~~~*~~~
Dilek Taşı sonunda dileklerimi gerçekleştirmiş, Maekallus'a bir ruh vermişti. Kendi ruhunu vermişti.
~~~*~~~
Çıktığında aldığım ama hemen okumadığım kitaplardan biriyle daha geldim. Büyük beklentilerle ve heveslerle aldığım kitaplardan biriydi. Fena da değildi diyebilirim.
Tek kitap, seri değil o yüzden okumayı planlayanlar rahatlıkla okuyabilir. Kurgusu tek kitapla sonlanıyor.
Yaş ortalaması engeli yok bence, bu yüzden genel izleyici kitlesi yerine genel okur kitlesi diyeyim. Young Adult ve Fantastik bir seri, üstelik içeriğine de azıcık aşk harmanlanmıştı. Hemen direk aşk romanı diye aldanmayın aşk çünkü çok fazla yok açıkçası.
~~~*~~~
O güne kadar aldığım yaralar arasında, paramparça olan umutların yarattığı mutsuzluk gibisi yoktu.
~~~*~~~
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Enna, annesini vahşi ormandaki finler tarafından öldürülen ve babasının son dakika yetişmesiyle Enna'yı kurtarmasına rağmen annesi kurtulamayan henüz yirmi yaşında genç kızdır. Babası zamanında finlere karşı ve finlerin diyarında savaşmış bir kılıç ustasıdır aynı zamanda. Ancak o zamanların üzerinden uzunca zaman geçmiştir ve Enna'nın babası hafızası konusunda sıkıntılar yaşamaktadır çünkü zaman zaman söylenenleri ve yapılanları unutmaktadır. Bu yüzden bütün ağırlık Enna'dadır ve genç kız da büyükannesinden miras gelen meraklı kişiliğinden dolayı da finlerle ilgili de araştırmalar yapmaktadır. Bir de babası tarafından ona hediye edilen bir bileklik vardır. Bilekliğindeki taş, finler genç kadına yaklaştığında soğuyarak onu uyarmaktadır. Şimdi o taşın peşinde neredeyse ordu denilecek kadar çok fin vardır. Üstelik ilk saldırısını yaşayıp da ne yapacağını bilemediği ve bilekliği başka bir finle ilgili genç kadını uyardığı için iyice bir korku içine düşer. Çünkü kendi kaçmayı düşünse de babasını geride bırakamaz çünkü babası gitmek istememektedir. Bunun üzerine kendince bir çözüm bulmak adına büyükannesinin finlerle ilgili notlarından ve kendi notlarından yola çıkarak bir davet çemberi çizer ve bir fin çağırır, bir anlaşma yaparlar. Gelen fin, Maekallus, Enna'nın peşinde olan diğer fini öldürecektir. Karşılığında da genç kızdan iki altın alacaktır. Her fin başka bir türe aittir ve Maekallus'un ait olduğu tür her öpüşte ruh çalan bir türdür ve Enna'nın peşinde olan Gob türünü yakaladığında tuzağa düşer ve başka bir Gob tarafından hapsedilir. Maekallus, kendisini hapseden gobu bulmalı, anlaşmayı yerine getirmeli ve Enna'dan uzağa gitmelidir. Çünkü finler uzun süre fanilerin diyarında kalamaz, kaldıkları her an da ölüme daha da çok yaklaşırlar. Üstelik şimdi gobların neden Enna'nın peşine düştüğünü de anlamıştır, neyin peşinde olduklarını da... Bütün bunların arasında bir de fanilerin diyarına hapsedildiği için de ölüme her an daha fazla yaklaşan Maekallus, Enna'nın parça parça ruhunu çalmakta ve hayatta kalmaktadır. Sorunu çözmezlerse Maekallus'u hayatta tutmak isterken Enna ölecektir ve zincirleri kırılmadığı ve tutsaklığı son bulmaduğu için Maekallus'da ölüme kadar gidecektir. Bir de bütün bunların yanında Maekallus, Enna'ya ve genç kızın duygularına da kapılmaya başlamaktadır. Şimdi önlerinde uzunca bir hayatta kalma savaşı vardır. Bir de gobların peşinde olduğu Enna'nın bilekliği...
~~~*~~~
Benim düşüncelerimi asla umursamayan insanların ne düşündüklerini umursamamayı öğrenmiştim.
~~~*~~~
Öncelikle yazılan dünya çok güzeldi. Hayal gücü resmen son raddede çalışmış ve bütün o fin türleri, yaratılan diyar çok güzel anlatılmıştı.
Enna'nın bilekliği ile ilgili detaylar da çok güzeldi. Güzel kurgulanmış ve sonunda bağlandığı nokta da güzeldi ama son hamle... o bileklikteki taşla ilgili son detay... bilemedim olmasa da olurdu gibi. Sanki taşı nasıl yok ederim demiş yazar ve sonrasında da azıcık saçmalamış gibiydi... bilemedim olmadı o sahne bence.
Spoiler vermemek için o detayı söylemiyorum gerçi dört sene geçti kitap çıkalı ama olsun okumayanlar varsa ve okumayı planlayanlar spoiler vermemiş olalım.
Ormanla ilgili detaylar, ormandaki hayatla ve köy hayatıyla ilgili detaylar güzeldi. O sahneleri sevdim.
Enna'nın babasıyla ilişkisi, onu koruma iç güdüsü, yaptıkları, araştırmaları, bahçede ektiği bitkiler ve onlarla ilgili detaylar da çok güzeldi.
Enna'nın Maekallus'u çağırma şekli, onunla anlaşma yapması, sonrasında ona yardım etmek amacıyla parça parça ruhunu ona vermesi, onu hayatta tutmak için çabalaması da çok güzel detaylardı.
Maekallus'un hep bir şeylerin peşinde olduğunu düşündüm çünkü türü gereği dalavereci findi ve bir yerlerde genç kıza yalan söylüyordur dedim ama yanılmadım. Yalan demeyelim de bazı gerçekleri çarpıtmış ve kızın yanlış almamasına neden olmuş diyebiliriz. Bir de açıkçası Maekallus'u öyle nitelendirmiş ve şekillendirmişti ki yazar gözümün önünde keçi adam diyebileceğim bir figür vardı okurken. Öyle bir mitolojik canlı var mıydı? Sanki vardı... ama ben şey diyeyim izlediğim bir korku filminde şeytanı o şekilde canlandırmışlardı ve okurken aklıma hep o geldi. 🙈
~~~*~~~
İnsanlar duyguları kalplerinde hissetme yeteneğine sahipti, oysa kalp tıpkı organlar gibi etten ibaretti. Duyguların tek kaynağı sadece ve sadece ruhtu.
~~~*~~~
Enna'nın annesini öldüren sırtkanların öldürdüğü anı anımsamaları ve ölüm şekli, sonrasında Enna'ya sırtkanların saldırması ve Maekallus'un onu kurtarma çabası da çok güzel anlatılmıştı.
Hatta Enna'nın ve Maekallus'un bir geçit bulmaları ve orada yaşananlar, Enna'nın köyünü bir fin ordusunun bastığı anda çok güzel anlatılmıştı. Ama o baskında bir savaş güzel olabilirdi. 🙈
Aslında kitap fantastik-gizem türündeydi, aşkı da azıcık içine harmanlamış yazar diyebiliriz. Çünkü Enna'nın Maekallus'u hayatta tutmak ve onun zincirlerini kırıp da tutsaklığını sonlandırmak için çabalamasını anlatırken ikili arasında oluşan yakınlaşmayı ve duyguları da anlatıyordu. Buradan da aşka bağladı yazar. Bence o olmasa da olurdu. Bu kitabı ne müthiş bir sonlu kitap yapardı biliyor musunuz? Tamam fantastik falan ama insan ve yaratık çifti olmamıştı. Maekallus'un fani diyarında yaşayamama sorunu vardı o kendi diyarına gidecekti ve Enna kendi diyarında kalarak hayatlarına devam edecekti. Bu güzel bir son olurdu ama ikisini buluşturmak...
Neyse yazar bunu uygun görmüş.
Ama... Maekallus'un her ruha ihtiyaç duyduğunda ve zayıf düşüğünde hastalanma biçimi, çıkan kabarcıkları çok güzel anlatılmıştı. O detaylar bence kitabın en değişik detaylarından biriydi.
Bazı detaylarda young adult türünde olmasından kaynaklı olarak öyle olduğunu düşünüyorum daha yetişkin okura hitap eden bir kitap olsaydı şu kitabı biraz daha vahşi yazılabilirdi gibi geliyor. Sanırım bir okurun yaşı ilerlediğinde kitap içeriğinde beklediği şey de değişiyor. Çünkü bir savaş sahnesi yazdığınızda o sahnenin hakkını verebilmelisiniz geçiştirmemelisiniz ne yazık ki bu kitapta geçiştirilmiş hissi vardır.
Genç okurların seveceği, fantastik severlerin keyifle okuyacağı bir kitaptı benim içinde okuması zevkliydi ama benim açımdan ne yazık ki eksileri vardı.
Kitaba dair puanım 5 üzerinden 3,5 veriyorum. 🌟🌟🌟/🌟
~~~*~~~
Ruh bütün hücrelerini sarıyor, gölgeleri aydınlatıyor, hatıralarını canlandırıyordu. O anda Enna'yı ne kadar sevdiğini anladı. Onu tanıyordu. Kızın ruhu onu mükemmel bir berraklıkta renklendiriyor, bu sayede artık olmayan ve geride bıraktığı hayatı görebiliyordu.
~~~*~~~
Kitabın adı : Vahşi Dilekler
Orijinal adı : The Will and The Wilds
Yazarı : Charlie N. Holmberh
Çevirmen : Uğur Mehter
Yayınevi : Martı Yayınları
Sayfa sayısı : 288
Kitabın tanıtım yazısı:
ASLA BİR HİNE GÜVENME.
Enna, evinin yakınındaki vahşi ormanda dolaşan hinlerden korkması gerektiğini biliyordu. Fakat içlerinden biri bileziğindeki sihirli bir taşı ele geçirmek istediğinde, bu durumdan kurtulabilmek için tüm riskleri göze alarak başka bir hinle anlaşma yapmaya karar verdi.
Ancak Maekallus hiçbir yardımı karşılıksız yapmazdı.
Peki ya bedeli neydi? Bir öpücük. Üstelik Enna’nın ruhunu çalabilecek güçte bir öpücük.
Yaptıkları anlaşma, Maekallus’un onu canlı canlı tüketen fani diyara hapsolmasına neden oldu. Sonsuza dek yok olmaktan kurtulmasını sağlayabilecek tek şey Enna’nın içten gelen öpücüğüydü. Her bir öpücük onun için geçici bir kurtuluş, Enna içinse yaklaşan bir felaketti. Genç kadının ruhu içinde alev alev yanarken Maekallus hayatında ilk kez bir şeyler hissediyordu.
Enna onun çektiği acıları paylaşsa da küçük fedakârlığı uzun sürmeyecekti. Eğer birlikte onu fani diyara bağlayan sihri bozamazlarsa Maekallus sonsuza dek yok olacaktı... Üstelik Enna’nın ruhu da onunla birlikte tükenip gidecekti.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın