8 Aralık 2023 Cuma

0 ALINTILAR // Emma Chase - Asil Kraliçe (Royally #4)


 

Kitabın yorumu için tıklayınız!







"Kafanı peri masallarıyla doldurma çocuk. Ya da aşk düşünceleriyle. Onlar bize göre değil. Sana sadece keder getirirler."

Bunun üzerine oltanın ucundaki yemi değiştirmesi için uşağın yanına gitti. Arkasından bakakaldım.

"Soruma cevap vermedi," dedim Alfie'ye.

"Elbette verdi," dedi Alfie nazikçe. "Anneni çok sevdi."

Başımı yana eğdim. "Nereden biliyorsun?"

"Baban sana asla yalan söylemez... Ve sana hayır demedi."

"O zaman neden sadece evet demedi?"

"Çünkü aşk berbat bir şeydir Civciv. Ve harika. Güzel, korkunç, karmakarışık bir şey. Bir gün uçabilecekmişsin gibi hissettirir, ertesi gün yüreğini parçalar. Anlaşılması güç." Alfie omuz silkti. "Ve baban senin olabildiğince basit şeyler yaşamanı istiyor. Çünkü o güzel başına konmayı bekleyen bir sürü zorluk olduğunu biliyor."


*****

"Onu seviyor musun Thomas?"

Tereddüt bile etmedi. "Evet ama düşündüğün şekilde değil. Onu ilk gördüğümde beni anlayacağını biliyordum. Tıpkı benim gibi olduğunu."

"Tıpkı senin gibi mi, nasıl?"

"Yalnız."

Ve kendimden mümkün olduğunu bile bilmediğimden çok daha fazla nefret ettim. Suçluluk duygusu boğucuydu, kalıcıydı ve hak edilmişti.

"Ama onun için daha kötü Edward. O tüm dünyadaki en yalnız insan."

"O lanet olası Kraliçe! Her günün her anı etrafı insanlarla çevrili."

"Ama yine de kimsesi yok. Onu önemseyen hiç kimse yok. Gerçekten önemseyen kimse yok. Benden başka... Ve umuyorum ki çok yakında... Senden başka."


*****


Lenora ayağa kalkıp atına bindi ve ben de battaniyeyi çantaya geri koyduktan sonra yanına gidip arkasına geçtim.

"Ne yapıyorsun?" diye sordu şaşkınlıkla.

Uzanıp dizginleri elinden aldım ve atı döndürdüm. 

"Tekrar yapmanı istiyorum," dedim kulağına yaklaşarak.

"Neyi?"

"Gözlerini kapat, kollarını iki yana aç ve rüzgarı yakalamaya çalış. Ormandaki o gün gibi. Tekrar o kız ol."

Gözleri bir an için savunmasızlaştı. Masum ve istekliydiler. Birine güvenmeye can atıyordu... Bana güvenmeye.

"Sanırım geçen sefer dersimi aldım," dedi.

İçimde şiddetli, vahşi bir korumacılık yükseldi.

"Ama artık ben varım." Kolumu beline doladım,  hissedebileceği kadar sıkıydı. "Düşmene izin vermeyeceğim."


*****


"Senin için yükümlülük olmak istemiyorum. Tutmak zorunda olduğun bir söz. Bunu düşünmek bile midemi bulandırıyor," dedi.

Başımı iki yana salladım. "Ama değilsin. Bu yüzden telgraf geldiğinde çoktan sana dönmek üzereydim. Bu yüzden daha fazla uzak kalmaya dayanamadım. Artık benim için çok daha fazlasısın."

Gözleri, günün solan ışığın altında iki yuvarlak gümüş havuzu gibiydi.

"Nasıl emin olabilirsin?"

"Bana güvenmek zorundasın, azıcık bile olsa. Denemek zorundasın. Ben ne istediğini bilen bir adamım. Seni istediğimi, seni ilk andan beri istediğimi biliyorum. Ve eğer bu seninle gelen hayatı kabul etmek anlamına geliyorsa... O zaman buna değer."

Narin kaşları çatıldı.

"Özlemeyecek misin? Özgürlüğü, macerayı özlemeyecek misin?"

Gülerek başımı iki yana salladım, çünkü hala anlamıyordu. Elimi onunkinin üzerine koydum.

"Seninle bir hayat kurmak benim en büyük maceram olacak Lenora."


*****

O keskin gümüş gözler beni iliklerime kadar kesti. 

"İlk olmazdın. Wessco'daki her kralın bir metresi, her prensin bir fahişesi olmuştur. Babam hakkında bile fısıltılar vardı ama bunların annemin kulağına gittiğini hiç sanmıyorum."

"Prensler ya da krallar umurumda değil. Bilmek istediğin bir şey varsa, lafı dolandırmayı bırak ve sor."

Çenesini kaldırdı ve omurgasını dikleştirdi. "Onunla mıydın?"

"Onunla mıydım?" diye tekrarladım sertçe. Alaycı bir şekilde. "Ne kadar çekingen bir ifade. Çok ağırbaşlı, çok temiz. Yine bu noktaya mı geldik? Kibar, terbiyeli kelimelere geri mi döndük?"

Yumruğumu masaya vurdum ve lamba düşerek yere çarptı.

"Senden gelen her şeyi kabul ederim, Lenny. Hayal kırıklığını, öfkeni, şüpheni - hatta nefretini bile - kabul edebilirim ama asla kabul etmeyeceğim şey senin kayıtsızlığın. O yüzden benim yanımdayken o lanet maskeyi takma."

Masanın etrafından dolaşıp ona baktım, yüz yüze durduk. "Şimdi bunu tekrar deneylim. Ne bilmek istiyorsan sor. Kelimeler dudaklarının ucunda; tadını alabiliyorsun, değil mi? Sor gitsin."

Ve Lenora hayal kırıklığına uğratmadı.

"Bana yalan mı söyledin? Şimdi de yalan mı söylüyorsun?" Bana biraz daha yaklaştı, sesi her kelimede yükseliyordu. "Onunla buluştun mu? Onu öptün mü? Sana dokundu mu?" Elleriyle beni itti. "Onu becerdin mi?" Ve yumruklarıyla göğsüme vurdu. "Yaptın mı? Yaptın mı?"

Bileklerini tutuk aramıza hapsettim. "Hayır. Asla."


*****

Yaşlar yağmur damlaları gibi kirpiklerine yapışmıştı, ama gözlerini tekrar açtığında sakinleşmişti. 

Teslim olmuştu.

İnsanların sonrasında ne olacağını bilmedikleri ama her ne olursa olsun çoktan kabullenmiş oldukları türden bir teslimiyetti. 

Elini yüzüme bastırdı. "Seni seviyorum, Edward. Seni hep sevdim. Korkuyordum... Ama artık korkmuyorum."



 

 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın