19 Şubat 2024 Pazartesi

0 ALINTILAR // Sophie Lark - Zalim Prens (Brutal Birthright #1)



  Kitabın yorumu için tıklayınız!






"Bu kan davası çok uzun süredir devam ediyor," dedi. "Bu, için için yanan ve sürekli alev alan, uğruna çalıştığımız her şeyi yakıp kül eden bir kor. Son patlamada iki amcanızı kaybettiniz. Griffinler yüzünden ailemiz olması gerekenden daha küçük. Aynı şey onlar için de geçerli. Nesiller boyunca her iki taraftan da çok fazla insan kaybedildi. Bunun değişme zamanı geldi. Tam tersinin geçekleşme zamanı. Birlik olacağız. Birlikte başarılı olacağız."

"Bunun olması için neden evlenmem gerekiyor?" diye bağırdım. "Bunun hiçbir faydası olmayacak! Çünkü o p*çi gördüğüm an öldüreceğim."

"Sana söyleneni yapacaksın!" diye tersledi baba. Sabrının sonuna geldiğini görebiliyordum. Saat sabahın üçüydü. Yorgun ve yaşlı görünüyordu. Gerçekten de yaşlı. Ben doğduğumda kırk sekiz yaşındaydı. Şimdi neredeyse yetmiş yaşında vardı.

"Ben seni çok şımarttım," dedi babam, o siyah gözleriyle bana bakarak. "Başıboş kalmana izin verdim. Yaptıklarının sonuçlarıyla hiç yüzleşmek zorunda kalmadın. Şimdi yüzleşeceksin. Bu yangını başlatan kibriti sen çaktın. Onu tekrar söndürmek zorunda kalacak olan sensin. Şiddetle değil, kendi fedakarlığınla. Callum Griffin'le evleneceksin. Ortak soyumuzun yeni neslini oluşturacak çocuklar doğuracaksın. Anlaşmamız bu. Sen de buna uyacaksın."

Bu lanet olası bir kabustu.

*****

Oliver, "İyi şanslar, Griffin," dediğinde sinirlendim. "O canlı biri."

"Onun ne olup olmadığı hakkında en ufak bir şey bildiğinden bile şüpheliyim," diye çıkıştım. 

Oliver özür diler gibi ellerini kaldırdı. 

"Tabii, tabii," dedi. "Eminim her şey kontrolün altındadır."

Oliver bana muzip bir tavırla sırıttı, sanki Aida'nın hayatımı nasıl mahvedeceğini görmek için sabırsızlanıyordu. 

Ne yazık ki haklı olabileceğini düşünüyorum.



*****

Dante gözlerimin içine bakarak, "Babam Aida'yı sana teslim ediyor olabilir," dedi, "ama bir an için bile onu unuttuğumuzu düşünme. O benim küçük kardeşim. Eğer hoşlanmayacağı bir şekilde ona dokunursan..."

"Lafını kendine sakla," diye kestim sözünü. "Aida'yı suiistimal etmeye hiç niyetim yok."

"Güzel," diye homurdandı Dante.

Ama şimdi ona bir adım daha yaklaşan bendim.

"Yine de sana bir şey söyleyeyim. Bana bu yeminleri ettiği zaman benim karım olacak. Bana ait olacak. Ona ne olacağı artık seni ilgilendirmiyor. O bana hesap verecek. Aramızda geçenler beni ilgilendirir, seni değil."

Dante'nin omuzları daha da kamburlaştı. Greyfurt büyüklüğünde iki yumruğunu sıktı. 

"O her zaman benim işim olacak," diye hırladı.

"Neden endişelendiğini anlamıyorum. Kendi başının çaresine bakabileceğinden oldukça eminim."

Dante kaşlarını çattı.

"Evet, yapabilir," dedi. "Ama bu onun kırılmaz olduğu anlamına gelmez."



*****

"Bir sürü iyi bir fikrim var," dedi. "Babam hep benim zarar görmemden korkardı. Ama Dante ya da Nero kadar zekiyim. Ya da Seb. Kendimi öldürtmeyecek kadar akıllıyım."

"Sinirlerine hakim olabildiğin sürece," dedim, yarı gülümseyerek.

"Ben..." dedi Aida hararetle, onunla dalga geçtiğimi anlayınca durdu. Çoğunlukla. "Öfkeli bir yapım yok," dedi vakur bir tavırla. "Kavgada her zaman en küçük köpek olmanın nasıl bir şey olacağını bilmiyorsun. İlk ve en sert saldırıyı ben yapmalıyım. İçimde hiçbir zaman yumuşaklık olmadı. Hiç yumuşamadım ve yumuşayamadım da."

Onun yumuşak huylu olduğunu hayal edemiyordum. Bu onunla ilgili her şeyi mahvederdi.



*****

Arabayı hareket ettirirken, "Benimle kalmana sevindim," dedim.

"Eş olmamızı istiyorum," dedi. "Sadece... isteksiz oda arkadaşı değil."

"Ben de bunu istiyorum," dedim ona.

Söylemesi yapmaktan daha kolaydı. Ama artık imkansız görünmüyordu. Aida ve benim gerçekten birlikte çalışabileceğimize inanmaya başlıyordum. Birlikteyken, ayrı olduğumuzdan daha güçlü olabilirdik.



*****

Aida'nın yüzünü ellerimin arasına alıp dudaklarından öptüm. Onu o kadar uzun ve sert öptüm ki suyun altına battık, sonra dudaklarımız hala birbirine kenetlenmiş halde yeniden yüzeye çıktık. 

"İnanılmazsın," dedim ona. "Ayrıca tamamen delisin. Sadece kaçıp gitmeliydin!"

Aida yüzünde ciddi bir ifadeyle bana bakarak, "Seni asla bırakmazdım," dedi.

Akıntı hafifçe dönerken şehrin ışıkları etrafımızda dönüyordu. Ayaklarımız suya basarken birbirimize sarılıyor, gözlerimizin içine bakıyorduk.

"Ben de öyle," diye söz verdim ona. "Seni her zaman bulacağım, Aida."




 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın