20 Haziran 2021 Pazar

2 ALINTILAR // Brigid Kemmerer - Yalnızlığın Kara Laneti (Cursebreakers #1)

Kitaba dair yorum bir alttaki postta yer alıyor. Masalları yeniden kurgulaştırmak, onları yepyeni hikayeler olarak okurlara sunmak bence çok güzel bir şey ve ben de onları okumaktan çok hoşlanıyorum.

Bu kitapta Güzel ve Çirkin'in yeniden kurgulaştırılmış haliydi. Güzel farklılıkları vardı, mesela masalda hep bir canavar görünümünde olan bir prens vardı ama bunda sadece döngüsünde canavar olan ve kendi bilincini kaybedip yıkım getiren, döngü haricinde de bir insan görünümünde olan bir prens vardı. Devamında da birçok farklılıklar vardı tabi ama geneli masalın temasındaydı. 

Ben sevdim kitabı bu tür kurguları sevenlere tavsiye ederim hazır ikinci kitap da çıkmışken peş peşe okuyabilirsiniz bence.

Benim kitaba dair puanım 5 üzerinden 4 diyerek sizleri alıntılarla baş başa bırakıyorum. 




 Bu döngü korkunç bir şekilde yanlış gidiyordu. Bana asla güvenmeyecekti. 

Yine başarısız olacaktım. 

Elimi kapıya koydum. O da diğer tarafta kımıldamamıştı. "Sizinle alay etmiyorum, leydim." Durdum, hiçbir şey söylemedi. "Demir Gül büyülü değildir."

Ahşabın arkasından konuştu. "İyi. Nedir öyleyse?"

"Lanetli."




*****



"Gerçekten cömerdimdir, Prens Rhen. Sana merhamet göstereceğim. Bu senin son döngün olacak. Günlerin Kordiyar'ın kalanıyla eş zamanlı geçecek. Bu döngü sona erdiğinde Demir Gül önceki haline dönecek."

Göğsümde bir ferahlık çiçeklenmeye başladı, insafsız acımın içinde küçük bir rahatlama. Nihayet son döngüm gelmişti. Üç ay daha dayanacaktım ve sonrasında özgür olacaktım. Grey'in tutuşundan kurtulmak istedim ki Lilith'in ayaklarını öpüp minnettarlıkla ağlayabileyim.

"Bu kızla başarısız olup sonsuza dek bir canavar olarak kalmaya mahkum edildiğinde ne olacak peki?" diye sordu Lilith ardından.   

Soru neredeyse kalbimi duduracaktı.

"Seni komuta edebileceğin tek bir adamla bırakan ben değilim," dedi ve sesi birbirine sürtünen binlerce bıçağa dönüştü. "Kordiyar'ı sefalet ve dehşete ben sürüklemedim. İnsanlarını yok eden de ben olmayacağım."

Boğacımda bir hıçkırık yükseldi. Tamamen yeni bir döngü için ağlamak istiyordum. Yakıcı acı başıma ulaşmış, gözlerim yıldızlarla bulutlanmıştı. 

"Sen sorumlusun," dedi korkunç sesi solarak. "Sen, Rhen. Hepsini sen yok edeceksin."




*****



"Benimle seyahat ediyorsanız insanlar sizin bir leydi, hizmetçi ya da fahişe olduğunu varsayacak." Kaşları kalktı. "Son ikisinden birini düşünmelerini mi tercih ederdiniz?"

Şimdi onu yumruklamak istiyordum. "İn şu attan, Rhen."

Bacağını Demir'in boynundan attı ve yere indi, ardından elini bana uzattı. 

Almadım. "Bir hizmetçi ya da fahişeye elini uzatır mıydın?"

Kımıldamadı. "Bir soru sordunuz. Ben de cevapladım. Gücendirmek niyetinde değildim."

"Mahkuma ne dersin? Onlara beni kaçırdığınızı söylesem nasıl olur?"

Eli hala uzanmış duruyordu. "Ben onların prensiyim. Muhtemelen seni bağlayıp ahıra kilitlemeyi teklif ederler." 




*****



"Orada olsaydım onlara yardım edebilirdim. Annemle olabilirdim. Kardeşimle olabilirdim. Bana ihtiyaçları var. Anlayabiliyor musun? Bana ihtiyaçları olduğunu? Anlıyor musun?"

Alnımı kapıya bastırdım. Acısı kapının ardından bana ulaşıyor, göğsümü sıkıştırıyor, kendi ailemi aklıma getiriyordu. "Evet. Anlayabiliyorum."

"Hayır." Sesi vahşiydi, öfkesi saftı. "Anlayamazsın!"

"Anlayabilirim," dedim yumuşak bir şekilde.

"Nasıl?"

"Çünkü benim sana ihtiyacım var."




*****



"Grey." Kolunu yakaladım, parmaklarım ön kolundaki deriye dokunuyordu. Handaki adama fırlattığı bıçağın yerine yenisini koymuştu. Kabzanın çeliği, avucumun altında soğuktu. "Rhen ona ne istediğimi söyledi mi?"

Durup bana baktı. Etrafımızdaki koridor son derece sessizdi ve titreşen mum ışıklarıyla gölgelenmişti. "Ne istediğinizi biliyor. Ricanızı sizden duymayı kabul etti."

"Sence beni eve gönderir mi?"

"Bence en büyük zarara ne yol açacaksa onu yapar."

Sahip olduğum bütün umudu bir korku oku delip geçti. "Bana m? Yoksa Rhen'e mi?"

"Majestelerine." Durdu. Sesi kaderine boyun eğmiş gibiydi. "Ki bu, sizin yararınıza olabilir." 




*****



Bir an duygularım nerede duracağını bilemedi. Yanına oturup minnetimi göstermek, hiçbir kızın kedini benim için riske atmadığını söylemek istiyordum. Gördüklerinin bilgisinden saklanmak istiyordum. Savaşmak, savunmasız olmadığını kanıtlamak istiyordum. 




*****



Umut, bedelini ödemeyeceğim bir lükstü. Hissetmeye cüret edemeyeceğim bir duygu. 

Yine de göğsümde bir tomurcuk gibi yaprakları açılmaya cesaret edip içindeki renkler ortaya koydu. 

Gerçek olduğunu bilmek istiyorum. 

Onun için gerçek olduğu anlamına geliyor olmalıydı bu.



*****



"Çoğu insan pek dans etmez. Daha çok... salınırız."

"Göster bana."

Elimi bırakıp yaklaştı. Kollarını omuzlarıma koydu. "Sen iki elini de belime koyacaksın."

Koydum, hareket etmeye başladık. Salındık, sanırım, ayaklarımız bir o yana bir bu yana gidiyordu.

"İnanılmaz," dedim. "İnsanlarından öğreneceğimiz daha ne harikalar var."

Koluma vurdu. "Dalga geçme. Berbat bir dansçı olduğumu söylemiştim."

"Dalga geçmiyorum," dedim. "Bu gerçekten... bir şey."

"Hep bu kadar katı değildir," dedi. "Bir kız bir erkekten hoşlanıyorsa başını omzuna koyar."

"Bu kız bu erkekten hoşlanıyor mu?" Sesim onunki gibi kışkırtıcıydı ama soruma samimiydi. 

Yanaklarındaki kızarıklık yoğunlaştı ve gözleri ateşin ışında kıvılcımlandı. Bir şey söylemedi ama sonra yaklaştı ve vücudu benimkine yaslandı... ve başı omzuma düştü. 







2 yorum :

  1. Hiç bloğunda bir kurgu paylaşmayı düşündün mü? Veya hikaye misafir etmeyi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, hayır düşünmüyorum, bunun için başka platformlar var bu yüzden paylaşmayı düşünmüyorum

      Sil

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın