Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Beni görebiliyor musun?" dediğinde hafif bir hırıltılı erkek sesiyle konuştuğunu fark ettim.
"Elbette görüyorum. Seni ben çağırdım." Demek ki görünmezlik yeteneği olabilir. Davetimin nasıl böyle bir büyüyü etkisiz hale getirmiş olmasını daha sonra düşünecektim.
Gülerken ellerini beline yasladı. "Yalnızca kimin vahşi ormanda davet çemberi çizecek kadar aptal olduğunu görmeye gelmiştim," dedi. Sırıtışı silinirken beni yeni görüyormuş gibi tepeden tırnağa süzerken çenemde biten saçlarımı, anneme çeken mavi gözlerimi, sade elbisemi ve ayakkabılarımı inceliyordu. "Beni görmemen gerekirdi."
Bileziğimi saklamak için bileğimi çevirdim. "Eh, görüyorum ve bir anlaşmak yapmak istiyorum," dedim.
Pis pis sırıtırken altdudağına değen sivri dişlerini gösteriyordu. "Peki fanilerle anlaşma yapmaktan ne gibi bir çıkarım olabilir?"
"En azından merakını tatmin edeceğin kesin."
Kıkırdaması öksürüğe dönüştü. "Gobu bul... ve öldür. Hemen. Eğer ölürsem..."
Ağzından fırlayan kapkara tortu yere düştüğünde mide bulantısıyla yüzümü ekşittim. "Ölürsen ne olur?" derken yaralı elimi sıkıyordum. "Anlaşmaya ne olacak? Bana ne olacak?"
Duraksadı. "Sen de öleceksin."
Kanım dondu. Canavardan uzaklaşırken nabzım hızlanıyordu. "Yalan söylüyorsun."
Kapkara balçığa bulanmış ağzından pis bir sırıtış gördüğümü düşündüm. "Muhtemelen önce elini kaybedeceksin ama kaderlerimiz birbirine bağlı."
Korumak istercesine yaralı elimi arkama sakladım. "Ben... anlaşmamız böyle değildi."
"Sihir... fanilere... ayrıcalık... tanımaz."
*****
"Sihir havayı titreştiriyor. Hmm, evet. Hinler bir şeylerin kokusunu aldılar bile. İnsanlara karşı ben ve... belli ki Maekallus kadar hoşgörülü değiller."
Enna doğruldu. "Hoşgörü mü? Burası bizim dünyamız. Hoş görecek biri varsa o da biziz."
Attaby başını iki yana salladı. "Ah, hayır, hayır. Tarih boyunca güçlüler, güçsüzleri hep avlamıştır. Nerede olduğunun bir önemi yok."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın