi.
# En sevdiğiniz hayvan?
Kuşlar
Son olarak da yeni yazar adaylarına vereceğiniz tavsiye ne olurdu?
Tavsiye vermek hiç huyum değil aslında. Ama son dönem okuduğum kitaplarda gördüğüm bir eksikliğe değinmek istiyorum. Karaktere bir duyguyu tam yaşatmalısınız. Üzgün bir insan daha saniye geçmeden sevinç çığlıkları atamaz, ya da çok mutlu bir insan sebepsiz yere öfke krizine girmemeli gibi. Okuyucu, karakterin ne hissettiğini almalı.
Bana vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Umarım kitaplarınızın bol satışlı olur ve yeni kitaplarınızı beklemedeyim.
İnci’cim, bana sayfanda yer verdiğin ve desteğin için çok teşekkür ederim. Sevgiyle kal.
Böyle röportajlar okumayı severim, şahsen yazarı tanımıyorum ama röportaj yapmak bloglarda çok faydalı oluyor ayrıca iletişime geçme, soruya yanıt aldıktan sonra bir başardım hissi.. Medya okuduğum için çok güzel hissettiriyor bana :)
YanıtlaSilKesinlikle çok iyi oluyor ayrıca yazarlarımızı tanımakta güzel oluyor, ben de zevk alarak yapıyorum bu röportajları :)
Sil