10 Temmuz 2024 Çarşamba

0 ALINTILAR // Danielle Lori - En Karanlık Günah (Made Serisi #3)


 

Kitabın yorumu için tıklayınız!






"Ofisindeki o fotoğraftaki çocuk... Eminim o seni önemsiyordur."

O ikisinin -sokaktaki o iki pis, evsiz çocuğun- arasında bağlılık diye çığlık atan bir şey vardı. 

"Peki seni önemseyen kim?"

Tereddüt bile etmedim. "Babam." Bunun doğru olduğunu biliyordum. Benden sakladığı sırlar ve terk edilme kaygılarım olsa da, beni sevdiğini biliyordum.

Ronan, cevabımda hoş olmayan bir şey buldu. "Yumuşak bir kalbin var."

Hiçbir şey söylemedim çünkü bazen can sıkıcı olabilse de bu doğruydu.

"Olmasın," dedi sanki bu değiştirebileceğim bir şeymiş gibi. "Yumuşak olanları kırmak daha kolaydır."

*****

Hava rahatsız edici bir hisle dolmuştu. Kolyemi bırakıp şifonyerin kenarına tutundum. "İstediğin kadar inkar edebilirsin ama ikimiz de aramızda bir şeyler olduğunu biliyoruz."

Bakışları kısıldı. "Aramızda hiçbir şey yok. Güven bana Mila, eğer şimdilik-mutlu-yaşadılar sonu diye bir şey varsa bile, asla senin olmam."


*****

"Söylesene, ruhunu mu sattın yoksa kötülük aileden mi geliyor?"

"Muhtemelen genetik faktörlerin bir etkisi vardır. Sen de biliyor olmalısın. Annenin kanını taşıyorsun."

Beni istediği kadar küçük düşürebilirdi ama annemin hatırasını kirletmesine izin vermeyecektim.

"Onun hakkında yalan söylemeyi kes," diye çıkıştım.

Tek kaşını kaldırdı ve dudaklarını bükerek sataşmaya devam etti. "Annen hasta biriydi, kotyonok. Ve hasta derken yavru köpekleri boğan türden bir hastalıktan bahsediyorum. Ama hasta olsun ya da olmasın, duyduğuma göre yatakta müthiş bir-"

Çayımı yüzüne fırlattım.

Tüm bastırılmış kızgınlığım, Ronan'ın bir şekilde sakin ama öfkeli ifadesinin etrafında bir konfeti gibi patladı. Her şey ölümcül bir şekilde durmadan önce, gerilim odadaki oksijeni emdi. Kanım adrenalin ve soğuk bir korku gezinirken sandalyemde donakalmıştı. 

Yüzünü eliyle sildi, sesi sakindi ama sıkılı dişlerinin arasından konuştu. "Önden başlaman için sana avantaj tanıyacağım."

Eğer ondan kaçarsam, beni kovalardı. Eğer kaçmazsam...

Beni öldürürdü.


*****

O öldürücü metal parçasının büyüsüne kapılmış haldeyken, kuru bir eğlenceyle konuştuğunda neredeyse sıçradım. "Beni vurmayı düşünmüyorsun, değil mi?"

Gözlerim onunkilere kayarken aklıma gelen ilk yanıtı söyleyiverdim. "Değişir. Silahla ölür müsün, yoksa kalbine kazık mı saplamak gerekir? Vaktimi boşa harcamak istemiyorum."

"Bir kurşun beni henüz öldüremedi ama her şeyin bir ilki vardır."



*****

"Çok fazla pişmanlık duymam, kotyonok. Ama dün gece yaptıklarımdan pişmanım."

Duygusuzca, "Neredeyse teminatını kaybedeceğin için mi?" diye yanıtladım.

"Hayır," dedi sertçe. "Ölebileceğin için."



*****

"Benden gerçekten ne istiyorsan söyle, kotyonok. İstediğin her şeyi alabilirsin Gitmeme izin vermem dışında her şeyi."

Bir yanım ondan, başka hiçbir şey istemediğimi söylemek istiyordu ama bu bir yalandı. Kendi ruhumu kurtarmak için bile bu kelimeleri dudaklarımdan çıkaramıyor gibiydim. Ruhum çoktan ona aitti.

"Ödeşmek için beni gerçekten vurmak ister misin?" Geri çekildi ve soğuk metali avucuma tutuşturdu. "Hadi yap. Bu sefer tamamen dolu."

Silahın sadece ağırlığı bile içimdeki çektiğim bir seti kırdı ve yanaklarımdan sıcak yaşların süzülmesine neden oldu. Titrek bir nefes alıp başımı iki yana salladım ve tabancayı bırakıp yere düşürdüm.

"İstediğim bu değil."

"Sahte elmaslardan oluşan bir hazine sandığına ne dersin?" Başparmağıyla bir gözyaşımı sildi ve okşayışı, ağzımdan dürüst bir cevabı çekip çıkardı.

"Umursamanı istiyorum..."



*****

"Tutsağımın vegan beslenmesini sağlıyorum," diye gürledi.

Sesinin gücü beni durdurdu.

"Günlerini yoga yaparak ve bahçede oynayarak, gecelerini ise şöminenin yanında klasikleri okuyarak geçiriyor." Alaycı tonu eğlenceden yoksundu.

Bana hakaret mi ediyor yoksa kendi çarpık tavırlarıyla beni umursadığını mı gösteriyordu karar veremedim. Daha fazlasını duymak istiyordum ama tek yapabildiğim arkamı dönüp onu, "Beni gözetliyordun," diye suçlamak oldu.

"Sessiz ol," diye çıkıştı. "Bu da benim monoloğum."

Çenemi kapadım.

"Seni burada tutmak, adamlarıma bir hakaret gibi geliyor ama görünüşe göre bu s*kimde bile değil." Gözleri yüreğimi dağladı. "İntikamımı ne kadar ertelersem, babanla yeni bir savaşa o kadar çok yaklaşıyorum. Ve bu da  s*kimde değil."

O tür bir şiddetin kaynağı olduğumu düşününce boğazım düğümlendi.

Burada bulunmamamın bu kadar sorun yarattığını bilmiyordum.

Bakışları kısıldı. "Sen bana tetik çekiyorsun ama ben seni kahrolası on beş dakika boyunca bile soğukta bırakamıyorum. Şimdi söyle bana Mila, burada en çok kim umursuyor?"



*****

"Bunu ne b*k yemeye yaptın, Mila?" diye hırıltılı bir sesle gürledi. ""NEDEN?"

"Sen ölümsüz değilsin," diye fısıldadım, boğazım düğümlendi. "Ölmeni istemedim."

Bana bakarak gözleri inanmazlık, öfke ve anlaşılmaz bir şeyle doluydu. "Benim için kendini feda etmeyeceksin." Dişlerini sıktı. "Benim için ÖLEMEZSİN, kotyonok." Gözleri beni perişan etti. "Aramızda biri ölecekse, o BEN olacağım. Anladın mı?"

Anlamadım, o yüzden başımı de iki yana salladım.

"Öyleyse senin için daha açık anlatayım," dedi gözlerindeki gölgeler yanıp sönerken. "Bensiz hayatta kalırsın. Yoluna devam edersin." Sesi sertleşti. "Bense senin ve tüm o lanet sarılarının olmadığı bir dünya hayal edemiyorum. Yani ölürsen, beni de götürürsün. Fedakarlığın hiçbir şey ifade etmez, kotyonok. HİÇBİR ŞEY." 




 

 

 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın