19 Temmuz 2024 Cuma

0 ALINTILAR // Brynne Weaver - Cellat & Karakuş (The Ruinous Love Trilogy #1)



Kitabın yorumu için tıklayınız!






Ona çarpık bir sırıtışla baktım. Sloane bunu yakaladı ve hiç istemediğini görebilsem de sert bakışları yumuşadı. "Beni bir gün seveceksin," diye mırıldandım, gözleri benimkilere ulaştığında teması koparmadan. Dilime bileğimde bıraktığı sosu çok yavaşça yaladım. Sloane'un gözleri restoranın penceresinden süzülen ılık akşamüstü güneşiyle parıldıyordu, dudağının yanındaki o gamzesi pek bastıramadığı neşesinin gölgesiydi. 

"Sanmıyorum, Cellat."

Göreceğiz bakalım, diyordu sırıtışım. 

*****

Öfkem boğazımı yaktı ve onu yuttum. "Bana duvarda ne yaptığını anlar."

Gözleri etrafımıza kaydı, belki Sloane'un izini sürüyor, belki de bir kurtarıcı arıyordu. "Be... ben ona zarar vermeyecektim," dedi dikkatini bana çevirdiğinde. "Sadece izl... izliyordum."

Korkusu bedenimdeki her hücreyi, damarlarımda dolaşan her arzuyu istila eden bir uyuşturucu gibiydi. Tutuşumu değiştirip boğazını kavradığımda mücadele etmeye başladı ve bir sırıtış yavaş yavaş dudaklarıma yerleşti. "İki şey var. İki, sana inanmıyorum. Bence planın önce onu izlemek, sonra öldürmekti. Hem de bunu yaptığın ilk sefer olmazdı, değil mi Francis?"

"Hayır, yemin ederim..."

"İkincisi ve en önemli kısmı, o yüzden iyi dinle, adi herif." Kulağı dudaklarımın yanına gelene dek titreyen bedenini asfalttan kaldırdım. "İzlediğin o kadın var ya?"

Çaresizce başıyla onaylarken parmaklarım boğazının etrafında sıkılaştı.

"O benim."


*****

"Onu neredeyse orada bırakacaktım."

Lark başını yana eğdi. "Ve bundan dolayı kendini kötü mü hissediyorsun?"

"Evet."

"Neden?"

"Eğer durum tam tersi olsaydı onun beni bırakacağını sanmıyorum."

"Ama bırakmadın."

Başımı iki yana salladım.

"Neden ki?"

Göğsüm sızladı. İsmimi kırık dökük bir dua gibi seslendiğini hatırladığım her seferinde böyle oluyordu. Omuzlarının yenilgiyle çöküşü şu an bile alımda çok net bir görüntüydü. "Yaptığı şeye rağmen çok kırılgan görünüyordu. Onu öylece bırakamazdım."


*****

"Karanlıkta yemin ettim. O adam gibi kimi bulabilirsem hepsinin kökünü kazıyacaktım. En kötülerini, en karanlıklarını, en yozlaşmışlarını bulana kadar durmayacaktım ve onları tek tek yeryüzünden silecektim. Ve bir daha kimsenin önemsediğim birini incitmesine izin vermeyeceğime dair kendime söz verdim."

Sloane kollarını Thorsten'in başının iki yanında hava kaldırdı, bıçağın sapını iki eliyle tutuyordu ve parmak eklemleri bembeyaz kesilmişti.

"İşte sözümü tutuyorum." 



*****

Benim en karanlık sırlarımı biliyordu. Ben de onunkileri,. İkimizde canavar olabilirdik ve belki diğer insanlarla aynı şeyleri hak etmiyorduk. Mutluluk. Şefkat. Aşk. Ama en parlak ışığından en derindeki, en tehlikeli karanlığına kadar Rowan'ın her katmanına baktığımda kendimi böyle hissetmekten alıkoyamıyordum. Belki de yaptığım şeyler yüzünden bunu hak etmiyordum. Ama istiyordum. Onunla daha fazlasını istiyordum.


*****

"Oynamak istedim," diye devam ettim sesim sabit çıkıyordu ama bunun uzun sürmeyeceğinden emindim. "Başladığımızda endişeliydim, büyük bir hata yaptığımdan korkuyordum. Ama taktığım maskenin altındaki tüm kırık parçaları anlayabilecek birini bulmak var ya? İşte buna ihtiyacım vardı. Senden önce bir şeyler eksikti. O sendin, Rowan. Sen eksiktin. Bana görüldüğümü hissetmenin güvenli olduğunu gösterdin. Kendi koşullarımıza göre oynamanın güvenli olduğunu. Eğlenmenin güvenli olduğunu, hem de herkesin güzel zaman geçirme fikrine uymasa bile."

Rowan çenesini sıktı, sanki bir sonrası kelimeleri sarf etmemek bir mücadeleymiş gibiydi. "Sorun da bu ya, Sloane. Güvenli değil. Güvenli olmaktan çok uzak." Tartışmak için ağzımı açtığımda Rowan eliyle çenemi kavrayıp beni sert bakışlarına hapsetti. "Seni neredeyse kaybedecektim," dedi, sanki kelimelerini kafama kazımaya çalışıyormuş gibi her birini es vererek vurguladı.

"Ben buradayım," dedim aynı vurguyla. Parmaklarım onunkilerin etrafına dolandı ve avucunu kalbime götürüp atan kalbimin üzerine dümdüz yasladım. "Tam burada."



*****

"Sen hiçbir zaman sevilemez olmadın ki. Sadece seni olduğun kişi için sevecek birini bekliyordu, olmanı istediği kişi için değil. Bana izin verirsen bunu yapabilirim." Dudaklarımı dudaklarına bastırdığımda kan ve tuz tadı aldım ama öpücük iyice yoğunlaşmadan geri çekildim. "Sana tapıyorum, Sloane Sutherland. Seni Briscoe'daki o ilk günden beri istiyorum. Seni yıllardır seviyorum. Ve durmayacağım. Asla."

Sloane'un bakışları dudaklarıma indi ve orada kaldı. Başıyla onayladı. 

"Belki psikopat olabilirsin," dedim bir sırıtışla ve gözlerini kıstı, "ama benim psikopatımsın ve ben de seninim. Anladın mı?"

Gözlerini dudaklarımdan gözlerime çevirdiğinde nihayet gülümsedi. "Hala en kötüsü sensin."

"Ve sen de beni hala seviyorsun."

"Evet," dedi. "Seviyorum."

Sloane parmak uçlarında yükselip ellerini enseme sardı ve alnını benimkine dayayana kadar beni çekti, nefesi dudaklarımda tatlı bir okşamaydı. 

"Gerçekten seviyorum," diye fısıldadı. "Ve benden kurtulmak için bundan daha fazla uğraşman gerekecek çünkü hiçbir yere gitmiyorum."

"Ben de gitmiyorum, Sloane."




 

 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın