Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Sen ne zaman görsem, kafana sert bir cisim fırlatasım geliyor."
Salvatore'nin dudakları tenime değmeye devam etti, yumuşak dokunuşu ensemdeki tüyleri karıncalandırırken soğukkanlılığımı korumam zordu.
"Hayal kırıklığına uğrattığım için kusura bakma. Kısa çöpü sen çektin. Kaputun altındakilerden memnun kalmadığına göre beni aldığın yere geri göndermeye ne dersin?"
Aniden beni çevirdi, artık ona bakıyordum. Çenemi kavrayıp başımı yukarı kaldırdı.
"Hiçbir yere gitmiyorsun, Milene."
"Eğer İrlandalılar olmasaydı onun çalışmasına izin verir miydin?"
"Belki. Eğer jinekoloji ya da pediatri bölümüne geçmeyi kabul etseydi. Yetişkin erkek hastaların olmadığı bir yere."
"Bana kıskandığını mı söylüyorsun?"
"Kıskanmıyorum." Kahvemden bir yudum aldım. "Sadece karıma bakan her erkeği öldürmek için kontrol edilemez bir dürtü hissediyorum."
Annem birkaç saniye beni izledikten sonra ellerini masanın üzerine koyup öne doğru eğildi. "Umarım bu geçici bir hevestir," dedi. "Eğer tamamen bağlandıysan, Tanrı kızın yardımcısı olsun."
"Bugün Pippa ile bir çiçekçinin önünden geçerken aklıma bir şey geldi."
"Ne?" diye sordu çenemin kenarını ısırırken.
"Sen ikinci sapıksın. Bana bir ton çiçek yollayan kişi."
"Evet."
Eğildim ve bakışlarımla onu kıstırdım. "Yüz vazo mu?"
"Doksan altı. Ellerinde sadece o kadar vardı."
"Bir tanesi yeter de artardı."
Salvatore bir an beni izledi, sonra öne doğru eğildi ve burnunu benimkine değdirdi. "Benim için ya hep ya hiç, Milene. Bunu şimdiye kadar anlamış olmalıydın."
"Senin derdin ne?" diye bağırdım, yüzümden akan gözyaşlarını silip ona doğru yürüdüm. "Bir değişiklik olsun diye başka birisi vurulamaz mı? Yoksa bu senin ayrıcalıklı hakkın mı?"
Salvatore, "Milene, sakinleş," derken Ilaria son dikişi attı.
"Bana sakinleşmemi söylemeye cüret etme, seni pervasız, ihmalkar salak." Omuzlarını tutup bağırmaya devam ettim, sol tarafımda duran ve bana yüzlerinde şokla bakan Ilaria ve Nino'ya aldırış etmedim. "Vücudundaki kurşun yaralarını saymaktan bıktım! Anlıyor musun?"
"Milene-"
"Bu sonuncusu!" Yüzüne doğru kükredim, sonra gözyaşlarına boğuldum. "Söz ver bana!"
"Muhtemelen seken kurşunlardan biri. Girmedi bile."
"Lanet olası bir paintball topu bile olsa umurumda değil, Salvatore!" Burnumu çekip dişlerimi sıktım. "Bir daha vurulursan, giderim."
Gözlerimi kıstım ve göğsüne dayayarak tuttuğu ufak bohçayı gösterdim. "Bebeğimi çalmayı bırak."
Bir ay önce hastaneden eve geldiğimiz günden beri, Salvatore her fırsatta bebek odasına gizlice girip Mia'yı alıyor ve gittiği her yere yanında yaşıyordu. Açıklaması; yatakta değil de onun kollarında uyumayı daha çok seviyor olmasıydı. Bu da yetmezmiş gibi, Mia'yı uyanıkken tutan da oydu. Sürekli.
Salvatore başını yana eğdi ve gözleriyle şu şeyi yaptı, beni bakışlarıyla yerime yapıştırdığı ve yavaşça gözlerini kırpıştırdığı şeyi. Lanet olsun, hala dizlerimin bağını çözüyordu.
"Dokuz ay boyunca onu kendime sakladın, Milene." En tuhaf ifadeyi bile son derece mantıklıymış gibi gösteren ciddi tonuyla konuştu. "Artık sıra bende."
"O karnımdaydı, Slavatore. Bu sayılmaz."
"Benim kitabımda sayılır."
İç çekip yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Neler oluyor. 'hiçbir şey' deme çünkü seni çok iyi tanıyorum. O yüzden dökül bakalım."
Uzun bir süre gözlerime baktıktan sonra gözlerini kapattı. "Beni sevmeyeceğinden korkuyorum."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın