~~~*~~~
"Yapabileceğim tek şey sahip olduğum sahip olduğum her günü yaşamak."
~~~*~~~
Neredeyse bir sene önce çıktı bu kitap ve ben daha yeni okuyorum üstelik yeni çıktığı dönemlerde almıştım. Ancak böyle geç okumalar da iyi oluyor bazı kitapları gündemde tutuyor ve bu kitap bence gündemde kalmayı hak ediyor.
İki kitaplık bir seri olan Full Tilt serisinin ilk kitabıydı. Zaten ikinci kitap da çıktı ve bitmiş bir seri. Romans türünde olan bir seri olmasına rağmen dram kısımlar da vardı.
Smut sahneleri vardı bazıları yüzeysel olsa da bazıları detaylıydı ve aslında genelde romans kitaplardaki kadardı ama okumaktan rahatsız olanlar için önden uyarayım dedim.
~~~*~~~
Ölmenin bir takım sporu olmadığını öğrendim. Bu yapayalnız bir çabaydı. Sevdiğim herkes karada duruyorken ben teknede tek başıma kıyıdan yavaşça uzaklaşıyordum. Bu konu kimsenin izlemek dışında yapabileceği bir şey yoktu.
~~~*~~~
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Jonah, yeni kalp nakli olmuş ve vücudunun kalbi reddetmesiyle kullandığı ilaçlarla hayata tutunmaya çalışan 26 yaşında bir genç adamdır. Üstelik kendisi bir cam ustası olduğu içinde vereceği sergi için çalışmalar yapmaktadır. Bir rutini vardır ve bu rutine göre hayatını yaşayıp, sadece kendisine izin verilen yiyecek-içeceklerle beslenmektedir. Üstelik teşhis konduktan sonra ve ameliyatına yakın bir zamanda kız arkadaşı tarafından terk edildikten sonra kalp kırıklığıyla da uğraşmaktadır. Hayatı bu şekilde akıp giderken geceleri ek iş olarak yaptığı limuzin şoförlüğünde bir gece ünlü olmaya başlamış rock grubunu konser alanına götürür. Konser bitişinde de onları alıp kaldıkları eve götürecektir. Ancak konser çıkışında grubun elektro gitaristi olan Kacey sarhoş ve dağıtmış halde korumasıyla limuzinin yanına gelir. Yarı baygın olan genç kızı eve götürmekle görevli olan Johan, yaşanan aksilikler yüzünden eve götüremez. Kendi dairesine götürüp Kacey'i orada yatırır, bu sırada menajerine de bilgi veren Jonah, Kacey'e güvenli bir gece geçirtip, ertesi gün evine götürmeyi planlamaktadır. Ancak Kacey, yaşadıkları yüzünden ailesiyle olan problemleri ve grupla yaşananlar yüzünden alkole dayanarak kaçmayı amaçlamış ve her konserde içerek her duygusunu bastırmıştır. Şimdi kendine geldiğinde Jonah'ın kendisiyle ilgilenmesi ve bildiği o hayattan sakinliği fark ettiğinde kendi hayatını sorgulamaya başlar. Vegas'taki son konserinde de yaşadığı bazı sorunlardan sonra dört günlük arada Jonah ile kalmayı ister ve bunu Jonah da kabul ettiğinde ikili arkadaşça takılmaya başlarlar. Jonah hayatına bir kadın girmesinin değişikliğini ve heyecanını yaşarken Kacey'de bir adamın kendisiyle cinsellik dışında ilgilenmesi ve kendi yaşadığı kaos dolu hayatın sonucunda bu hayat oldukça hoşuna gider. Ancak ayrılık zamanı geldiğinde de Kacey bir sonraki konser için gittiğinde aklı arkada kalmıştır. Çünkü istediği hayatın bu olduğundan artık emin değildir. Dahası Jonah'a kapılmaya başlamıştır ve geri dönmek istemektedir. Ani bir kararla bırakıp da Jonah'ın yanına döndüğünde ikisi de hayatlarını ayrı bir mutluluğa ve aşka kapılarını açarlar. Ancak Jonah'ın Kacey'e yaptığı itiraf... hastalığı ile ilgili itiraf bütün dengeleri tepetaklak eder. Çünkü Jonah'ın dört aydan belki de biraz daha fazla zamanı vardır. Vücudu kalbi kabul etmemiştir, bağışıklık bastırıcı ilaçlar da böbreklerine zarar vermektedir ve daha da önemlisi artık yapılacak hiçbir şey yoktur. Kacey'in şimdi ne istediğine karar vermesi gerekmektedir. Jonah ile kalıp dolu dizgin bir aşk yaşayıp sonrasında sevdiği adama veda mı edecek yoksa çekip gidecek mi?
~~~*~~~
Bir şekilde benim için yaptığı lambalar açık kalacak ve ben asla karanlıkta kaybolmayacağım.
~~~*~~~
Öncelikle şunu söylemeliyim ki kitaba, şeker bir romantizm olarak başladım. Çünkü sonunun böyle biteceğini bilmiyordum. Bazı konular beni oldukça ağlak moda sokabiliyor. Özellikle Jonah'ın sonu ve Kacey'in durumu söz konusu olduğunda. O hissi yaşadım. Henüz 22 yaşlarındayken üniversitedeki arkadaşıma kanser teşhisi kondu ve en fazla altı ay ömür verdiler. O kadar hzlı ilerledi ki hastalığı gözlerimizin önünde sonuna daha da çok yaklaşıyordu ve biz hiçbir şey yapamadan izliyorduk. Onun çaresizliğini biliyorum. Hedeflerine ulaşsın diye çabalamanın da ne demek olduğunu biliyorum. Finallere girerken bile hocaların izniyle sınav kağıdını biz doldururduk. O kadar gücü kendinde bulamazdı ve mezuniyette tekerlekli sandalyesiyle kepini attı. Ne bizim ne de ailelerimiz için unutabileceğimiz bir andı... Bunu yaşadıktan sonra Kacey'in ve Theo'nun o çaresizliğini fark etmemek, hissetmemek imkansız. O sahneler... o satırlar itiraf ediyorum ki ağlattı beni. Çünkü ne hissettirdiğini biliyordum.
Jonah'ın güçlü kişiliği, hasta olmasına rağmen hedeflerine ulaşmak için çabalaması, kalıcı bir miras bırakmak için çabalaması ve sonunda hedeflerine ulaşması çok güzeldi. Bir motivasyon kaynağıydı bence onun için ve hayata karşı verdiği bir savaş. Bunun yanında Kacey ile yaşadıkları da öyleydi. Resmen sınırlı zamanı olmasına rağmen her anına odaklanarak ne yaşarsam ne hissedersem ne hissettirirsem hepsi benim anım olacak ve bu anları biriyle paylaşacağım moduydu. Çok güzeldi. Hepimiz öyle değil miyiz sevdiğimiz bir insanı kaybettiğimizde onunla geçirdiğimiz anları bize anımsatan yerler her zaman anılarımızda...
Kacey'in bütün o kaos ortamlarında olmasına rağmen, içindeki o savaşçı kişiliği çok güzeldi. Hem konserlerindeki mutsuzluğu, yetenekli ve sevdiği şeyi yaparken bile birileri yüzünden bastırılması ve minnet duygusundan dolayı kendisine biçilen rolü oynama çabası güzel anlatılmıştı. Bunun yanı sıra içindeki gücü bulma ve sonrasında savaşması da güzeldi. Özellikle de Jonah'ın hastalığı ile ilgili gerçekleri öğrendiğinde verdiği tepkiler. Ona her an göz kulak olma modu...
~~~*~~~
"İnsanların kalmaları gerekirken gitmelerinden nefret ediyorum."
~~~*~~~
Kacey'in menajerine küfredesim geldi resmen. Resmen rock grubu kızların menajeri mi yoksa kızlar daha çok para kazansın kendi cebi daha fazla dolsun diye Kacey'i mi pazarlıyor belli değil. O satırlarda resmen hem menajeri hem de diğer adamı parçalayasım geldi.
Jonah'ın ailesi, arkadaşları ile olan ilişkisi ve onların Jonah ile daha fazla zaman geçirebilmek için çabalamaları da çok güzeldi. Bütün bunların yanında aşkı tadan Jonah ise... kalbinin yettiğince aşkı yaşama çabası da çok güzeldi.
Jonah'ın kardeşi Theo'nun tavırları, Kacey'e olan tepkisi çok iyiydi. Ağabeyini koruma içgüdüsüyle Kacey'e olan tavırları çok iyiydi. Bunun yanı sıra da Kacey'i kabullendikten sonra da onunla Jonah'a karşı müttefik olmaları çok iyiydi.
Sadece Jonah'ın hastalığının son evrelerini, vedalaşmaları daha uzun ve detaylı okumak isterdim. Bana geçiştirilmiş hissi verdi ya da yazar çok içindeydi yazarken hissettiği duyguları aktaramadı gibi... daha detaylı okumak isterdim o kısımladı.
Kitaba dair çok fazla şey söylemeyeceğim ama kitabı severek okudum. Geçmişe gömdüğüm yaramı deşti ve ağlattı ama olsun. Beklediğim bu değildi ama beklediğimden farklı çıkmasını da sevdiğimi söylemeliyim.
Kitaba dair puanım 5 üzerinden 4 veriyorum. 🌟🌟🌟🌟
~~~*~~~
"Kacey," yüzümü ellerinin arasına aldı. Koyu renk gözleri bana odaklanmıştı. "Bana yaşadığımı hissettiriyorsun," dedi.
~~~*~~~
Full Tilt
- Son Sürat
- Her Şeyiyle
Kitabın adı : Son Sürat
Orijinal adı : Full Tilt
Yazarı : Emma Scott
Çevirmen : Güide Diker Edin
Seri Bilgisi : Full Tilt #1
Yayınevi : Lapis Yayınları
Sayfa sayısı : 288
Kitabın tanıtım yazısı:
“Aylarımız veya yıllarımız olmayabilir ama anlarımız var. Binlerce, hatta on binlerce.”
Kacey Dawson; hayatını hep uç noktalarda yaşamış, fevri, gözü kara, genç bir kadındır. Gelecek vaat eden bir müzik grubunun baş gitaristi olarak şöhrete ve zenginliğe ulaşmasına ramak kalmıştır. Ancak gerçek bir müzisyen olma isteği ile rock yıldızı olmanın ışıltılı ama alkole boğulmuş yolunda bir çıkış aramaya çalışmaktadır.
Jonah Fletcher’ın ise vakti giderek tükenmektedir. Durumunun ümitsiz olduğunu bilen genç adam, kendini sayılı aylarını en iyi şekilde değerlendirmeye adamıştır. Planları arasında prestijli bir sanat ga- lerisinde cam enstalasyonunu gerçekleştirmek vardır. O güne kadar bu planı sekteye uğratacak bir şeyle karşılaşacağına ihtimal vermemiştir. Ta ki koltuğunda sızıp kalan, çılgın ve ihtiraslı rock gitaristine aşık olana kadar…
Ancak ikisi de sadece birkaç saat içerisinde hissedecekleri derin bağdan ve bu bağın arkadaşlıktan daha fazlasına son süratle ilerleyeceğinden habersizdir.
Son Sürat; tüm kalbinizle sevmenin, fedakârlık göstermenin, aynı anda müthiş bir keder ve mutluluk ya- şamanın ne demek olduğunu anlatan bir hikâye. Okuyucuları gözyaşlarına boğacak bir resital… Kendini bulmanın ve tekrar kaybetmenin hikâyesi. Yani sonsuz aşkın.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın