~~~*~~~
Kıyametin her gün koptuğuna inanıyorum artık. Her gün.
Neden Allah, bazılarımızı sadece kurban olsun diye yaratmış ki?
~~~*~~~
Yılın ikinci kitabı kurgularını sevdiğim bir yazar olan Nadia Hashimi'nin son çıkan kitabı Penceresiz Ev ile karşınızdayım.
Öncelikle yazarın şimdiye kadar bu dahil 3 kitabını okudum ve hepsi de kendi içerisinde oldukça etkileyici olmasının yanında bir yerlerde yaşanan hikayeler olma olasılığı yüksek olan kurgular olduğu için etkileyiciliği de artıyor.
Nadia Hashimi, bu kitabında da Kabuğunu Kıran İnci kitabından daha farklı bir kurgu yazmış ve Afganistan'daki adalet sistemine dokunmuştu, özellikle de kadınlar üzerinde uygulanan adalet sistemine...
~~~*~~~
İnsanlar bilmez. Onlar hep korkunç şeyler söyler ama aslında ne olduğunu asla bilmezler.
~~~*~~~
Kitabın kısaca konusundan bahsetmek gerekirse; Zeba, dört çocuk annesi ve bir gün kocasının cesedinin başında elleri kanlı bir şekilde bulunuyor ve erkeklerin da az kadınların daha çok suçlu bulunduğu bir Afganistan'da kocasını öldürmüş bir kadın olarak hapishaneye atılıyor. Herkesin idam edilmesini beklediği bir kadınken Amerika'da yaşayan bir Afgan olan avukat Yusuf, küçükken kaçıp gittikleri ülkesine geri dönüyor ve Zeba'nın davasını alıyor. Amacı herkesin gözü kapalı suçladığı Zeba'nın aslında masum olduğunu ortaya çıkarmaktır. Yusuf, Zeba'nın hem hayatına, hem nedenlerine hem de suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışırken yaşadıklarını anlatıyor. Diğer tarafta ise Zeba'nın kendi içinde yaşadıkları, kimseye anlatmadığı kocasının ölüm anını ve sakladığı sırlarla cezasını kabullenen bir kadın gibi infazını beklerken yaşadıklarına değiniyor. Bütün bunların yanında da Afganistan'da kadınların ne tür suçlarla suçlandığını, naısl cezalar aldığını ve nasıl muameleler gördüğünü de okuyoruz.
Aslında kitaba söyle bir bakıldığında Afganistan'da geçen polisiye bir kitap olmasının yanında bir dramı da görüyoruz. Bir annenin çaresizliğini, bir kadının acımasızca yaftalanmasını ve cezalandırılmasını, büyük ya da küçük fark etmeksizin hepsine aynı muamele yapılırken her şey de onların suçlanmasını ve erkeklerin her zaman bir şekilde halıymışçasına kabul edilmesini okuyoruz.
Yani zamanında ya da hala bir yerlerde böyle yaşamlar sürerken kadınların çektiği çileyi bir kez daha okuyoruz.
Şöyle bir bakıldığında Yusuf'un bir avukat olarak o gün olanları araştırması, müvekkili olan Zeban-'nın masumiyetine inanarak kadınların haksız yere cezalandırılmamasını sağlama çabasını ve aslında bir şekilde bir şeyleri değiştirme çabasını okuyoruz.
Tıpkı Kabuğunu Kıran İnci kitabındaki gibi içeriği güçlü bir kitaptı.
~~~*~~~
"Zihinlerimizin vahşi hayvandan farkı yoktur. Tanrı ya da ceza korkusuyla zihnimizi eğitmeye çalışsak da bazen teslim olmayı reddeder. İşler de tam bu noktada çirkinleşir.
~~~*~~~
Sanırım bu kadar etkileyici olmasının sebebi de yaşanmışlıkları içinde barındırabiliyor olabileceği. Belki birebir yaşanmadı ama bu tür hikayeleri hiç mi duymadık sanki... Hiç mi böyle öldürülen kadınları duymadık... cezalandırılan kadınları... erkeklerin masum olduğu söylenerek kadınların cezalandırılmasını okumadık, duymadık... bu sanırım daha da etkileyici kılıyor kitabı.
Zeba'nın yaşadığı o ağır travma ve küçük bir kız için yaşadığı korku ile kendini suçu olarak kabullenmesi, suskunluğu, içinde yaşadığı o travma çok güzel anlatılmıştı.
Tıpkı Yusuf'un bütün çabalarına rağmen hiçbir sonuç elde edememesi gibi...
Bir de Chil Mahtab'taki hikayeler... her kadının kendince hikayesi vardı ve hepsinin sonucuna baktığında suçlanan kadınlar ve suçsuz görülen aileler ya da erkekler...
Bütün bunların yanında da kitabın sonunda Zeba'nın aldığı ceza ve o son bölüm var ya... kitabı okurken sanki omuzlarında bir yük varmış da kitabın sonuyla beraber o yük kalkmış gibi hissettim. O son bütün kitap boyunca tuttuğum nefesimi salmama neden oldu. Rahatlamama... umut etmeye... öyle güzeldi.
Bazı hikayeleri ya da kitapları anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır, bu tür kitap işte...
Arkadya Kitap'ın en büyük özelliği ve bence diğer yayınlardan ayıran özelliği de bir yerler de yaşanmışlıklara değinen kurguları olduğunu düşünüyorum. Bu kitapta öyle kitaplarından biri olarak kitaplığımda yerini aldı.
Ben çok sevdim bu kitabı ve böyle kitapları herkes okuyamaz bu yüzden herkes okusun diyemeyeceğim ama bu tür kurguları okumayı seven okurların kaçırmaması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
~~~*~~~
İtibar yaptığın iş değildir. O işi nasıl yaptığındır.
~~~*~~~
~~~*~~~
Bazen kendinin mi yoksa etrafındaki dünyanın mı deli olduğunu anlamak zordur. Eğer aklını kaçıracak gibi olmazsan bir çıkış yolu bulamazsın."
~~~*~~~
~~~*~~~
"Öyle görünüyor ki insanlar cinayet için türlü bahaneler sunabiliyorlar, değil mi?"
~~~*~~~
Kitabın adı : Penceresiz Ev
Orijinal adı : A House Without Windows
Yazarı : Nadia Hashimi
Çevirmen : Yasemin Büte
Yayınevi : Arkadya Kitap
Sayfa sayısı : 496
Kitabın tanıtım yazısı:
Gerçekler, bir kurşundan çok daha ağırsa ve kadınsan ellerine kına yerine kan yakılan topraklarda, özgürlüğün bedeli kaç ömürdür?
Sevgi dolu bir eş, sabırlı bir anne ve iyi bir komşu… Neredeyse yirmi yıl boyunca Zeba’yı tanımlayan kelimeler bunlardır ta ki kocası Kamal, başında bir baltayla evlerinin avlusunda bulunana kadar. Çocukları annelerinin katil olabileceğine asla inanmasa da Zeba masumiyetini kanıtlayacak tek bir kelime bile etmeyince, Kamal’ın ailesi adaletin yerini bulmasını ister. Afganistan’da böyle bir suçun cezası ise idamdır.
Tutuklanarak hapishaneye gönderilen Zeba, mahkeme gününü beklerken oradaki kadınlarla güçlü dostluklar kurar. Her birinin bu uğursuz yere gelmelerine neden olan bambaşka hikâyeleri vardır. Nafisa töre cinayetine kurban gitmemek için, Latifa kız kardeşiyle özgür bir hayat kurmak üzere kaçarken yakalandığı için, on dokuz yaşındaki Mezhgan ise sevgilisinin çocuğunu taşıdığı için hapse girmiştir. Chil Mahtab zamanla bu kadınlar için bir hapishaneden çok, dışarıdaki dünyanın acımasızlığından kaçabildikleri bir sığınak hâlini alır.
Öte yandan Zeba’nın insan hakları savunucusu, Afgan asıllı Amerikalı avukatı Yusuf, zamanın Zeba’nın ve kendisinin aleyhine aktığının farkındadır. Dahası, tıpkı ana vatanı Afganistan gibi Zeba’nın da göründüğünden farklı olduğundan şüphelenmeye başlamıştır. Müvekkili gerçekten soğukkanlı bir katil mi yoksa bu hikâyedeki asıl kurban mıdır?
Kabuğunu Kıran İnci’nin yazarı Nadia Hashimi’den yine güçlü kadınların başrolde olduğu, yüreğinizin derinliklerine işleyecek olağanüstü bir mücadele, dostluk ve dayanışma öyküsü.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın