Kitabın yorumu için tıklayınız!"Onu düşünmeyi bıraktın mı hiç? Büyüdükçe onu unutmaktan korkuyorum. Şimdi bile sadece biraz hatırlayabiliyorum."
Onu rahatlatmaya çalışarak, "Senin yaşındayken hatırladığım şeyleri asla unutmadım. Çünkü o anılar o kadar önemli ve değerliler ki içimize işler. Ayrıca onu asla unutmamamı sağlayan harika bir babam var. Ama onu asla unutmayacağımın bir numaralı sebebini biliyor musun?" dedim.
"Ne?"
Kalbimi işaret ettim. "Çünkü o burada. Her zaman. O senin bir parçan ve onu her gün kalbinin içinde taşıyorsun. Kendi kalbini unutamazsın ve unutmayacaksın da."
"Senden çok etkileniyorum," dediğimde kendim de şaşırmıştım. "Her şekilde. Ama neden işleri birbirinden ayırman gerektiğini de tamamen anlıyorum. Birini kabul etmenin senin için neden korkutucu olduğunu anlıyorum... sadece kalbine değil, hayatına da kabul etmenin. Sanırım senin yerinde olsam ben de aynı şekilde davranırdım."
Ben konuşmaya devam ederken o sessizce dinlemeye devam etti.
"Üzgünüm Sebastian. Hayatın daha kolay olmadığı için üzgünüm. Karını kaybettiğin ve yalnız uyumak zorunda kaldığın için üzgünüm. Umarım bir gün tekrar mutlu olabilirsin. Seni daha yakından tanıma şansım olmasını ne kadar istesem de kalbindeki o yerin hala dolu olduğunu da anlıyorum."
Tekrar ağzıma baktığında, "İşleri birbirinden ayırmamı oldukça zorlaştırıyorsun Sadie," dedi.
Kalbim küt küt atıyordu.
"Gitmemi istiyor musun?" diye fısıldadım.
Elime uzandı. "Hayır."
Benimkini tutan büyük, sıcak elinin verdiği his uzun süredir hissettiğin en iyi şey olabilirdi.
"O zaman kalacağım. Bir arkadaş olarak. Kalmamı istediğin sürece kalacağım. Tekrar yalnız kalmaya hazır olduğunda da gideceğim."
Ellerimize baktı. "Yalnız kalmayı hiç sevmiyorum. Hatta nefret ediyorum. Birdie evde yokken burada olmaktan nefret ediyorum. Çünkü o zaman elimde kalanlarla yüzleşmek zorunda kalıyorum. Kızım olmadan hiçbir şeyim yok. Hayatımın böyle olmasını istemiyorum. Tekrar mutlu olmak istiyorum. Sadece bunu nasıl başaracağımı çözemedim."
*****
Devin şarabını bardağın içinde döndürüp başını iki yana salladı. "Vay be."
"Ne?"
"Çoğu kadın senin yerinde olsa ihmal edilmiş hisseder. Ama sen oturmuş onun duygularını düşünüyorsun. Onu gerçekten önemsiyorsun, değil mi?"
Bunu düşünmem bile gerekmiyordu. "Evet. Evet, gerçekten önemsiyorum ve ne kadar çok önemsersem o kadar çok incineceğimden korkuyorum."
*****
Anlaşmayı bir öpücükle mühürlemiştik. Öpüşmemiz bittiğinde omzumun üzerinden Birdie'nin odasına doğru baktım. "Peki ya Birdie?"
"Ona söylememiz gerektiğini düşünüyorum. Sen ne düşünüyorsun?"
Dudağımı ısırdım. "Kararı sana bırakıyorum. Ama beni kucağında otururken yakalamasındansa dürüst olup söylemen daha doğru olacaktır."
Onayladı. "Yarın onunla konuşacağım. Peki konuştuktan sonra üçümüz yemeğe ya da sinemaya gidelim mi? Sadece ben ve kızlarım."
Kalbim erimişti, gülümsememe engel olamadım. "Kulağa harika geliyor."
"Güzel. Bence de."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın