8 Mart 2021 Pazartesi

0 Fiona Valpy - Gümüş Serçe


~~~*~~~
Claire ile Vivi bir insanın katlanabileceğinden çok daha fazla şeye katlanmışlardı; barbarlık, zulüm ve acımasızlık. Hepsine bir şekilde katlanılabilirdi belki ama sevdiğiniz birini kaybetmek, işte bu dayanılmazdı.
~~~*~~~

 

Arkadya Yayınları'nın en son incisi, gözdesi, okurun kalbine dokunup yer bırakacak hikayesi Gümüş Serçe yorumuyla karşınızdayım.

Yayınevinin bu tür kurgularını seviyorum. Yani historical fiction içerikli hikayelerini. Özellikle normalde tarih okumayı sevmeyen biri olarak tarihin kurgulanarak okura anlatılmasını çok seviyorum. 

Bir de 2. Dünya Savaşı'nda Nazileri'in yaptıklarını ve Auschwitz Toplama Kampı hikayelerine değinen kurguları ayrı bir seviyorum. Durum bu olunca da kitaplar radarıma takılıyor ve okumadan asla rahat edemiyorum.  

Gümüş Serçe'de öyle bir kitap. 2. Dünya Savaşı sırasında Fransa'da terzi olarak çalışan üç genç kadının yaşadıklarını müthiş bir kurgu olarak okura sunuyor. Tam da bu okurun en sevdiği şey... 


~~~*~~~
Kalbi iyileşmeye başlamıştı. Kendini zamana ve iyi dostların ilgisine bırakan her kalp iyileşir ve iyileşirken başka bir şeye dönüşürdü. 
~~~*~~~


Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Harriet, annesinin intihar etmesinin travmasını atlatamayıp, babasının yeni evliliğini ve ailesi arasında kendine yer edinemediğini düşünen genç bir kadındır. Annesinin kendisi için sakladığı hatıra kutusunun içinde büyük annesi ve iki arkadaşına dair bulduğu eski bir resmin üzerine ve içindeki işine dair yaptığı heyecanla Paris'e gider. Ortadaki staj başvurusu kabul edilip de bir sene orada çalışmaya başladığında büyükannesi Claire ve iki arkadaşının geçmişini de araştırmaya başlar. Orada ev arkadaşı Simone'de o üç kadından birinin torunudur. Mireille'in torunu... Simone, Harriet'e o üç genç kadının geçmişini anlatmaya başladığında bütün gizem ortadan kalkarken Harriet'in içinde bastırdığı, gün yüzüne çıkan korkuları, endişeleri de kendin gösterirken aslında bütün bu karanlık duygularının hayatını nasıl bastırdığını keşfeder. Bir yanda kendi hayatını yoluna koymaya çalışırken diğer yanda da o üç genç kadının geçmişlerini öğrenmeye heveslidir. Claire, Mireille ve Vivienne ise 2. Dünya Savaşı sırasında Paris'te bir terzinin yanında çalışmaktadırlar. Nazilerin yaptıkları zulme karşı kendi halkı için direnişçilere destek olan bu üç kadının yaşadıkları, neler çektikleri ve haklarındaki gerçek ortaya çıktılarında neler yaşadıkları, toplama kampında neler çektiklerini okurun gözünün önüne seriyor. Bütün bunların yanında da ülkeleri için ve kendileri için nasıl savaştıklarını da okuyoruz. Üç genç kadının gücünü okuyoruz. 

Öncelikle Vivienne'in gücüne, azmine, savaşmasına hayran kaldığımı söylemeliyim. İnançları ve inandıkları şeyler için göze aldıkları ve bu yolda kaybettikleri hayranlık uyandırıcıydı. Ki böyle hikayeler yok mu derseniz kesinlikle var. 

Mireille ise... o da aynı Vivi gibiydi. Alman'lara karşı duyduğu nefret ve kendi ülkeleri için göze aldıkları sonrasında yaşananlar ve arkadaşları için endişeleri ne kadar güçlü olduğunu gösterdi. 


~~~*~~~
Hayatı, kaybetme korkusunu yüreğimizin derinliklerinde yaşayacak kadar seversek, o hayat bizi, ruhumuzu işte böyle yarım bırakıyordu. Dışarı çıkıp o hayatı doludizgin bir şekilde yaşayamaz hale geliyorduk çünkü kaybedecek çok şeyimiz vardı. 
~~~*~~~


Claire ise... belki aralarındaki en küçükleri en tecrübesizleri ve belki de bu konuda en ürkekleri olmasına rağmen onun da göze aldıkları muhteşemdi. Alman bir subay tarafından kandırılması, sonrasında Mireille ve Vivi'ye katılması, onlarla beraber direnişçiler için çalışması çok güzel anlatılmıştı. Özellikle de yakalandıklarında Mireille'i korumak için yaptıkları, Vivi ile beraber çektikleri işkenceye karşı hiçbir şey söylememeleri güçlerinin göstergesiydi. 

Tabi bütün bunların yanında iki genç kadının toplama kampında yaşadıkları da... yürek burkan cinstendi. 

Bütün bu acının sonunda da Mireille'in yardımcı olduğu bir pilota aşık olması, Claire'in direnişçilerin lideri olarak gördükleri bir adamdan etkilenmesi... arkadaşları Vivi'yi kaybetmeleri... 

Bu tür kitaplara dair çok fazla yorum ne yazık ki yapılamıyor çünkü hikaye o kadar yürek burkan bir hikaye ki çok fazla şey söylemek ya da yazmak sanki kitabın büyüsünü bozacakmış gibi geliyor. 

Bütün bu geçmişin yanında Harriet'in büyükannesi, arkadaşları hakkında öğrendiklerine verdikleri tepki ise... aslında geçmişin nasıl da etkisinden kurtulamadığını gösteriyordu. Evet, geçmiş bazen geleceğimizi şekillendiriyor bunu da bu kitapta gördük. Ancak güçlü olmak ve bazen yardıma ihtiyacımız olduğunu kabul etmek gerektiğini de burada gördük. 

Her karanlığın sonunda bir aydınlık olduğunu... 

Hariett'de kendi aydınlığını buldu kendi mutlu sonunu... tıpkı diğerleri gibi.. 


~~~*~~~
"Biliyor musun Mireille, siz üçünüz bu hayatta tanıdığım en cesur kadınlarsınız. Bir gün, tüm bunlar bittiğinde daha iyi bir dünyada yeniden bir arada olacağımıza inanıyorum. Bunun için savaşmaya değer."
~~~*~~~

Bütün o savaşın ortasında modanın devamı, askerlerin eşleri, metresleri için yapılan moda kıyafetler ve günümüz modasında neler yaşandığına dair dokunuşlarda çok güzeldi. O kısımları da çok sevdim. Özellikle çok ünlü bir şekilde duyduğumuz modacıların o dönemlerde var olmaya başlaması da... aslında onlarında geçmişlerinde nasıl travmalar var diye düşünmeme de neden oldu. 

Arkadya'nın sanırım sevmediğim kitabı yoktur. Hep benim zevkle okuyacağım kitapları oluyor. Onlardan biri daha oldu Gümüş Serçe. 

Eğer ki historical fiction hikayeler seviyorsanız, 2. Dünya Savaşı hikayelerini, toplama kampı hikayelerini... ya da güçlü kadınların hikayelerini... mutlaka okumalısınız! 

Şiddetle tavsiyemdir. 


~~~*~~~
"Önce kitapları yaktılar, şimdi de tabloları yakıyorlar. Şu kamplarda insanları da yakıyorlar, kulağıma öyle geldi. Bugünü unutmayın, genç hanım, bir insanlık kıyımına şahit oluyorsunuz. Unutmayın ve çocuklarınıza, torunlarınıza anlatın ki bir daha böyle olayların yaşanmasına izin vermesinler."
~~~*~~~




Kitabın adı     :  Gümüş Serçe
Orijinal adı     : The Dressmaker's Gift
Yazarı              : Fiona Valpy
Çevirmen        : Yasemin Büte
Yayınevi           : Arkadya 
Sayfa sayısı      : 336

Kitabın tanıtım yazısı: 

Karanlıkları ancak sevginin ışığı aydınlatabilir…

Mireille, Claire ve Vivienne… Savaşla pençeleşen Paris’in ortasındaki bir moda evinde kaderin bir araya getirdiği bu üç genç terzi, her şeye rağmen normal hayatlarına devam etmeye ve hayallerine tutunmaya çalışmaktadır. Fakat savaş acımasız yüzünü onlara da gösterdiğinde hepsi birer seçim yapmak zorunda kalır. Mireille, şahit olduklarına daha fazla katlanamayarak gizli faaliyetler yürüten Direniş’e katılırken Claire, gönlünü düşmana, bir Alman askerine kaptırır. Vivienne ise öyle bir sır saklıyordur ki bildiklerini en yakın dostlarıyla bile paylaşamaz. Öte yandan vakti geldiğinde, hızla dünyalarını sarmakta olan karanlığı aydınlatmak için dostluğun, bağlılığın ve sevginin ışığına güvenmek zorunda kalacaklardır.

Yıllar sonra ise Claire’in torunu Harriet, şans eseri kendisini Paris’te, üstelik büyükannesinin yıllar önce yaşamış olduğu binada bulur. Fakat ailesi hakkındaki gerçeklerden oluşan bulmacayı çözerek yalnızlığını, çaresizliğini geçmişine ait herhangi bir parçayla doldurabilmeyi umarken, sandığından çok daha karanlık ve acı dolu bir hikâyeyle karşılaşır.

Washington Post, Wall Street Journal ve Amazon olmak üzere birçok çok satanlar listesinde adından söz ettiren Gümüş Serçe, gerçek hayatlardan esinlenen kurgusuyla kalplerde ve hafızalarda silinmeyecek izler bırakmaya aday. 





Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın