Veee size bir sürü alıntı ile geldim. Her ne kadar kitap kısacık olsa da içinden çok güzel alıntılar çıkardım. Sırf sizler için :)
Çok seviyorum alıntı postlarını, çünkü ben alıntı okumaktan çok hoşlanırım ve paylaşmaktan da hoşlanıyorum :)
Her neyse, kitaba dair yorumum bir aşağıdaki postta yer alıyor. Kitap historical romans türünde, kısacık ve tadı damağınızda kalacak bir kitap. Zaten türün severleri ve okurları asla es geçmemeli.
Julia Quinn benim favori yazarlarımdan biri olduğu için ben de es geçmedim.
Bu arada yorumda belirttim ama tekrardan belirteyim, bu kitap daha doğrusu hikaye birkaç yazarın ortak hikayelerinin bulunduğu bir kitapta yer alan kısacık bir öykü. Epsilon neden diğerlerini de çevirmemiş hiçbir fikrim yok. Hikayenin orijinal adı The First Kiss, ama hikayenin yer aldığı kitabın adı da Lady Wistledown Strikes Back...
Şimdi sizleri alıntılarla baş başa bırakıyorum :)
İki gün önceki şüphesinde haklı çıkmıştı; onu seviyordu. Bu harika, capcanlı bir histi ve her kimse, artık o değildi. Varlığı Peter için değildi, varlığını ona borçlu da değildi ama her nasılsa o, ruhunun ufak bir parçasına yerleşmişti ve artık eskiye dönmek imkansızdı.
*****
"Size bir şey sormam lazım."
Tillie'nin kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Evet, evet, evet! Bunun tek bir anlamı olabilirdi. Tüm haftanın amacı bu anı yaşamaktı ve Tillie de hislerinin karşılıksız olmadığını biliyordu. Heyecanı gözlerinden okunur vaziyette, başını salladı.
"Ben..." Peter durup boğazını temizledi. "Benim için ne kadar kıymetli olduğunuzu biliyor olmalısınız."
Tillie başını eğdi. "Öyle umuyorum."
"Bunun da karşılıklı olduğuna inanıyorum?" Tillie bunu soru sorar gibi söylemesini absürt ölçüde dokunaklı buldu ve tekrar başını salladı. Sonra tedbiri elden bırakıp ekledi. "Hem de nasıl."
"Ama birlikteliğimizi ne ailenizin ne de herhangi birinin doğal karşılamayacağını bilmelisiniz."
"Hayır," dedi kız dikkatlice, lafın ucu nereye gidecek emin değildi. "Ama şunu anlamıyorum..."
"Lütfen bitirmeme izin verin."
Kız bunu nasıl anlayacağını bilemedi. "Ne demek istiyorsunuz?"
Peter, "Seninle evlenmek istiyorum Tillie," dedi katlanılmaz derecede resmi bir sesle. "Ama yapamam. Şimdilik."
*****
"Senin geçimini sağlayamam. Bunu bilmelisin."
"Saçmalama, dedi güldü Tillie ferahlamış bir gülümsemeyle. "Benim çeyizim var ve..."
"Senin çeyizinden geçinecek halim yok."
"Nedenmiş o?"
"Çünkü az da olsa gururum var."
"Londra'ya zengin eş bulmaya gelmemiş miydin, kendin söylemiştin ya?"
Peter'ın çenesi kasıldı. "Ama seninle para için evlenemem."
"Ama onun için evlenmiyorsun zaten, değil mi?"
"Tabii ki hayır. Tillie, seni ne kadar sevdiğimi..."
Tillie kestirip attı. "O zaman beni bekletme."
"Sana layık olamam."
"Ona da bırak ben karar vereyim."
*****
Peter yürümeye niyet etmişken baklayı ağzından çıkardı. "Tillie ile evlenmek istiyorum."
Kont dönüp Peter'ın gözünün içine baktı. "Anlamadım?"
"Kızınızla evlenmek istiyorum." Söylemişti işte, hem de ikinci kez.
En azından kont onu öldürtecekmiş gibi durmuyordu. "Şaşırdığımı söyleyemem," dedi.
"Çeyizinin de sadece yarısını vermenizi rica ediyorum."
"Buna şaşırdım işte."
"Servet avcısı değilim."
Kontun dudaklarının bir köşesi kıvrıldı. Gülümsüyor gibi değildi.
"O zaman ne demeye öbür yarısından vazgeçmiyorsunuz?"
Peter kaskatı kesilmişti. "Bu Tillie'ye haksızlık olur. Onun refahını gururum adına kurban etmeyeceğim."
Lord Canbry üç bin yıl gibi hissettiren üç saniye sonra sordu. "Onu seviyor musunuz?"
"Hem de tüm varlığımla."
"İyi o zaman, buyurun sizin olsun, tabii kendisinin de bunu kabul etmesi koşuluyla."
*****
Aptalcaydı, çocukçaydı ama kendini durduramıyordu. Tam da bu yüzden gecenin bir yarısı Tillie'nin penceresinin altında durmuş, cama taş atıyordu.
Tık. Tık.
Keskin nişancıydı.
Tık. Tak.
Of. Galiba bu taştan çok kayaydı.
Tık. Tı - "Ay!"
Of. "Tillie?"
"Peter?"
"Sana mı denk geldi?"
"Kaya mıydı o?" Kız omzunu ovuşturuyordu.
"Çakıl taşıydı."
"Ne yapıyorsun?"
Peter güldü. "Kur yapıyorum."
Tillie etrafına bakındı. Sanki gölgelerin içinden biri fırlayıp Peter'ı zorla akıl hastanesine tıkacaktı. "Bu saatte mi?"
"Öyle görünüyor."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın