13 Ocak 2021 Çarşamba

0 Monica McCarty - Çaylak (Highland Guard #6)


~~~*~~~
Kenneth hayatı boyunca savaşmıştı ama Mary'yi kazanmak, onun için önemli olan tek mücadeleydi.
~~~*~~~



 Aşırı derecede çok sevdiğim yazarlardan biri olan Monica McCarty'nin Highland Muhafızları Serisi'nin 6. kitabını da bitirdim. Zaten hemen de 7. kitaba başlayacağım ki Nemesis Kitap 8. kitabı çıkardığı gibi alayım ve okuyayım istiyorum. 

Bu kitap bir önceki kitap olan Aziz'den tanıdığımız Helen'in ağabeyi Kenneth'in kitabı. Onun muhafızların arasına girmeye alışırken neler yaşadığını ve nasıl aşk bulduğunu okuyoruz. 

Monica McCarty'nin kitaplarını çok seviyor olmamın nedeni kitaplarında gerçek bilgilere yer veriyor olması. Mesela yaşanan aşk ya da olay gidişatı %100 doğru olmasa da tarihten esinlenerek yazıyor ve tarihi bilgilere yer verirken o  zamanlar yaşayan karakterleri gerçekten kullanıyor. Yani şunu demek istiyorum Marlı Mary gerçekten yaşamış, her ne kadar hikayesi hakkında çelişki hikayeler olsa da onun bir zamanlar Atholl Kontu ile evlendiği sonrasında ise Kenneth Sutherland ile ikinci evliliği yaptığına dair olan hikayeyi kendi kitabına uyarlıyor ve bunu bence çok güzel bir aşk hikayesine de dönüştürüyor. 
Zaten bu bilgileri de kitabın sonunda yazarak okuru bilgilendiriyor. Bu yüzden sanırım çok seviyorum çünkü evet her ne kadar kurgu olsa da altında yatan bir tarih ve bir hikaye var... Favori yazarlarımdan biri olmaya devam edecek bu kadın.

~~~*~~~
Kenneth onu mümkün bile olmadığını sandığı bir şekilde seviyordu. Belli ki o da bu duygulara herkes kadar duyarlıydı. Sadece doğru kadını bulması gerekiyordu.
~~~*~~~

Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Highland Muhafızları'nın arasına katılmayı kafasına koymuş bir Kenneth okumuştuk Aziz kitabında ve bu kitapta da hedefine daha da yakın çünkü çok çalışıp Bruce'un gözüne girmeyi başardı. Ancak işler o kadar kolay değil çünkü asıl gözüne girmesi gereken kişi Lider ve en iyilerden biri olması gerekiyor bunu da ona devamlı meydan okuyan Magnus'u yenmeli... Bir de kontrol etmekte zorlandığı öfkesini de kontrol etmeyi öğrenmeli. Highland Yarışları'ndan şampiyon olması ve önüne çıkan herkesi yenmeli bir de bir zamanlar anlaşma için evlenecek olan ağabeyi William'ın yerine kralın belirlediği gelinle kendisi evlenmek zorunda. Kralın kendisi için seçtiği kişi ise Atholl'un Dul Kontesi, Marlı Mary... Mary ise, kocasının hainlikten idam edilmesinden sonra ve oğlu David'in elinden alınıp kralın himayesinde olmasından sonra İngilitere'de hayatta kalmaya çalışırken ona verilen bir görevle Bruce'un yanına gidip, Highland Yarışları'na katılıp bir anlaşma yapması gerekmektedir. Ama Mary için işlerin karıştığı nokta da orada başlıyor. Tam her şeyi oturttuğunu düşünürken İskoçya'ya dönmek Mary'nin içinde bastırdığına inandığı tutkuları gün yüzüne çıkıyor, duyduğu özlem ve korkuları da... Çünkü Kenneth, tam da ölen kocası gibi kadınların ilgisini seven, onlarla gecelik ilişkiler yaşayan ve Mary'nin bir kez daha kalbini kırıp geçirecek bir adamdır. Kenneth ile geçirdiği tutkulu bir gecenin ardından bu adamın kalbini de çalacağını fark ettiğinde kaçarak geri döner ve bu Kenneth için büyük bir vurgun olur. Çünkü yarışlardaki son dövüşüne çıkacaktır, karşısındaki rakibi de küçüklüğünden beri onu yenen, ikinci olmasına neden olan aynı zamanda da kardeşi Helen'in kocası olan MacKay'dır. Kenneth hem yarışı hem de Mary'i kaybetmiştir bu da gururuna bir kez daha ağır bir darbe yediğinin göstergesidir. Aradan geçen zamanlarda Kenneth, Lider tarafından yapılan eğitimlerde sona kalabilen tek kişi olunca muhafızların arasına girmeye hak kazanır ve ilk görevi de sanki Bruce'a ihanet edip taraf değiştirmiş gibi İngiltere'ye gitmek, Bruce için casusluk yapmaktır. Ancak orada hesaba katmadığı şey ise gittiğinde Mary'i göreceğidir. Çünkü Mary'de kalededir, üstelik herkesten saklamayı başarsa da hamiledir... Kenneth'in çocuğuna... Mary'nin tek umudu karnındaki bebeği ve oğlu David ile yaşayabilmektir. Elindekilerle mutlu olabilmeyi umarken Kenneth'in karşısına çıkması bütün işleri rayından çıkarır. Bir de... Kenneth, Mary'nin hamile olduğunu öğrendiğinde Mary tamamen kontrolünü kaybeder. Çünkü Kenneth, ağabeyinin tek varisidir ve ileride Sutherland Kontu olacaktır, kendi varisinin de gayrimeşru daha da önemlisi kendisinden uzakta yetişmesini istememektedir. İşte olaylar da ikisi evlendikten sonra patlak veriyor. Çünkü Mary'nin ilk kocasından sonra sadakat konusundaki korkuları, Kenneth'a aşık olursa kırılacak olan kalbi, Kenneth'in ondan gizledikleri açığa çıktığında tekrardan hainlikle suçlanıp bu suçla yaşamaya çalışması ve bütün bunların yanında çocuklarını görememe korkusu kendini gösterirken aslında çok büyük bir savaşa girecektir. Ancak hesaba katmadığı şey... Bir Highland Muhafızı olan Kenneth'ın ilk kocası Atholl Kontu'na benzemediği ve sevdiği, kendine ait olan kişiler için gözü kapalı hayatını vereceğidir... 

Öncelikle Monica McCarty'nin kitaplarında en sevdiğim şey savaş sahnelerini çok güzel kurguluyor olması. Çünkü öyle bir anlatıyor ki resmen okurken o savaşı yaşıyormuş, o korkuları hissediyormuş gibi hissediyorsunuz. Yazarın bu yönünü çok seviyorum... 

~~~*~~~
Hayatında ilk kez birilerini etkileme ya da en iyi olma ihtiyacı duymuyordu. Onu kendisine inanmasını istiyordu. Hak etmese de onun güvenini istiyordu.
~~~*~~~


Kenneth'in dövüşler sırasında yaralanması, Mary giderken arkasından bakarken hissettikleri, öfkesi o kadar iyi anlatılmıştı ki okurken hep sanki ben hissediyormuşum gibi düşündüm. Aynı şey Mary'nin duygularında da geçerli. Korkuları, kalp kırklıkları, aşkı, çocukları için duyduğu özlem... her şey çok iyi ifade edilerek anlatılmış ve bence okura da çok iyi hissettirilmişti. 

Kenneth'in hep ikinci olarak yaşadığı şeyler resmen adam için travma haline gelmiş ve bunu o raddeye çıkarmış ki birinci olabilmek için her şeyi göze alarak çalışması cidden etkileyiciydi. Zaten kitabın sonunda da kendi kılıcını Mary ve David'i kurtarırken kaybetmesi sonucunda Bruce ona yeni bir kılıç verdiğinde üzerine de yazdırmıştı. "Her işi yapar, hiçbir şeyde ikinci değildir" işte bu sözler kralın her şeyin farkında olduğunu göstergesi ki bence böyle bir sözü de hak etti Kenneth. İstedi ve ona ulaştı. 

Kenneth ile Mary'nin ilk karşılaşması vuhu dedirten cinstendi. Çok fena tutkulu bir andı ama asıl tutkulu an bence kütüphanede yaşadıklarıydı. İkisinin de içine serpilen ilk aşk tohumu orada gerçekleşti. Tabi sadece aşkın tohumu değil bebeklerinin de tohumuydu ;) 

Mary'nin yaşadıklarından sonra Kenneth'a karşı ön yargılı olması çok normal geldi bana. Henüz küçücük bir çocukken ailesi tarafından yapılan bir anlaşma sonucunda Atholl Kontu ile evleniyor. Düşünsenize 14 yaşındasınız ve bir savaşçı ve kahraman olan 30larında olan bir adamla evleniyorsunuz. Zaten ne Atholl onu karısı olarak kabullenebilmiş ne de ona göre davranmış. Hamile kaldıktan sonra adam kendi hayatına etrafındaki kadınlarla devam etmiş. Ama Mary'nin travması haline gelen şey ise, gözünde kahraman olan adamın kadınlarla olan ilişkilerini ondan saklamaması... İşte bu yüzden kadınların gözdesi olan ve savaş meydanlarında kahraman haline gelen Kenneth'an bu kadar kaçtı... ama ne oldu çok fena düştü eline de :D

Kenneth'ın Mary ile karşılaşması, onu kıskanması, bebeğini ilk öğrendiği an ve sonrasında hemen kafasında planlar yaparak Mary ile evlenmesi çok güzeldi. Sonuna kadar karısına sadık kalması ise muhteşemdi. Aslında Mary'nin korkularının hiç de düşündüğü gibi olmadığını öğrendiğinde ise... ikisi için bir kapı açıldı ama tabi ne yazık ki görevi kısa süreliğine aralarını bozdu. 

~~~*~~~
Mary'nin derin mavi gözlerine her baktığında ruhunun en karanlık yerlerine ulaşan bir kıpırtı hissediyordu.
~~~*~~~


Kenneth'in duyarlılığı ve Mary'nin oğlu ve küçük Atholl kontuna dair olan dikkati çok iyi bir detaydı. Çünkü Mary oğluna nasıl yanaşacağını bilemiyordu. Henüz altı aylıkken genç kadının elinden alınmıştı ancak şimdi oğlu ile aynı kalede kalıyordu onu görüyordu ama nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu bu konuda Kenneth'in küçük uyarıları ve Mary'nin haberi olmadan Kenneth'in onunla ilgilenmesi çok iyi detaylardı. Zaten tam da İngilizler'den kaçarken David'in "ben bir İskoç Kontu'yum" dediğinde işte bu be David süpersin dedim. Gerçi ona bunu aşılayan annesi oldu bir de gözünde kahraman haline gelen Kenneth... 

Düşünsenize henüz 13-14 yaşlarınızdasınız ve yanında eğitim gördüğünüz lordun size işkence gibi gelen görevler vermesi, başkalarının yanında aşağılaması ve bunu sadece annesi Kenneth ile evlendi diye yapması nasıl gurur kırıcı... tabi olaya Kenneth müdahale etti ama yine de o yaşlardaki bir çocuk için çok kötü... Kenneth'in doğru yaklaşımı David'i ona kazandırdı. :)

Çok konuştum ama kitabı bitirmenin heyecanı ve sabah sabah olunca çene açıldı. Pardon parmaklarım klavyenin üzerinde hızını aldı gidiyor :D Bahsetmek istediğim birkaç şey daha var onlardan da bahsedip yorumumu bitireceğim :) 

Mary'nin Kenneth'in kendisini başka kadınlarla aldattığını düşünürken aslında onun gizlice dövüşlere katıldığını öğrendiğindeki sahneler çok güzeldi. Felton ile beraberken bunu görüp de sonrasında kocasıyla kalması ve ona sımsıkı tutunması muhteşemdi. Kenneth için belki de ilk defa ilk tercih edilen olmuştu... ama çok güzel anlatılmıştı o sahne.

Kenneth'in evlendikleri andan beri Mary için yaptığı küçük jestler de çok tatlıydı. Her sabah o uyanmadan banyosunu hazırlatması, ona şekerli çörekler getirmesi, çiçekler bulması... sen çok iyi bir aşıksın Kenneth dedirtti. 

Ama... Kenneth'in Bruce için çalıştığı ortaya çıktığında ise Mary almak ve güvenli bir şekilde İskoçya'ya götürmek için geri döndüğündeki o savaş sahnesi çok iyi yazılmıştı. Arkadaşlarının yanında olup onu izlemesi de ayrı bir olaydı zaten. Ama o sahnede David'in kendisi ile gelmesi de tam bir bonustu. 

~~~*~~~
"Sadece seni istiyorum, Mary."
"Ne zamana kadar?"
Kenneth çok sakin görünse de Mary'a bakarken gözlerindeki yoğun duygular onu ele veriyordu. Karısının ne demek istediğini biliyordu: Bağlılık istiyordu. Sadakat istiyordu. Bir söz istiyordu.
Kenneth tereddüt etmedi. "Sen beni istediğin sürece."
Mary'nin içindeki her şey aniden durdu. Kalbi bir uçurumun kenarındaymış gibiydi ve en ufak dokunuşla bile yuvarlanabilirdi. "Sonsuza kadar istersem?"
Mary'nin kalbine dokunan bir şekilde gülümsedi. "O zaman beni çok mutlu edersin." Onun gözlerine bakabilmek için çenesini tutup kaldırdı. "Hala anlayamadıysan söyleyeyim. Sana aşığım."
~~~*~~~


Eric'in ve Lachlan'ın Mary'yi gemiye götürürken sancılanmasına verdikleri tepki çok güzeldi. Düşünsenize korku salan adamlar, isimleri savaşçıların korkulu rüyası haline gelmiş muhafızlar küçücük bir kadının doğum sancısından çok fena korktular :D çok iyiydi ya çok eğlendim. :) Tabi Kenneth'in de karısının doğumunun başladığını öğrenmesi ve yolculuk boyunca ona destek olması da çok iyiydi. Kenneth adamım aşık olmak en az diğerleri kadar sana da yaradı :D 

Kitabın en sonunda MacKay ile Kenneth arasında hiçbir şeyin değişmemesi ama muhafızlar arasında da ortak olmaları süperdi. Bence kitabın başından beri hatta Aziz kitabından beridir bunu bekliyordum. Her ne kadar ikisi düşman gibi birbirlerine saldırsalar da aslında içten içe birbirlerini sevip saydıkları da değişmez bir gerçekti. 

Neyse, çok konuştum ve artık susuyorum. Ben bu kitabı da çok beğendim. Gerçi bu yazarın bütün kitaplarını sevdiğim bir gerçek ve bunu da çok sevdi. Historical romans severlere mutlaka bu seriyi tavsiye ederim. 




~~~*~~~
Karşılarındaki karanlıkta tüm silahlar fırtına gibi ilerliyordu. Kendisi bilmiyor olsa Bruce'un 'hayaletleri' onu da afallatabilirdi. Karartılmış yüzleri, koyu pelerinleri, başlıklı, zırhlı yelekleri ve tunikleriyle Highland Muhafızları, geceye ölüm ve yıkım saçan hayaletlerdi sanki. 
~~~*~~~


Kitabın adı     : Çaylak
Orijinal adı     : The Recruit
Yazarı            : Monica McCarty
Çevirmen        : Gökçe Müderrisoğlu Aktaş
Seri Bilgisi       Highland Guard (Highland Muhafızları) #6
Yayınevi          : Nemesis Kitap
Sayfa sayısı     : 448

Kitabın tanıtım yazısı: 

Tutkulu ve cesur bir savaşçı olan Kenneth Sutherland gerçek bir şampiyondur. Savaşmakta yetenekli ve kazanmak için daima istekli olan Kenneth, hayatının en büyük meydan okumasına sonunda hazırdır: İskoçya kralının gizli ordusunda bir yer edinecek ve kusursuz bir savaşçı olduğunu ispatlayacaktır. Zafer çok yakındır fakat masum güzelliğiyle dikkatini çeken genç bir kadın yüzünden her şey tepetaklak olmak üzeredir.

Mary teslimiyetinin sadece bir gece süreceğine dair kendine söz verir. Kenneth Sutherland ile geçireceği tek bir gece: Söz yok, kalp kırıklığı yok… Zorlukla kazandığı bağımsızlığından vazgeçmeyeceğine yemin eden genç kadın, kaderinin kontrolünü elinde tutmaya kararlıdır. Ancak her nazik dokunuş ve kalp atışlarını hızlandıran her öpücük, Kenneth’a karşı koymasını imkânsız hale getirir ve Mary daha fazlasını istemeye başlar. Cesur savaşçının kalbini kazanmaya kararlıdır, ancak aşkı uğruna bağımsızlığından vazgeçebilecek midir?








Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın