15 Aralık 2023 Cuma

0 ALINTILAR // Rita Hunter - Geçmişin Gölgesi (Lanetli Serisi #1)


Kitabın yorumu için tıklayınız!







"Kuzgun beslediğin oldu mu, Norman?"

"Kuzgun mu? Besleyenler olduğunu duydum ama ben kuzgunları kafeslemeyi hiç düşünmem."

Kontun açıklama bekler ifadesi üzerine, "Ben İrlandalıyım, batıl inançlarım var, lordum," dedi. "Onlara saygı duyarım. Kuzgunlar sadece kuş değildir, bizim anlayışımızın ötesinde varlıklardır."


*****

Kontes hıçkırıkları arasında güldü. "Siz erkekler, hiçbir şeyden anlamıyorsunuz... Korkum ne biliyor musun, Cameron?" Büyümüş yaşlı gözlerle en kıymetli hazinesiymiş gibi oğlunun yüzünde geziniyordu. "Sen de giderek ona benziyorsun. Gözlerinde aynı soğukluk, aynı uykusuzluk belirtileri... Eastbrooke laneti bu... Öncekilerin hepsi öldü. Birinci oğullar unvana sahip olur olmaz delirip gittiler. Baban gibi ikinciler ise şanlılarsa unvandan önce hayatlarını yaşama şansı bulmuşlardır belki... Ama sen onlar gibi değilsin, baban gibi de değilsin. Güçlüsün, direniyorsun. Yine de değişiyorsun..."

Cameron'ın saçlarını sevgiyle okşadı. "Rüyalar gördüğünü biliyorum. Baban da görürdü."

"Gördüğüm rüyalar sinirimi bozmak dışında üzerimde kontrolü yok ve anne..." Cameron annesinin beklenti dolu yüzüne iyice eğildi. Konuştuğunda sesinde büyüleyici bir yatıştırıcılık vardı. "Aklımı yitirmeyeceğim, sana söz veriyorum."

Leydi Alderhood ikna olaya can atar halde başını salladı ama sözleri umutsuzluk doluydu. "Baban öldüğü güne kadar hiçbir sorun olmadığına yeminler ederdi."


*****


"O geldiğinden beri evdeki öfke artıyor, bunu hissediyorum. Sorduğum için affedin, efendim... Leydi Rosewell ne kadar derine indi?"

"Ne kadar derine inmesinden korkuyorsunuz?"

"Lordum..." diye başladı kadın ve bir süre duraksadı. "Eastbrook, yıllardan beri Leydi Catherine'in soyundan gelen kadınlar için akıl hastanesinden farksız oldu. Annenizin neyle uğraştığını biliyorum. Alderhood soyadının yükünü omuzlarında taşırken ruhuna musallat olan çirkinliklerle savaşıyor. Fakat ona dirayet verenin anneliği olduğuna inanıyorum. Sizi korumak için direnecektir. Leydi Rosewell'in ise koruması yok." Belli belirsiz buruşturduğu yüzünde küçümser ifade belirdi. "İnancı da yok... Eğer yeterince derine inerse orada boğulur."

Cameron daha çok kendine açıklama yapar gibi, "İzin vermem," diye mırıldandı. Daha önce vermemişti, bundan sonra da vermeyecekti. 

"Bazı şeyler kudretinizin üzerindedir, lordum."


*****


"Sen... Lütfen yanlış anlama... yani söylemek istediğim aramızda olan... şeyden sonra bana bir borcun varmış gibi davranman değil..." Susup tekrar pencereden bakmak üzere başını çevirdi ama yanaklarının kızardığını Cameron'dan saklamayı başaramadı. "Bana sürekli ilgi göstermeni beklemiyorum, başımızda onca sorun varken bu çok anlamsız olurdu zaten. Ortada, aramızda geçenlerin benim kararım olduğu gibi bir gerçek de var. Beni caydırmak için döktüğün dilleri unutmama imkan yok ama..." 

Cameron baca bacak üstüne attığı duruşunu bozdu ve ellerini onun dizinin üzerine koydu. Hissettiği irkilmeden hoşnut kalarak parmaklarını hafifçe sıktı. "Aramızda geçenin bir adı var, daha önce bunda anlaştık sanıyordum. Ve Evelyn... sana borçlu hissetmiyorum, hissettiğim onlarca şey içinde beni en çok meşgul eden ise doluluk... Aklım, göğsüm, eylemlerime sebep olan çoğu şey seninle dolu. Bu beni biraz huzursuz ediyor."


*****

"Kızım toplum ona kurallarını dayatmaya başlamadan önce kendi doğrularını kabul etti. Evelyn sadece öyle gerekiyor diye sizin tarafınızdan korumaya alınması gereken bir nesne ya da önemsiz bir varlık değil. Benim kızım hak ettiğini yaşamalı... Eğer ona bunu veremeyecekseniz sadece verebileceklerinizin peşinde koşması için onu zorlamayacağım. Tanrı biliyor ya, hakkında tek bir kötü sözün edilmesine tahammül edemem ama onu sırf mecburiyetleri ve onuru için karısı yapacak bir adam tarafından küçümsendiğini bilmektense buradan çekip gitmeyi tercih ederim."

Kalp atışları giderek hızlanan Cameron, sözcüklerin her birini özenle vurgulayarak sordu. "Benden tam olarak ne bekliyorsunuz, Sör Rosewell?"

"Gözlerime bak ve söyle evlat... Kızımı..." Elini göğsüne koydu. "Gerçekten seviyor musun?"

Cameron'ın göğsü kabardı, içindeki sımsıcak balon büyüdükçe sıkışma hissi şiddetlendi. Sör Rosewell'in gözlerine gülümsemekten uzak hislerle bakarken bir süredir bastırdığı yutkunma arzusunu yerine getirdi ve duygularla boğuklaşan sesini kontrol etmeden, "Bundan bir an bile şüpheniz olmasın," dedi.




 

 

 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın