Kitabın yorumu için tıklayınız!
*****
*****
"Sana bir soru soracağım Kuklacı," diye fısıldadım. Herkese sorduğum o soruyu dudaklarımdan sakinlikle döktüm: "Aklın mı yoksa aşkın mı?"
Bir saniye bile düşünmeden, "Aklım!" dedi heyecanlı bir tonlamayla. "Elbette, aklım."
"Bronz olsa-"
Lafımı yarıda kesen şey onun sesiydi. "Bronz olsa aşkım mı diyecek sanıyorsun, Alatav? Onu çok yakından tanıyorum. Bu soruya cevabı asla bu olmaz. O da aklım diyecektir," diyerek emin bir tonlamayla konuştu.
Kafamı iki yana salladım. "Bronz bu soruya asla cevap vermez Kuklacı," dediğimde, etrafta ölümün acı sessizliği oluştu. "Ne aklını seçer ne de aşkını. Bunu söylemez, hissettirir ya da gösterir. Mecbur bırakılmaz, mecbur bırakır. Ona bir seçenek sunamazsın, o seçenek yaratır."
*****
"Ne yapacağım ben seninle?" diye sordu Bronz.
Parmakları kuşaktan yukarıya çıkarken yakalarıma doğru tırmandı. Bakışları bakışlarıma mühürlenmiş haldeydi. Kısık bir tınıyla, "Alışmaya çalışacaksın," dedim.
"Çalışmazsam?"
"Yoksa yüzüme hep böyle ıstırap dolu bakmaya devam edersin."
"Öyle mi bakıyorum sana?"
Kafamı hafifçe salladım. "Öyle bakıyorsun bana," dedim kelimeleri vurgulayarak. Acı, kor teninden gözlerine uzanıyor, buğu yaratıyordu. Yüzüme baktığında azap çekiyormuş gibiydi.
"Sert ama acı çekiyormuş gibi... Neden? Yanıyorsun, etrafını alevler sarmış ama sen bunu umursamıyorsun. Ateşten yanacağından değil, ateşinle kimi yakacağını düşünüyorsun. Bana neden acı çekiyormuş gibi bakıyorsun Bronz?"
"Günah işlediğimdendir belki de," dedi Bronz. "Şeytan hiç bu kadar günahkar olmak istememişti. Ucunda cehennem var biliyorum fakat yanmanın ne demek olduğunu da biliyorum. İblis yaratıldığı ateşi bilmez mi?"
"Şeytan," dedim kor bir sızıyla. "Artık cehennemi terk etmeli. Orada hiç ateş kalmadı, Bronz."
*****
"Sen gerçekten tehlike arz ediyorsun!" diye bağırdı. Siniri yatışınca konuşmaya devam etti. "Zaten beni öldürdüğünü zannediyordum, bu kadar plan niyeydi? Kendini kimden korumaya çalışıyorsun?"
"Beni almak isteyen sadece sen değilsin, sen ve adamların listeme bile giremez," derken kaşlarımı çattım.
"O listenin en başına adımı yaz, Hisar." Kararlı gözleri yüreğimin hızlanmasına neden oluyordu. "Seni bulacağımı söylemiştim, seni istediğimi, seni alacağımı, ölmeye niyetimin olmadığını da. Sana şu kadarını söyleyeyim belli ki iyice anlamadın. Bu olayların hiçbiri açığa çıkmadan sen de ölmeyeceksin!"
Yanıma yaklaşıp kolumdan tuttu. Kapıyı açıp kabinden çıkmadan önce kulağıma doğru fısıldayarak, "Dua et şu an tek bir hareketinle bile seni öldürmek için bekleyen bir düzine adam var, yoksa tavrım çok farklı olurdu," dedi. Yüzünü saçlarımın arasına gömdüğünü hissettim. "Bu zevki onlara bırakmayacağım, Alatav."
*****
Dans etmiyorduk artık, arka fonda çalan müziği kulaklarım işitmeyecek kadar uğultudan ibaretti. Tenlerimiz birbiriyle harmanlanmış, karşısında bir mum gibi erimiş, ona akmıştım. Bedenim, onun bedeni arasında, hükmünü sürüyordu. Ona emanettim, beni kendisi yönetiyor, insanların arasında süzülmemi sağlıyordu.
"Biraz daha dansa devam edersek ateş alacağımızı düşünüyorum," desem de beni bırakmasını istemedim.
"Yanmaktan korkmadığını sanıyordum."
"Yanmaktan değil, yanarım; harlarım. Kora dönüşürüm, alev alırım." Beni kendisiyle hareket ettiriyor, adeta bedenime serenat yaptırıyordu. "Ama kül olmak istemem Bronz."
"Sen kül olacak biri değilsin, uğruna kül olunacak birisin."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın