Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Neden tüm arkadaşlarını uzaklaştırdığını anlamıyorum. Onları korumak için mi? Kendilerinin karar vermeyi tercih edeceklerini düşünmüyor musun? Seninle olmak isteyeceklerini düşünmüyor musun?"
"İstediklerini biliyorum," dedi. "Az önce sana anlattıklarımı anneme söylemek zorunda kaldım. Ailemin ve arkadaşlarımın benimle oldukları dakikaları saymalarını izlemek zorundayım. Gözlerindeki acı, dikkatli sözler, biraz fazla uzun süren vedalaşmaları. Bunu Oscar'da, Dena'da ve Tania'da görüyorum. Theo'da ve ailemde görüyorum... Onlarda bunu görüyorum çünkü buna mecburum. Başka biri... Buna dayanamıyorum. Benim bir çevrem var ve hepsi bu. Bu çevrenin dışında insanlara söylemek istemiyorum. Öğrenmek zorunda kalmalarını istemiyorum. Başka birinin buna katlanmasına izin vermem..."
Havayı yutup kendime hakim olmaya çalışarak, "Yine de," dedim. "İşte buradayım."
Bana bakarken, "İşte buradasın..." dedi. "İnan bana, seni bunun içine çekmek istemedim. Ama sanki..."
"Ne?" diye fısıldadım.
"Sanki başka seçeneğim yokmuş gibi hissettim." dedi Jonah. "Çemberi kapalı tutmaya ve duvarlarımı sağlam tutmaya çalıştım, rutinime devam ettim... Ama sen yine de içine girdin." Çenemden akan yaşı nazikçe sildi. "Sen de bunu hissediyorsun, değil mi?"
Başımı salladım. "Evet."
"Benim sıkıcı ve karanlık dünyama muhteşem bir ışık oldun. Ama seni tekrar öpmeme izin verirsen... Eğer şimdi bir şeye başlarsak zaman durmaz. Son benim sonum, uzaklarda belirsiz bir şey olarak kalmayacak. Zaman bana meydan okuyacak çünkü..."
Sesi kısıldı. Elini daha sıkı tuttum. Gözyaşlarımız birbirine karıştı.
"Çünkü ne?" diye fısıldadı.
Dişlerini gıcırdatarak, "Çünkü Kace, günler geriye doğru akacak. Ta ki son gün gelene kadar," dedi. "Sana veda etmem gereken gün."
"Beni mi çağırdın?" Yatağın yanındaki sandalyeye çökerken söyledim. Dirseklerimi şilteye yasladım ve elimi eline aldım.
"Sözler alıyorum," dedi, kısa, sığ nefesler arasında. "Kimse... Benim durumumdaki ir adamı... reddedemez."
Zekice bir cevap bulmaya çalıştım ama bulamadım. Sadece, keşke bu pozisyondan başka bir pozisyonda olsaydı diye feryat ediyordum.
"Bir şey mi istiyorsun?" diye sordum. "Herhangi bir ey."
"Hayır, Kacey. Sadece seni istiyorum. Burada, benimle."
Başımı salladım. "Buradayım. Hiçbir yere gitmiyorum."
Dudakları hafifçe seğirerek gülümsedi. "Ve şu söz."
"Nedir?"
Jonah, "Söz ver bana," dedi. Sesi zayıf ve yumuşaktı ama bakışlarında çaresiz bir yoğunluk vardı."
"Ne hakkında, bebeğim?.."
"Yine sev."
Eğer şansım olsaydı seni sonsuza kadar severdim, Kacey.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın