Ayyy Ölüm Serisi'nin 6. kitabı Kindar Ölüm'de okundu bitti. Ne kitaptı ya... resmen sabahtan beri elimden bırakamadım bitirdim kitabı. Gözlerim azıcık harfleri karıştırır hale gelmeye başlamıştı. Ama nefes kesen bir kurgusu vardı.
Bu kadın hiçbir kitabında beni hayal kırıklığına uğratmıyor. Resmen okurun nefesini kesen, aksiyon ve soluk soluğa okunan ama aynı zamanda içine romantizmi de karıştıran kurgusuyla muhteşem bir iş çıkarmış serinin altıncı kitabıyla da...
Özellikle bu kitabın bence daha güzel olmasının en büyük sebebi de hem Roarke'ın hedef alınması hem de Summerset'in hedef gösterilmesiydi. Zaman zaman her ne kadar olmayacağını düşünsem de katil konusunda ben de şüpheye düştüm.
Kitabın konusuna değinmek gerekirse; vahşice bir cinayet işleniyor ama henüz bulunmadan önce Cinayet Masası Dedektifi Teğmen Eve Dallas'a izlenemez bir hattan ulaşıyor katil ve bir bilmeceyle cesedi nerede bulacağını söylüyor. Daha sonrasında vahşice öldürülen ki bu vahşiceden kastım ellerinin kesilmesi, bir gözünün çıkarılması, iç organlarının dışarı çıkarılması ve bütün bunlar okurken adamın henüz ölmemiş olmasıdır. Eve, bilmeceyi çözüp de kişi bulunca ve izleri takip edince bu ölen kişinin Roarke ile geçmişten tanıdık olduğu ve adamın bulunduğu plazaya Summerset'in girişinin olduğu ama çıkışının olmadığı görülüyor. Tam neler olduğunu araştırırlarken katil bir kez daha Eve Dallas'a ulaşıyor ve ikinci cinayet için tüyolarını veriyor. Derken bu cinayetler üçü buluyor... Eve bir şekilde onu yakalamaya çalışırken bütün oklar Summerset'i gösterirken her ne kadar katilin o olmadığını bilse de katile hiç yaklaşamamış olmasının verdiği hisle çıkmazda kalır. Üstelik Roarke ve Summerset'in kendisinden sakladığı ve bu cinayetlerle bağlantılı olan geçmişi de yeni öğrenirken adımlarını daha dikkatli atması gerektiğini katilin bir şekilde hep bir adım önde olduğunu fark eder. Ama katilin bilmediği bir şey vardır ve o adım Eve'i bir adım öne çıkarır.
Eve, bu sefer çok daha azılı bir katille karşı karşıyadır. Üstelik koruması gereken bu sefer iki kişi vardır. Başarısız olursa biri kurban diğer katil olarak anılacaktır.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki cinayetlerin işleniş şekli, geçmişle bağlantısı çok güzel işlenmişti. Aşırı derecede beğendim o detayları... şu seride hep yeni şeyleri okurken ve karakterleri her bir kitapla daha iyi analiz edip tanırken okuru bile belki şüpheye düşürecek şekilde kurgulanmıştı. Ve ben buna bayıldım.
Eve'in pes etmeden katili kovalaması, ona adım adım yakınlaşırken bir şekilde onun önüne geçecek adımları da görebilmesi çok iyi kurgulanan bir başka detaydı.
Kitaptaki en sevdiğim şeylerden biri de Roarke ile Eve'in arasındaki ilişkiydi. Her geçen kitapla Eve'in sevgisizliğinin sevgiyle dolması, Roarke karşı duygularını daha açık bir şekilde gösterebilmesi çok güzeldi. Hatta öyle ki birbirlerinin ihtiyaçlarını ve duygularını anlayabiliyor olmaları da çok iyiydi. Kavga edeceklerinde, öfkelendiklerinde çok güzel bunu fark edip gardını almaları süperdi. Tabi bütün bunların yanında romantizmleri de çok tatlıydı. Belki de kitaptaki en sevdiğim şeydi bu romantizm.
Eve ve Roarke'ın Dublin'de yaşadıkları, arkadaşı ile olan sohbetleri hatta oradaki polisle konuşmaları çok güzeldi. Hele Eve'in Roarke korur bir şekilde polisin karşısına diklenircesine konuşması muhteşemdi.
Eve'in ekibi yine çok güzeldi. Özellikle erkeklerin ve teknolojik oyuncakları en eğlenerek okuduğum yerlerdi.
Serinin başından beri Summerset ile Eve'in yıldızının barışmadığını, hep birbirlerine karşı bir atışma içerisinde olduklarını okuduktan sonra bu kitapta Eve'in yaşlı adamı korumak için yaptıkları çok iyiydi. Evet polisim işimi yaptım falan diyor ama bir kere daha gördük ki Eve içten içe Summerset'i seviyor. :)
Kitabın bence en etkileyici iki sahnesi vardı benim nazarımda... biri Eve katilin dikkatini üzerine çekip de arabasına bomba yerleştirmesine sebep olduğunda ve Eve'in arabası havaya uçtuğunda Roarke'ın yaşadığı korku, kaybetmişlik hissi ve çaresizce Eve'yi araması çok güzeldi. Roarke'ın duygularını ilk kitaptan beri emin bir şekilde okusak da onu bu şekilde okumak çok etkileyiciydi.
Bir diğer sahne de... bu patlamadan sonra Eve yatağında dinlenirken ya da yatarken muhabir arkadaşı Nadine karşı yaptığı itiraftı. Roark'ı kaybetmekten korktuğunu itiraf etmesi... Nadine'in karşısında bir polisi değildi sevdiği adam için korkan bir kadını gördüğü sahneydi...
Ayy aslında anlatmak istediğim çok sahne var ama ne yazık ki daha fazla anlatıp spoiler vermek istemiyorum. Ancak şunu söylemeliyim ki çok çok çok beğendim.
Bir tek eleştireceğim şu nokta var o da... Eve'in hep kızdığında ya da bir şeylere tepki gösterdiğinde "dostum" kelimesini kullanırken bu kitapta "arkadaşım" demesi biraz tuhaf geldi. Ama umursamıyorum onu da... Bir de "Aman Allah'ım", "Allah kahretsin" tabirleri de olmamıştı... sanırım çevirmen fazla bizim kültürümüze bağlı kalmış... Bilemiyorum.
Neyse bunları önemsemiyorum. Ben çok sevdim kitabı ve kesinlikle bu seriyi tavsiye ederim. Ayrıca önümüzdeki ay 7. kitabı okuyacağım :) Ben zaten bitirene kadar yayınevi en azından 20'yi falan çıkarmış olur diye düşünüyorum.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın