Çok çok severek okuduğum ve ne yazık ki hak ettiği değer görmediğini düşündüğüm kitaplardan birinin yorumunu bir alttaki postta paylaştım.
Okuduğumuz zaman birçok detayında kendimizden daha doğrusu bazı toplumlardan örnekler bulabiliriz. Her ne kadar birebir yaşanmıyor olsa da ve distopik bir dünya olsa da aslında bu tür yaşam süren toplumlar var. O yüzden de oldukça etkileyici olduğunu düşündüğüm kitaplardan biri Erdem Yılı.
Yediden yetmişe herkes okuyabilir. Young Adult denilen türde yani genç yetişkin türünde, distopik ve hafiften de aşk romanı türünde.
Bu tür kitapları herkes okuyamaz biliyorum ama denemek isteyenlere tavsiyemdir. Bu tür kitapları sevenlere de tavsiyemdir.
Şimdi sizleri alıntılarla baş başa bırakıyorum.
Gözlerimden yaşlar akarken, "Bunu niye yapıyorsun?" diye sordum. "Defteri gördüm. Babama verdiğin sözü fazlasıyla yerine getirdin. Beni niye öldürmedin ya da ölüme terk etmedin?"
Gözlerinin arasında derin bir yükselti oluştu. "Bende kendime sürekli aynı şeyi soruyorum," dedi, sonunda bakışlarıma karşılık vererek. "Ama seni gördüğümde... buzun üstünde... o kadar şey görünüyordun ki..."
"Aciz," diye fısıldadım, beni kurtaranın bu olduğu fikrinden hem tiksindim hem öfkelendim.
"Hayır," dedi gözleri ateş ışığında parlarken. "Cüretkar. Buzu o baltayla kırdığında... hayatımda gördüğüm en cesurca şeylerden biriydi."
*****
"Kasabada, aklından geçeni açıkça konuşan bir kadından daha tehlikeli hiçbir şey yoktur. Havva'nın başına gelen buydu, biliyorsun, bu yüzden cennetten kovulduk. Tehlikeli yaratıklarız. Şeytani cazibeyle doluyuz. Fırsat verilirse erkekleri günaha, kötülüğe, yıkıma çekmek için sihrimizi kullanırız." Dramatik bir ifadeyle gözlerimi devirmek için fazla yorgundum. "O yüzden bizi buraya gönderiyorlar."
"Sihrinizden kurtulun diye," dedi.
Uykuya dalarken, "Hayır," diye fısıldadım. "Bizi yıkmak için."
*****
"Bana güveniyor musun?" diye sordu.
Tereddüt etmeden, "Evet," dedim.
"Öyleyse bunu yapabileceğimize de güven," dedi. "Her şeyi çözecek zamanımız var ama bu arada, bir yol bulacağıma inan. Hepimiz için."
Cevabı yüzünde ararken, "Niye bunu yapmak istiyorsun?" diye sordum.
Parmağını saç örgüm boyunca gezdirdi, ta kırmızı ipek kurdelenin ucuna kadar. "Senin saçın açık ve yüzüne güneş vururken görmek istiyorum."
*****
"Güçlü hissetmeyi kim istemez ki? Hayatında bir kez olsun kontrol sahibiymiş gibi hissetmeyi? Çünkü o da olmazsa biz neyiz ki?" Kafamı kaldırıp ceza ağacının dolgun dallarına bakarak devam ettim. "Birbirimizin canını yakıyoruz çünkü öfkemizi sadece böyle göstermemize izin var. Seçeneklerimiz elimizden alınınca da içimizdeki ateş için için yanıyor. Bazen sevgimizle, öfkemizle ve ikisinin arasında kalan her şeyle dünyayı yakıp kül edebiliriz gibi geliyor bana."
*****
"Sana bir açıkla-"
"Bana hiçbir şey borçlu değilsin," diye fısıldadı. "Seni seviyorum. Seni hep sevdim. Seni hep seveceğim. Tek umudum zamanla senin de beni sevmen."
Gözlerim dolmaya başladı. "Eczanedeki yangın... Senin yaptığını biliyorum. Benim için yaptığını biliyorum."
Tuttuğu nefesi gürültüyle saldı. "Çok fazla şeyin doğrusunu bilen biri olarak, yanlış bildiğinde de olağanüstü bir biçimde yalnız biliyorsun."
Anlamaya çalışarak yüzüne baktım.
"Onu kendim için yaptım," derken kaşları çatıldı. "Çocukken beraber geçirdiğimiz onca yılın, kasabada koşturmamızın, erdem yılı hakkında ipuçları elde etmeye çalışmamızın benim için bir anlamı vardı. Rüyalarındaki kız... Onunda bir anlamı vardı. Ben her zaman inandım, sana, o kıza, değişime... Ama sen bana inanmadın."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın