~~~*~~~
Parçalanan hayalleri onu kırık cam parçaları gibi kesiyordu. Kanaması asla durmayacaktı.
~~~*~~~
Kralseçen Günlükleri serisinin son ve 4.kitabı Kraliçelerin Laneti'de okundu ve bitti. Bu ayın fantastiği bu kitap oldu gibi...
Bu arada seri Yunan Mitleri'ni konu alan ve bu türde bence oldukça iyi serilerden biri. Soluksuz detayları, heyecanlı dövüş sahneleri ya da savaş sahneleri, zekice ayarlanan bulmacalarıyla okuru tatmin ediyordu. Serinin diğer kitaplarını peş peşe okumuş olmama rağmen bu kitap sonradan çıktığı için ara vermiş oldum. Zaten çıktığı gibi aldığım ama okumayı ertelediğim kitaplardandı.
Bu kitabı okurken açıkçası olsa olur muydu diye çok düşündüm çünkü bana sorarsanız üçüncü kitapla seri bitmişti çünkü Cat ve Griffin hedeflerine ulaşmış üç krallığı birleştirmişti. Ama bu kitapta yeni bir şeylerin başlangıcı hissini de verdi. Sanki devamı yan serisi yok gibi ama bilemem tabi yazar yan seri çıkarmaya karar verebilir ki bence vermeli de. Bu düşüncelerimin detayları yorumun devamında 🙈 Hemen söyleyerek yoruma başlamayayım ondan önce kitabın konusuna değineyim.
~~~*~~~
Jo uzun zaman önce teninin altına kazınmış ve onu diri diri yemeye başlamıştı. Jo için de bu ıstırap için de bir derman yok gibi görünüyordu. Tıpkı geçmeyen bir hastalık gibi bununla yaşamak zorundaydı.
~~~*~~~
Kitabın kısaca konusunu anlatmak gerekirse; her şeyin yoluna girmeye başladığı, Cat ve Griffin'in yeni krallığındaki sorunlarla uğraştığı ve aynı zamanda da doğacak çocuklarını artık kucaklarına almayı bekledikleri bir anda Cat'i zehirlerler. Aslında zehir demek de doğru olmayabilir çünkü Cat'i ölümsüzlükle ödüllendirirler. O an olduğu haliyle sonsuza kadar yaşayacaktır. Yani doğuma sayılı günler kalmış haliyle sonsuza kadar yaşayacak bir ölümsüz olur. Herkes bebeğin doğmasını beklerken bu durum bütün işleri yoldan çıkarır. Çünkü bebeğin doğmasını bekleyen halk huzursuzlanır, hamileliğin yalan olduğunu düşünmeye başlarlar. Bunun yanında da Büyük Kükreme olarak adlandırdıkları bir olay yaşanmaya başlanır ve bu durum halkı hem korkutur hem de huzursuzlaştırır. Cat ve diğerleri farkına varmadan kendilerini bir Tanrılar savaşının ortasında ve başlangıcında bulur. Bu durumdan nasıl sıyrılacaklarını, Cat'i tekrar nasıl ölümlü yapacaklarını araştırırken Jocasta, bir yol bulur. Kirke'nin bahçesinde Olimpos Tanrıları'nın hediyesinin panzehri vardır ancak oraya ulaşmak öyle kolay değildir. Çünkü Kirke'nin bahçesi, kimsenin ulaşamadığı, belki de ulaşanların geri gelmediği bir efsanedir de. Jocasta, Flynn, Bellanca ve Carver aralarına Prometheus'u da alarak bir ekip olurlar. Amaçları Kirke'nin bahçesine ulaşmak, bütün sınavlardan geçmek ve ödül olarak da Cat'in ölümsüzlüğünü tersine çevirecek panzehri bulmaktır. Ancak beklediği bütün sınavlar hiç de umdukları gibi değildir bir de yollarında Büyük Kükreme engeli ile Medusa'da vardır. Zamana karşı savaşan ekip ya bu yolda ölecekler ya da Cat'e ilacı götüreceklerdir.
Öncelikle ilk kitaptan beri karakterlerin amacı üç krallığı birleştirmek ve Cat'in tek krallık yapıp o krallığı yönetmek, insanların çifte standartla yaşamak zorunda kalmadan herkesin eşit haklara sahip olmasını amaçlamıştı ve ilk üç kitapta buna bütün savaşlarının sonunda ulaşmışlardı. Çünkü üçüncü kitaptan savaşlar verilmiş ve tek krallık kurulmuştu, herkesin umudu olarak da Cat ve Griffin'in bir bebekleri olacaktı. Seri böyle bitmişti ve serinin de bittiğini düşünmüştüm. Ancak meğerse serinin 4. kitabı da varmış. Kraliçelerin Laneti...
~~~*~~~
Bütün insanlığa umut veren ilk kıvılcımı içinde taşıyordu ve onu, kendisine ihtiyacı olan insanlığı savunmak için kullanmıştı.
~~~*~~~
Bu kitapta da kaldıkları yerden devam ederken Cat'e ölümsüzlük iksiri içiriliyor ve sonucunda doğurmak üzere olan Cat, ölümsüz oluyor. Ne bebeğini doğurabiliyor ne de hamile halinde bir ilerleme kaydedebiliyor. Dolayısıyla bu da 4. kitabı ortaya çıkardı. Zaten kitabın ana teması ve amacı da Cat'in bu ölümsüzlüğünü sonlandırıp tekrardan fani haline çevirebilmek.
Öncelikle bu kitaba gerek var mıydı bilemiyorum. Evet okurken ara ara Jocasta ve Flynn hikayesini merak ettik ama seriye sırf bunun için dördüncü kitap gerekiyor muydu bilemedim. Zaten ilk üç kitaptaki o heyecan verici kurgu ne yazık ki bu kitapta yoktu, bir de o kitapların yanında ne yazık ki bir tık sönük de kaldı.
Bu kitaptaki kurgu daha çok Flynn'in geçmişi, Jocasta ile olan ilişkisi, onların birbirleriyle olan geçmişi ve problemlerine odaklanırken Cat'e çare bulabilme umuduyla ikilinin birbirine karşı bariyerlerini indirip aşklarını yaşama kitabı olmuş. Aslında resmen Flynn ve Jocasta'da mutlu sonlarına ulaşsınlar diye bir kitap yazılmış gibiydi. Şuanda yazardan şey de bekliyorum Bellanca ve Carver hikayesi hatta Kato ile Eleni hikayesi... sonuçta onların da ilişkileri muallakta.
Hatta bence Bellanca ve Carver'ın kitabın sonunda atıldıkları macera yeni bir seri havasındaydı. Yeni bir serinin başlangıcı gibiydi. Hatta bu seriye yan seri bile olabilir gibi. Onun ilk adımı gibiydi ki bence olmalı çünkü heyecan verici savaş şuan Atlantis'de ve onu da okumalıyız gibi. 😇
Kitaba dair eleştirilerle başlayınca genel yoruma giremedim. Kitabın başları biraz durgundu. Evet Büyük Kükreme modu biraz heyecan verse de sadece azıcık gösterip ama olayı başlatmıyordu. Ne zaman ki Cat'in sorununun çözümünü buldular o zaman kitap heyecanlanmaya başladı.
~~~*~~~
Neredeyse on yılını bu adamı aşmaya çalışarak geçirdikten sonra yeniden başladığı yerdeydi: Ona sırılsıklam aşıktı.
~~~*~~~
Kendilerine Elpis Ekibi dedikleri beş kişilik grup, yolculuğuna başladıktan sonra kitap heyecanlandı. O saldırılar, dövüşler güzeldi. Özellikle Medusa ve Büyük Kükreme detaylarını severek okudum. Hatta öyle ki deprem detayı da çok güzeldi. Hatta o sahneleri okumak çok heyecanlıydı da.
Bunların yanında Kirke adasına olan yolculukları, onlar farkında değilken Athena'nın onlara yardımı hatta arada bir sahnede Poseidon'un da olaya dahil olması çok güzeldi. Tanrıları görmek süperdi ki diğer kitaplarda da gördük çünkü Cat onların da favorisiydi ve onu destekliyorlardı. Şimdi de tam yalnız kaldıklarını ve tanrıların desteklerini hissetmedikleri sırada bile desteklerini görmeleri harikaydı.
Kirke adası ve oradaki olaylar heyecan vericiydi ama çok kısaydı. Kitabın sonlarına doğru o detayları okuduk... kitabın son 100-150 sayfasında vardı ve bence kitabın en heyecanlı kısımları da oralardı. Keşke kitap en başında aynı heyecana sahip olsaydı dedim okurken ama kitabın kurgusu daha çok Flynn ve Jocasta ilişkisine değinmişti. Yani evet aşkı okumak güzeldi ama ilk üç kitaptan sonra daha fazlasını bekliyor insan...
Neyse kitabın Cat ve Griffin açısından mutlu sonu olmuş olsa da hatta Flynn ve Jocasta içinde olsa da Bellanca ve Carver için yeni bir macera başlıyor bunun yanında Kato ve Eleni için de bir macera başlamış gibiydi.
Bakalım devamı gelecek mi? Gelirse de umarım ilk üç kitaptaki heyecanla gelir.
Kitaba dair puanım 5 üzerinden 3 veriyorum. 🌟🌟🌟
~~~*~~~
"Akıldan yoksun bir kalabalıktan daha korkutucu bir şey yoktur. Acıdan korkmazlar, gelmeye devam ederler ve sonraki hamlelerinin ne olacağını asla bilemezsin."
~~~*~~~
Kralseçen Günlükleri (Kingmaker Chronicles)
Kitabın adı : Kraliçelerin Laneti
Orijinal adı : A Curse of Queens
Yazarı : Amanda Bouchet
Çevirmen : Tuba Özkat
Seri Bilgisi : Kralseçen Günlükleri #4
Yayınevi : Yabancı Yayınları
Sayfa sayısı : 464
Kitabın tanıtım yazısı:
SAVAŞÇI KORKULARINA YENİLMİŞTİ,
ŞİFACI İSE KADERLERİNİ DEĞİŞTİRMEYE YEMİNLİYDİ
Thalyria’daki üç krallık nihayet birleşmişti ama asıl büyük savaş henüz başlıyordu. Kraliçe Cat, Olympos’un bile çaresiz kaldığı Ebedi Yaşam İksiri’yle lanetlenmişti. Bundan sonra zaman ne ona ne de karnındaki asla doğamayacak bebeğine dokunabilecekti. Tabii Kral Griffin’in yetenekli bir şifacı olan kız kardeşi Jocasta panzehri bulamazsa.
Şimdiye kadar hep başkalarının kahramanlıklarını izleyen Jocasta, krallığın geleceğini bu lanetten kurtarma umuduyla zorlu bir yolculuğa çıkmaya hazırdı. Kendini bildi bileli âşık olduğu cesur savaşçı Flynn ve eski adıyla Beta ekibi de yanında olacaksa imkânsızı başarıp Kirke’nin bahçesine ulaşabileceğine inancı tamdı.
Tanrıların Savaşı’nda hepsi birer piyondu ancak bu sefer zaferi kılıç değil bilgi getirecekti.
“Amanda Bouchet, Yunan mitolojisiyle örülmüş bir dünya ve nefes nefese bir maceranın içinde yeşeren büyük aşk arasında mükemmel bir denge kurmuş.” —BookPage
“Gümbür gümbür bir macera arayan okurlar için.” —Kirkus
“Amanda Bouchet, Kraliçelerin Laneti’nde yine mitlerle ve büyüyle dolu bir hikâye kurgulamış. Karakterler her an sayfalardan fırlayacak gibi. Jocasta’nın, Flynn’in ve bütün Beta ekibinin aşklarını, sadakatlerini ve hem tanrılar hem de canavarlar tarafından sınanışlarını kalbimde hissettim.” —Maria Vale
“Kraliçelerin Laneti, okurları büyüleyecek.” —Jennifer Estep
“Kralseçen Günlükleri’nin macera dolu fantastik dünyasına keyifli bir geri dönüş. Sadık okurlar Jocasta ve Flynn’in destansı yolculuğuna ve aralarındaki çekime bayılacak! Bunca zaman beklemelerinin ödülünü kesinlikle alacaklar!” —Jeffe Kennedy
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın